Dünya İran’daki uranyumla ne yapacak?
İsrail ve ABD'nin saldırılarının ardından İran’ın 409 kilogramlık yüksek zenginleştirilmiş uranyumu ortada yok. Denetimsiz kalan bu nükleer stok, “Dünya İran’daki uranyumla ne yapacak?” sorusunu yeniden gündeme taşıyor.
05 Ağustos 2025, 13:16
Güncelleme: 05 Ağustos 2025, 13:56

İran'daki Fordo nükleer tesisini gösteren uydu görüntüsü (Fotoğraf: Reuters aracılığıyla Maxar Technologies/Handout)
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana dünya genelindeki gram seviyesindeki uranyumu hesaba katmak için ABD milyarlarca dolar harcadı. Birleşmiş Milletler ise izleme ve güvenlik zirveleri için ödeme yaptı. Ancak 13 Haziran’da, onlarca yıllık uluslararası çaba bir gecede geri alındı. İsrail saldırıları İran’ın yeni nükleer yakıt yapma kapasitesine ciddi zarar verse de İslam Cumhuriyeti’nin zenginleştirilmiş uranyum konusundaki geniş envanterinin izlenmesini ortadan kaldırdı.
Son sayımlarda İran’ın bomba düzeyine yakın 409 kg maddeye, ayrıca daha düşük düzeyde zenginleştirilmiş 8.000 kg uranyuma sahip olduğu öğrenildi. Bu stokların nerede olduğuna dair doğrulama, saldırılar başladıktan bu yana yapılmadı. İran saldırıya uğradığında malzemeyi güvenli bir yere götüreceğini daha önce söylemişti. BM nükleer denetim örgütünün, İran’ın 2000’lerin başında yakıt üretmeye başlamasından bu yana ilk kez denetim yapması yasaklandığı için Tahran’ın stoklarını gizli bir tesise taşıma ihtimali doğdu.
Nükleer yakıt envanterini hesaba katmama ya da yok etmeme yoluna giden İsrail ve ABD, İran’a savaş başlamadan önce sahip olmadığı bir stratejik belirsizlik sağladı. Bu, gelecek olası müzakerelerde pazarlık kozu olabilecek bir durum.
Stratejik belirsizlik kavramı, özellikle Nobel ödüllü ekonomist Thomas Schelling tarafından nükleer çağın başında belirsizliği yönetmek için geliştirildi. Risk veya tehdit ölçüsü olarak işleyen bu yaklaşım, kapasite ve niyetler üzerine bazı varsayımları mümkün kıldı ve tam bir savaşa kaymayı önlemeyi amaçladı. Örneğin İsrail, kendi nükleer stokunun varlığını ne reddediyor ne de onaylıyor; bu sayede algıyı yönetiyor.
ABD ve İsrail’in bu yıl sonuna kadar ne kadar belirsizliği tolere edebileceği, verecekleri kararlar açısından belirleyici rol oynayacak. İran’ın nükleer envanterinin ne kadarını şansa bırakmaya istekli oldukları sorusu karar vericilerin karşısında.
Neler yapılabilir?
Donald Trump yönetimi İran’ın nükleer programını yok ettiği yönündeki ısrarlı iddiası göz önüne alındığında, ABD ve İsrail daha fazla eyleme geçmemeyi seçebilir. Böyle bir senaryoda, aktörlerin çok yüksek düzeyde belirsizliğe toleranslı olmaları gerekir; zira İran’da görülen son uranyum stokları binlerce yıl boyunca silah yapımına uygun olacak potansiyele sahip.
Başka bir olasılık, ABD ve İsrail’in belirsizlik toleransının düşük olması ve İran’ı uranyumunun durumunu ve yerini doğrulamaya zorlamaya kararlı olmalarıdır. İran teslim olmazsa, zorlamak için muhtemelen yerinde askeri doğrulama ile birlikte harekete geçmeleri gerekir. Ancak en güçlü silahlara sahip olsalar bile, hava saldırıları tek başına İran’ın yakıt envanteri statüsü üzerindeki belirsizliği ortadan kaldıramaz.
Karşılıklı kabul edilebilir veya müzakere edilmiş belirsizlik, başka potansiyel bir sonuç. Materiyali hesaba katmak için uzaktan algılama, istatistiksel yöntemler ve yerinde fiziksel doğrulamanın bir kombinasyonu kullanılır. Saldırılardan önce BM nükleer denetçileri bunu yapıyordu ve sonuçları her üç ayda bir yayımlıyorlardı.
Son sayımlarda İran’ın bomba düzeyine yakın 409 kg maddeye, ayrıca daha düşük düzeyde zenginleştirilmiş 8.000 kg uranyuma sahip olduğu öğrenildi. Bu stokların nerede olduğuna dair doğrulama, saldırılar başladıktan bu yana yapılmadı. İran saldırıya uğradığında malzemeyi güvenli bir yere götüreceğini daha önce söylemişti. BM nükleer denetim örgütünün, İran’ın 2000’lerin başında yakıt üretmeye başlamasından bu yana ilk kez denetim yapması yasaklandığı için Tahran’ın stoklarını gizli bir tesise taşıma ihtimali doğdu.
Nükleer yakıt envanterini hesaba katmama ya da yok etmeme yoluna giden İsrail ve ABD, İran’a savaş başlamadan önce sahip olmadığı bir stratejik belirsizlik sağladı. Bu, gelecek olası müzakerelerde pazarlık kozu olabilecek bir durum.
409 kilogram uranyumun yeri bilinmiyor
İsrail ve ABD, İran’ın nükleer altyapısına saldırı düzenleyeli haftalar oldu. Saldırılar bilinen tesislere zarar verdi ancak İran’ın büyük zenginleştirilmiş uranyum stokunu hesaba katmadı. Kırılgan bir ateşkes sürerken, İran nükleer programını yeraltına daha da derinleştirmek için adımlar attı ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile işbirliğini askıya aldı. İran’ın sahip olduğu 409 kg yüksek zenginleştirilmiş uranyumun nerede olduğu 10 Haziran’dan bu yana doğrulanamadı.Stratejik belirsizlik kavramı, özellikle Nobel ödüllü ekonomist Thomas Schelling tarafından nükleer çağın başında belirsizliği yönetmek için geliştirildi. Risk veya tehdit ölçüsü olarak işleyen bu yaklaşım, kapasite ve niyetler üzerine bazı varsayımları mümkün kıldı ve tam bir savaşa kaymayı önlemeyi amaçladı. Örneğin İsrail, kendi nükleer stokunun varlığını ne reddediyor ne de onaylıyor; bu sayede algıyı yönetiyor.
İki düzine silah yapımına yetecek kaynak
İstihbarat teşkilatları casuslar kullanarak ve uydu görüntülerini analiz ederek belirsizliği azaltabilse de tamamen ortadan kaldırmak diplomasi ve güç gerektirir. Çünkü nükleer materyalin askeri amaçla yönlendirilmediğinden emin olmak için en azından bir düzeyde fiziksel doğrulama gerekir. Bomba yapmak için 25 kg’tan az yüksek zenginleştirilmiş uranyum yeterli. Son sayımlarda İran’ın çeşitli düzeylerde zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğu bildirildi; bunların tümü birlikte alındığında iki düzine silah yapımına yetecek kaynak anlamına geliyor.ABD ve İsrail’in bu yıl sonuna kadar ne kadar belirsizliği tolere edebileceği, verecekleri kararlar açısından belirleyici rol oynayacak. İran’ın nükleer envanterinin ne kadarını şansa bırakmaya istekli oldukları sorusu karar vericilerin karşısında.
Neler yapılabilir?
Donald Trump yönetimi İran’ın nükleer programını yok ettiği yönündeki ısrarlı iddiası göz önüne alındığında, ABD ve İsrail daha fazla eyleme geçmemeyi seçebilir. Böyle bir senaryoda, aktörlerin çok yüksek düzeyde belirsizliğe toleranslı olmaları gerekir; zira İran’da görülen son uranyum stokları binlerce yıl boyunca silah yapımına uygun olacak potansiyele sahip.
Başka bir olasılık, ABD ve İsrail’in belirsizlik toleransının düşük olması ve İran’ı uranyumunun durumunu ve yerini doğrulamaya zorlamaya kararlı olmalarıdır. İran teslim olmazsa, zorlamak için muhtemelen yerinde askeri doğrulama ile birlikte harekete geçmeleri gerekir. Ancak en güçlü silahlara sahip olsalar bile, hava saldırıları tek başına İran’ın yakıt envanteri statüsü üzerindeki belirsizliği ortadan kaldıramaz.
Karşılıklı kabul edilebilir veya müzakere edilmiş belirsizlik, başka potansiyel bir sonuç. Materiyali hesaba katmak için uzaktan algılama, istatistiksel yöntemler ve yerinde fiziksel doğrulamanın bir kombinasyonu kullanılır. Saldırılardan önce BM nükleer denetçileri bunu yapıyordu ve sonuçları her üç ayda bir yayımlıyorlardı.