Çin kritik mineraller için dünyada maden avına çıktı
Çinli şirketlerin yurt dışındaki madencilik satın almaları, ülkenin küresel ekonomiyi ayakta tutan hammaddeleri güvence altına alma çabasıyla 2013’ten bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. S\&P ve Mergermarket verilerine göre, Çin 2023 yılında 100 milyon doları aşan 10 madencilik anlaşması gerçekleştirdi. Griffith Asya Enstitüsü’ne göre ise bu yıl, Çin’in denizaşırı madencilik yatırımları ve inşaat faaliyetleri açısından en yoğun yıl oldu.
Dünyanın en büyük hammadde tüketicisi olan Çin, uzun yıllardır madencilik yatırımlarını sınır ötesine taşıyor. Ancak uzmanlara göre son dönemdeki satın almalar, Çin’in kötüleşen jeopolitik ortamı öngörerek erkenden harekete geçmeye çalıştığını gösteriyor. Özellikle Kanada ve ABD gibi ülkelerde Çin’e yönelik yatırım karşıtlığı artıyor.
Özel sermaye şirketi Appian Capital Advisory’nin kurucusu Michael Scherb, “Çinli gruplar, kısa vadede bir fırsat penceresi olduğuna inanıyor. Jeopolitik ortam daha da zorlaşmadan birçok satın alma işlemini tamamlamak istiyorlar” değerlendirmesini yaptı.
Yeni yatırımlar ve devam eden hamleler
Çin’in Zijin Mining şirketi, bu yıl Kazakistan’da 1,2 milyar dolarlık bir altın madeni satın alacağını duyurdu. Appian ise Brezilya’daki Mineração Vale Verde bakır ve altın madenini Çinli Baiyin Nonferrous Group’a 420 milyon dolara sattı. Standard Chartered’ın küresel metal ve madencilik başkanı Richard Horrocks-Taylor, “Önümüzdeki yıllarda Çinli madencilik şirketlerinin güçlü satın alma ivmesini sürdürmesi bekleniyor” dedi.
Griffith Asya Enstitüsü Direktörü Christoph Nedopil’e göre, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in imzasını taşıyan Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki ulaşım ve altyapı projeleri görece küçük çaplı olsa da, yurt dışı madencilik yatırımları büyük hacimli kalmaya devam ediyor. Nedopil bu tercihin, Çin’in batarya ve yenilenebilir enerji gibi ileri teknoloji üretimine yönelmesiyle örtüştüğünü vurguladı.
Kaynağı işliyor ama hammaddede dışa bağımlı
Çin, nadir toprak elementleri, lityum ve kobalt gibi kritik minerallerin işlenmesinde küresel lider olsa da, bu hammaddelerin büyük bölümünü ithal etmek zorunda. ABD ve Avrupa ülkeleri ise elektrikli araç bataryaları, çipler ve rüzgar türbinleri gibi ürünlerin üretiminde temel olan bu metallere ilişkin Çin bağımlılığını azaltmak istiyor.
Benchmark Mineral Intelligence’tan Adam Webb, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerin “bu minerallerin stratejik niteliği nedeniyle Çinli yatırımlara karşı giderek daha temkinli hale geldiğini” söyledi.
Batılı rakiplerden daha çevik ve rekabetçi
Analistlere göre Çinli şirketler, son yıllarda Batılı rakiplerinden maden varlıklarını satın alma konusunda daha agresif davranıyor. Değerlemelerde uzun vadeli yaklaşımları benimsiyor ve daha riskli ülkelerde yatırım yapmaktan çekinmiyorlar.
Michael Scherb, “Eskiden Çin hükümeti, her varlık satışı için yalnızca bir şirketi desteklerdi. Artık grupların birbirleriyle rekabet etmesine izin veriliyor. Bu da Batı karşısında kaybetme korkusunun kalmadığını gösteriyor” dedi.
SP Angel analisti John Meyer ise, Çin’in belirli kritik mineraller üzerindeki küresel hakimiyetini korumak için bu satın almalara yöneldiğini belirtti: “Birileri lityum madenciliğine yaklaşsa, Çinliler ellerinde çek defteriyle geliyor.”
Yurt dışında en aktif Çinli şirketler arasında CMOC, MMG ve Zijin Mining öne çıkıyor. Ayrıca Çinli finans kuruluşları, gelişmekte olan ülkelerdeki madencilik ve işleme projeleri için milyarlarca dolarlık kredi sağladı.
Afrika’da fırsat arayışı
Bois Schiller Flexner hukuk bürosundan Timothy Foden’a göre, Çinli şirketler, kaynak milliyetçiliği artan Afrika ülkelerinde pozisyon alıyor. Mali gibi bazı ülkelerde askerî yönetimler, Batılı şirketlerin madencilik varlıklarını kamulaştırmak istiyor. Çinli şirketler ise maden işletme hakkını elde edebildikleri sürece daha düşük kâr paylarına razı olabiliyor.