Radiohead kışı atlatır ama yediği ayazı unutmaz. Oxfordlu Thom Yorke 57 yaşına gelmişti, yine de kuzey rüzgarlarına alışık değildi. Grip, Kopenhag konserlerini iptal ettirmişti. Sırada Berlin vardı. Aynı kader bu konserleri de bulacak mıydı? Neyse ki Yorke toparlandı ve müzik tarihinin en etkili gruplarından biri, Berlin sahnesine alışıldık olmayan bir başlangıç yaptı.
Performans, kelimenin tam anlamıyla bir kafesin içinden başladı. Ama bu, klasik bir sınır ya da kapanma metaforu değildi. Radiohead hiçbir zaman analog olanı olduğu gibi sunan bir grup olmadı; sesi de görüntüyü de elektronik bir filtreden geçirmeyi seçti. Berlin konserinde de görseller ham bırakılmadı. Grup üyelerinin görüntüleri dijital olarak işlenerek, yüksek estetik standartlarla sahneyi çevreleyen ekranlara yansıtıldı. Müzik kadar görsel dil de titizlikle kurgulanmıştı.
Yorke’un ağzını bıçak açmadı. Seyirciye tek kelime etmedi; selam, sabah, hoş geldiniz hak getireydi. Berlin’e dair bir söz dahi yoktu. Veda etmeden arka arkaya 25 şarkı çalıp gittiler. “Creep” yoktu. Yorke için bu şarkı çoktan geçmişte kalmıştı.
Radiohead’in bugünkü ağırlığını anlatmak için altı Grammy yeterli değil. Aradan 20 yıl geçtikten sonra Glastonbury’de yeniden headliner olmaları da tek başına açıklayıcı sayılmaz. Coldplay’den Muse’a, Keane’den Travis’e, Berlinli Moderat’a kadar pek çok grubun yönünü onlar belirledi. Kanye West ve Billie Eilish gibi isimler bile ilham kaynakları arasında Radiohead’i sayıyor.
Asıl kırılma noktası ise "Kid A" albümüydü. Rock ile elektronik müziğin birleştiği bu albüm, minimalist, melankolik ve son derece rafine bir elektronik rock evreni yarattı. Yorke, bu dönüşümün arkasındaki en güçlü etkiyi açıkça dile getirdi: Aphex Twin.
Radiohead, yıllarca elektronik makinelerin rüzgarını arkasına aldı. Fakat papaz her zaman pilav yemiyordu. Makineler bazen Kubrick’in "2001: A Space Odyssey" filmindeki gibi sahibinin sözünü dinlemiyordu. Berlin’de 12'nci şarkıda sekans üretici cihaz kontrolden çıktı. Ritimler dağıldı. Müzik bozuldu. Yorke’un tüm konser boyunca ağzından çıkan tek cümle, bu aksilikten sonra duyuldu: “Bu makineler öngörülemez.”
Über Arena’da Justin Timberlake’ten Lady Gaga’ya, Pet Shop Boys’tan Lenny Kravitz’e sayısız sanatçı izledim; ama hiçbirinde 70 metrelik merchandise kuyruğu görmedim. İnsanlar 50 euro'luk Radiohead tişörtleri için yarım saat bekliyordu. Bu tablo, grubun yalnızca bir müzik grubu değil, bir kült olduğunun göstergesiydi.
Yorke, dairesel sahne tasarımıyla mekanı demokratikleştirmişti. Her şarkıda yer değiştirerek salonun farklı noktalarındaki izleyicilerin görüş alanına girdi. Fakat Yorke’un sahnedeki 'cici' demokrasisi, siyasal meselelerde aynı netlikte değildi. Gazze savaşında uzun süre sessiz kaldı. Sonunda iki tarafın şiddetini de eleştirdi. Ne şiş yansın ne kebap, "Hail to the Thief" albümündeki sert savaş karşıtı duruş, bu kez buharlaşmış gibiydi.
Her ilişkiyi yürütmek zordur ama yarım yüzyıla yaklaşan bir müzik imparatorluğunu ayakta tutmak daha da zordur. Buna rağmen Radiohead hiç dağılmadı. Sadece 2018’de bir duraklama yaşadı. Bu sessizliğin arkasındaki görünmez neden bir kadındı. Thom Yorke, 2016’da kanserden kaybettiği eşi Rachel Owen’ın yasına gömülmüştü.

Grubu bu buhrandan çıkaracak olan da yine bir kadın oldu. Eşinin ölümünden bir yıl sonra, Venedik Film Festivali’nde Yorke’un yanında bir kadın görüldü. Sicilyalı oyuncu Dajana Roncione, Yorku'un hayata dönüşünün işaretiydi. İtalya’nın sahil kasabalarında buldukları huzur, Radiohead için de bir can simidi oldu. Şimdi bu Avrupa turnesiyle yaşanan geri dönüş, Yorke’un ikinci baharıyla paralel ilerliyor.
Süleyman Demirel’in bir zamanlar söylediği gibi, “Hayatta bir tane doğru vardır, o da Doğru Yol’dur.” Oysa bu konserin açılış şarkısı “2 + 2 = 5”, başka bir gerçeği fısıldıyordu: Doğru sandıklarımız her an yerinden oynayabilir; müzikte de hayatta da 2 + 2 her zaman 4 etmez.
Rock müziği elektronik bir kompozisyona dönüştüren Radiohead, bu formülün en parlak teorisyenlerinden biri. Berlin’de bir kez daha gördüm ki modern rock evreni hâlâ 2 + 2 = 5 yasasına göre işliyor.