Burgazada’nın on yılı: Koenraad Marinus Van Lier’in fotoğraf kitabı üzerine
Sabahın erken saatlerinde, Burgazada’nın eskilere götüren o melankolik sokaklarında bir siluet belirir. Elinde fotoğraf makinesiyle, neredeyse görünmez bir sisin içindedir: Koenraad Marinus Van Lier. 10 yılı aşkın süredir bu adada yaşayan Hollandalı sanatçı, “Burgazada: A Decade of Photos from the Island” adlı kitabında yalnızca fotoğrafladığı anlardan ziyade, bir yaşam biçimini, bir yavaşlamayı, bir tanıklığı kayıt altına alıyor.
Sektörden bir yayınevi logosu veya bir sponsor adı yok bu kitapta. Van Lier’in kitabı, tıpkı adanın kendisi gibi, sade, filtresiz ve dürüst. Kitap daha ortada yok iken; sosyal medya üzerinden bir ön sipariş listesi oluşturulmuş ve kolektif bilince sahip ada halkının sessiz dayanışmasını görünür kılmış. Kitap kişisel bir çabanın ötesinde, bir topluluğun kendine inanma biçimine dönüşmüş.
Van Lier’in kamerası, dünyayı belgelemekten çok, onunla sessizce düşünmenin bir yolu gibi. Onun için fotoğraf, bir anı yakalamak olmuyor, bazen anın kendini açığa vurmasını beklemek gibi. “Zaman burada farklı akar,” diyor, “günler yumuşakça birbirine karışır ve tekrar kendi türünden bir şiire dönüşür.” Bu yüzden fotoğraflarındaki durağanlık bir tercihten ziyade, adanın kendi ritminin yankısını barındırıyor.
Burgazada onun için bir öğretmen olmuş. Yavaşlamayı, beklemeyi, ışığın tepenin üzerinden denize vurduğu anı fark etmeyi öğretmiş. Burgazada aynı zamanda bir sığınak değil; bir ayna onun için. Bu aynada insan, kendini ve çevresini yeniden görür, yeniden duyar.
Van Lier kitabını hazırlarken önce fotoğrafçı, sonraları destek toplayıcı, editör, tasarımcı, dağıtıcı, hatta satış temsilcisi olmuş. Herşeyin tek kişide toplanmasının ağırlığından bahsederken, sesinde garip bir huzur var: “Her sayfa, her karar tamamen bana aitti. Bağımsızlık netlik ister; ne söylediğini bilmeni zorunlu kılar.” Bu netlik, kitabın her sayfasına sinmiş bir sadelik olarak hissedilir. Kitabın sayfalarını çevirirken, bir huzur sızar aralardan. Dalgaların kıyıya çarpma sesi, uzaktan geçen bir vapurun dumanı, rüzgârla karışan çocuk sesleri... Van Lier, izleyicisinin bunları duymasını istiyor; çünkü onun fotoğrafları andaki sessizliğin yankısı. “Umarım bir tür huzur hissederler,” diyor, “yeterince durduğumuzda çevremizdeki güzelliği fark etmenin getirdiği o durağanlık.”
Ama huzurun içinde de bir kırılma vardır. Hollandalı şair Lucebert’in “Hakiki değere sahip her şey savunmasızdır” dizesini hatırlatıyor sanatçı. Çünkü Burgazada da artık o kırılganlığın tam ortasında. Bir zamanlar atların yankılandığı yolların yerinde elektrikli araçlar, halk plajlarının ardında çitler, denizin üzerinde ince bir yağ tabakası var. Fotoğraflar bu kaybı romantikleştirmiyor; sadece tanıklık ediyor. Van Lier, “Bir zamanlar yaya sığınağı olan ada artık günübirlik kalabalıkların altında eziliyor,” diyor, “Onlar için ada sadece hızlı bir atıştırmalık ve çöplük haline geliyor.”
Yine de fotoğraflarında hep hüzün yok, bazen de direnç var. Çünkü o hâlâ her gün yeni fotoğraflar çekiyor. “Henüz favori fotoğrafımı yakalamadım, muhtemelen hiç yakalayamayacağım” diyor. Bu söz, sanatının özü gibi: önemli olan arayışın ta kendisi.
Belki de bu kitap, bir dönemin kapanışı. Van Lier, yakında Burgazada stüdyosunu terk etmek zorunda kalacağını söylüyor. Yeni bir yer bulamazsa, hikâyesi başka bir yere akacak. Ama
Burgazada, onun gözünden bir “yer” olmaktan çıkmış, bir zamana, bir ruha dönüşmüş durumda.
On yılın ardından elimizde sadece bir kitap yok, bir zaman belgesi var. Van Lier’in fotoğrafları, sessizliğin içinden konuşuyor: “Her şey değişti ama ışık hâlâ aynı yerden vuruyor.”