Urla’da neden bir şarap müzemiz yok?
Urla’da bir yaz akşamı…
Masamızda Ege’nin cömertliği, kadehlerimizde Sevinç’in pembe rozetası. Yanımda Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan, Yardımcısı Oya Atıla ve bağların dilini bilen usta, Çakır Şarapçılık’ın kurucusu Erol Çakır var.
Denizden gelen rüzgar bağlara doğru esiyor. Ama masada daha derin bir esinti başlıyor:
“Urla’da neden bir şarap müzesi yok?” diye soruyorum.
Urla’da durmaksızın yeni projeler geliştiren, bunlar için kaynak yaratmaya çalışan Selçuk Bey bir an duraksıyor, sonra gülümsüyor:
“Aslında var… Kağıt üstünde, gönlümüzde, zihnimizde. Onu hayata geçirmek için çırpınıyoruz.”
Bu söz, sadece bir eksikliği değil; Urla’nın içinde saklı büyük bir potansiyeli de işaret ediyor.
Urla’nın ruhu bağlarda saklı
Urla, antik Klazomenai’den bugüne şarabın kokusuyla yoğrulmuş toprakların adıdır. Zeytinyağından önce şarap vardı burada. Toprak hâlâ o kadim mirası taşıyor.
Bugün uluslararası ödüller alan butik üreticiler, gastronomi tutkunları, sadık damaklar… Hepsi bu bağların meyvesine minnettarlıkla eğiliyor.
Ama bir şey eksik:
Bu belleği kalıcılaştıracak, anlatıyı kuşaktan kuşağa taşıyacak, merakı bilgiye, bilgiyi deneyime dönüştürecek bir müze.

Floransa’da, Bordeaux’da, Porto’da olduğu gibi…
Bu müzeler sadece birer turistik durak değil; kültürel cazibe merkezleri, ekonomik kaldıraçlar, kimlik inşasının mimarları. Peki, Urla neden bu zincire katılmasın?
Hayal değil, uygulanabilir bir proje
O gece sofrada sadece konuşmadık, harekete geçtik.
Brüksel’de yıllarca AB projeleri yürütmüş dostum Haluk Nuray’ı aradım, sordum:
“Böyle bir girişim AB fonlarından destek alabilir mi?”
Yanıtı umut vericiydi:
“Urla, kendine bir Avrupa kardeş kenti bulursa %80’e kadar AB hibesi mümkün. Creative Europe, Horizon, CERV… Bu tür kültürel işbirlikleri için fonlar hazır. Gönülden desteklerim.”
Bir kardeş şehirle şarapta buluşmak
Bu projeye Saint-Rémy-de-Provence (Fransa), San Gimignano (İtalya) ya da Sant Sadurní d’Anoia (İspanya) gibi bağcılıkla özdeşleşmiş bir şehirle ortak girilebilir.
• Ortak bir Avrupa Birliği başvurusu hazırlanır,
• Genç üreticiler ve müzeciler arasında değişim programları başlatılır,
• Şarap ve sanat festivalleri, ortak sergiler düzenlenir,
• Avrupa’nın gastronomi haritasında Urla’ya da bir yer açılır.
Müzeden öte: Urla’nın kültürel dönüşüm manifestosu
Bu bir bina projesi değil.
Bu, Urla’nın ruhunu görünür kılma projesi.
Bağların içine sinmiş hikâyeleri, toprağın anlatamadığını ziyaretçiye fısıldama çabası.
Hayalimizdeki müze;
• bir laboratuvar,
• bir koku tüneli,
• bir sanat galerisi,
• bir tadım salonu,
• bir bellek merkezi…
Ve adı da “Urvinia” olabilir — Urla’nın antik Latince şarap ismi.
Çünkü bir müze sadece taş duvarlarla değil; zamanla, kültürle, hafızayla inşa edilir.

“Merak etmeyin, bu projeyi başaracağız…”
Selçuk Balkan o gece bu sözü verdi.
Bu, yalnızca bir projeye değil; Urla’nın geleceğine dair bir kararlılıktı.
Ben de eklemek istiyorum: Eğer hepimiz elimizi taşın altına koyarsak — doğru kardeş kent, doğru AB fonu ve doğru vizyonla — Urla sadece şarap üretmez; kültür üretir, hikâye üretir, dönüşüm üretir. Avrupa’nın şarap hub’larından biri olur.
Ve unutmayalım:
Bu bir hayal değil.
Eğer şimdi harekete geçersek, tarihe bir iz, toprağa bir imza bırakırız.
Urla bunu fazlasıyla hak ediyor.
Zaten dünya haritasında yerini aldı; şimdi sıra bu mirası bir marka değere dönüştürmekte.
Hayal etmek yetmez. Artık harekete geçme ve sonuç alma zamanı.