Türk enerji şirketleri dünyanın zirvesine oynamalı
Türkiye’den dünyaya enerji alanında sesini duyurabilen kaç şirketimiz var?
Bugün enerji savaşları yalnızca rezervler, boru hatları veya santraller arasında değil; karbon piyasaları, yapay zekâ destekli enerji optimizasyonu, dijital altyapılar ve diplomatik masa oyunları üzerinden de veriliyor. Türkiye’nin hem jeopolitik konumu hem de kaynak tabanı bu savaşta ona güçlü bir kart sağlıyor. Ancak o kartı oynayan elin ne kadar stratejik olduğu belirleyici olacak.
Kamu enerji devleri: Kabuklarını kırmak zorunda
Türkiye’nin kamu enerji şirketleri – TPAO, BOTAŞ ve EÜAŞ – tarihî misyonlarını başarıyla taşıdılar. Ancak artık yeni bir çağdayız. Bu çağda sadece enerji çıkarmak ya da dağıtmak yetmez; küresel oyuncu olmak, kâr odaklı performans sergilemek, yatırımcı çekmek, bilgi üretmek ve diplomatik anlamda etkinleşmek gerekir.
• TPAO, Karadeniz, Azerbaycan, Kazakistan, Somali ve Libya’da yaptığı keşiflerle rüştünü ispatladı. Ancak bu başarıların arkasında kurumsal bir yeniden yapılanma yoksa, istikrar sağlanamaz. Şirketin uluslararası ticaret masaları, halka arz hazırlığı, ESG uyum planları ve bağımsız yönetim kurulu olmadan Equinor ya da Petronas gibi bir oyuncuya dönüşmesi mümkün değil.
• BOTAŞ, TANAP ve TürkAkım gibi projelerle önemli bir taşıyıcı oldu. Ancak LNG ihracatı, spot ticaret, borsa işlemleri ve ticari zekâ konusunda hâlâ sınırlı kaldı. Doğal gazın AB piyasasındaki fiyatlamasında Türk izi görünmüyor.
• EÜAŞ, Türkiye’nin en büyük elektrik üreticisi. Fakat karbon yakalama, yeşil hidrojen, yapay zekâ ile talep yönetimi, batarya entegrasyonu gibi yeni nesil alanlarda hâlâ sahneye çıkmadı.
Bugün ADNOC, QatarEnergy, Petronas gibi şirketler yalnızca devletlerinin kasasını doldurmuyor; aynı zamanda uluslararası enerji politikasının yönünü çizen yapılar hâline geldi. Türkiye de bu dönüşümün eşiğinde.
Özel sektör: Umut var ama strateji eksik
Türk enerji özel sektörü de kendi içinde parlak yıldızlar barındırıyor. Ancak bu yıldızlar tek başına parladığında bir takıma, bir stratejiye, bir ekosisteme dönüşemiyor.
• BGN Group, LPG, LNG, ham petrol, kimyasallar ticareti, yeşil yakıtlar, petrol arama ve altyapı projeleriyle Glencore benzeri bir yapı inşa ediyor. Enerji ticaretini yalnızca alım-satım olarak değil; diplomasi, regülasyon, yerel ortaklıklar ve anlatı yoluyla yürüten bir strateji örneği sunuyor.
• Karpowership, FSRU ve yüzer santral modelleriyle küresel başarıya ulaştı. Latin Amerika, Afrika ve Asya’da hem mühendislik hem finans hem de diplomasi yapabiliyor. Ama hâlâ sektörde yalnız kalmış dünyanın öncü bir şirketi.
• Enerjisa, ESG uygulamaları, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik raporlaması açısından Türkiye’nin en çağdaş oyuncularından. Ama bölgesel açılım konusunda daha fazla risk alması gerekiyor.
• YEO Teknoloji, özellikle SMR (Small Modular Reactors), şebeke dijitalizasyonu, batarya depolama gibi teknolojilerde ilerliyor. Ancak marka gücü, stratejik ortaklıklar ve finansal derinlik konularında desteğe ihtiyacı var.
• TÜPRAŞ ve STAR Rafineri, dönüşüm yolunda. Ancak petrol çağından sonra ne yapacaklarını tanımlayan bir “yeşil kimlik” inşası henüz yok.
Beş stratejik adımla zirveye oyna
1. Kurumsal reform ve halka açıklık:
• Kamu enerji şirketleri Equinor ve Petronas gibi yarı özerk, performans odaklı, halka açık yapılara dönüştürülmeli.
• ESG ve uluslararası raporlama standartlarına uyum sağlanmalı.
• Yönetim kurulları bağımsız, yatırımcı dostu ve global vizyona sahip isimlerden oluşmalı.
2. Küresel ticaret ve diplomasi merkezleri:
• Londra, Singapur, Cenevre gibi merkezlerde TPAO-BOTAŞ-EÜAŞ ticaret ve analiz ofisleri açılmalı.
• Enerji diplomasisi yalnızca Dışişleri Bakanlığı ile değil, şirketler aracılığıyla da yürütülmeli.
3. Uluslararası borsalarda kote olmak ve yeşil finansman:
• Türk enerji şirketleri Londra, Frankfurt ve Dubai gibi finans merkezlerinde kote edilmeli.
• Yeşil tahviller, karbon tahvilleri, sukuk gibi yeni nesil finansman araçlarına erişim sağlanmalı.
4. Teknoloji ihracı ve EPC modeliyle yeni pazarlara giriş:
• Türk firmaları Afrika, Orta Asya, Güneydoğu Asya pazarlarında EPC+finansman modeliyle mikro şebeke, solar park, hidrojen altyapısı kurmalı.
• Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası ve Exim kurumları ile ortak finansman planları geliştirilmeli.
5. Uluslararası kuruluşlarda liderlik ve anlatı gücü:
• Türkiye, IEA, IEF, World Energy Council gibi yapılarda yalnızca temsil edilmemeli; şirketleriyle bu platformlara yön vermeli.
• Enerji diplomasisinin hikâyesi yeniden yazılmalı. Türkiye anlatan değil, anlatılan ülke olmalı.
Enerji: Artık sadece yerin altında değil
Günümüzün enerjisi, artık yalnızca doğalgaz kuyularında değil; karbon piyasasında, veri merkezinde, yapay zekâ destekli şebekelerde ve diplomatik sahnede kazanılıyor.
Türkiye, bu sahnede yalnızca bir geçiş ülkesi değil; bir enerji gücü, bir kural koyucu, bir teknoloji ihraççısı olabilir.
Ama bu yalnızca fiziksel altyapıyla değil, zihinsel altyapı, kurumsal cesaret, küresel vizyon ve ortak akıl ile mümkündür.
Bugün attığımız adımlar, sadece bugünü değil, Türkiye’nin 2030’da enerji süper liginde olup olmayacağını da belirleyecek.
Zira enerjide asıl savaş, rezervlere değil, vizyona sahip olanlar arasında yaşanıyor.