Barbara Gabriel: Süper yatların kraliçesi ve Yunanistan’ın küresel rolü

Atina’nın kalbinde, denizcilik dünyasını değiştiren bir kadınla konuşuyorum: Barbara Gabriel.

“Benim için bir yat, hareket eden bir rüyadır. İnsanlara yalnızca denizi değil, başka türlü asla yaşayamayacakları bir hayatı sunuyorum” diyor bana.

Erkek egemen süper yat sektöründe zirveye yükselmiş, dünyanın en geniş filolarından birini yöneten Gabriel, artık sadece bir iş kadını değil; lüksün, güvenin ve vizyoner liderliğin adı.

Yatların dünyası: Lüksün ötesinde bir ekonomi

Gabriel’in Atina merkezli FX Yachting şirketi, haftalık 200 bin eurodan başlayan kiralamalarla küresel elitlere hizmet veriyor.

Teknelerde Michelin yıldızlı şeflerin menüleri, 24 saat kişisel hizmet ve mutlak gizlilik sunuluyor.

Müşteri portföyü de tekneler kadar seçkin: Hollywood yıldızları, Avrupalı aristokratlar, Körfez şeyhleri, milyarder iş insanları… Gabriel’in imzası, her rezervasyonda güvenin ve kusursuzluğun garantisi.

“Gizlilik bu işin temeli,” diyor Gabriel. “Bazen sadece hangi gün hangi limanda hazır olmam gerektiğini bilirim. Gerisi bana bile açıklanmaz. Ama müşterinin beklentisi nettir: unutulmaz bir deneyim.”

Bugün küresel yat pazarı 65 milyar dolarlık büyüklüğe yaklaşmış durumda. Pandemi sonrası özel ve güvenli seyahate duyulan ihtiyaç, süper zenginlerin artışı ve lüks turizmde kişiselleştirilmiş deneyim arayışları sektörü hızla büyütüyor.

Yunanistan’ın yükselişi

Yunanistan, bu büyümeden en çok pay alan ülkelerden biri.

6 binden fazla ada ve adacık, gelişmiş marina altyapısı, AB uyumlu düzenlemeleri ve güçlü broker ağıyla ülke, Akdeniz’in lüks turizm sahnesinde lider konuma geldi.

Gabriel bu tabloyu şöyle özetliyor:

“Yunanistan’da doğa ve tarih zaten hazırdı. Benim işim, bu potansiyeli dünyaya göstermek oldu. Bugün süper yatların yaz aylarını Ege’de geçirmesi tesadüf değil.”

Atina ve Pire, artık sadece birer liman değil; küresel yat ekonomisinin kalbinin attığı merkezlerden biri.

Kadın liderlikten evrensel mesaj

Gabriel’in hikâyesi, lüks turizmin ötesinde kadın liderlik açısından da ders niteliğinde.

“Tek gerçek tutkum tekneler,” diyor. “Hayatımın çoğunu işime adadım. Bu, maskülen bir sektörde zirveye çıkabilmemin tek yoluydu.”

Onun öyküsü, kadınların en zorlu sektörlerde bile güven ve otorite inşa edebileceğinin güçlü bir kanıtı.

Türkiye’nin fırsatları ve eksikleri

Türkiye de aslında benzer bir potansiyele sahip.

8 bin kilometreyi aşan sahil şeridi, Bodrum, Marmaris, Göcek, Kaş ve Çeşme gibi destinasyonlar, İstanbul’un jeostratejik konumu… Bunlar, Türkiye’yi küresel yatçılığın doğal merkezlerinden biri haline getirebilir.

Ancak tablo eksiklerle dolu:

    •    Marina kapasitesi yetersiz.
    •    Gümrük ve izin süreçleri karmaşık.
    •    Maliyetler son dönemde hızla yükseldi ve artık lüks müşteriler bile caydırılabiliyor.
    •    Uluslararası fuarlarda görünürlük zayıf.

Gabriel bu konuda açık sözlü:

“Türkiye’nin kıyıları Yunanistan kadar değerli. Ama bu değer dünyaya doğru sunulmazsa fark edilmez. Lüks turizmde imaj ve bütünlük her şeydir.”

Yatçılığı kara turizmiyle bağlamak

Bir diğer kritik unsur, yat turizminin kara deneyimleriyle bütünleşmesi.

Bir tekne Ege kıyısına yanaştığında yolcular sadece denizi değil; gastronomiyi, tarihi, sanatı, sağlığı ve alışverişi de görmek istiyor.

Gabriel’in yorumu:

“Müşterilerim tekneden indiklerinde yerel mutfağı tatmak, antik kentleri gezmek, butiklerden alışveriş yapmak istiyor. Eğer kara turizmi yat deneyimine eklemlenirse, o ülke gerçek anlamda kazanır.”

Yeni rotalar: Kazan–kazan iş birlikleri

Yatçılık, sınırları aşan bir sektör. Gabriel’in ifadesiyle:

“Müşteri pasaportla ilgilenmez, sadece deneyimle ilgilenir.”

Bu bakış açısı, Türkiye için büyük fırsatlar barındırıyor:

    •    Türkiye–Yunanistan ortak rotaları:

Mikonos, Santorini ve Patmos’tan sonra Bodrum, Datça, Kaş veya İstanbul…

Yunanistan’ın güçlü marina altyapısı ile Türkiye’nin kültürel zenginliği birleşirse, Akdeniz’in en cazip paketlerinden biri ortaya çıkar.

    •    Türkiye–Tunus ortak güzergâhları:

Ege’den çıkan bir yatın İstanbul’dan sonra Tunus kıyılarına uzanması, turistlere iki farklı Akdeniz kültürünü aynı anda sunar. Bu, iki ülkeye de turizm geliri ve diplomatik yumuşama kazandırır.

Yol haritası

Türkiye için Gabriel’den çıkarılacak dersler net:

    •    Yeni nesil marina yatırımları,
    •    Vergi ve izin süreçlerinde basit ve öngörülebilir kurallar,
    •    Uluslararası fuarlarda (Cannes, Monaco, Miami) güçlü tanıtım,
    •    Gabriel gibi kadın profesyonellerin önünü açacak insan kaynağı politikaları,
    •    Yat turizminin gastronomi, kültür ve doğa turizmiyle entegre edilmesi.

Barbara Gabriel, yalnızca yatçılığın değil, aynı zamanda vizyoner liderliğin simgesi.

Onun hikâyesi, Yunanistan’ın küresel sahnedeki yükselişini sembolize ederken Türkiye’ye de ilham veriyor.

Doğru vizyon, doğru altyapı ve doğru tanıtımla, Türkiye de Ege’den İstanbul’a uzanan sahillerini yeniden tanımlayabilir.
Ve belki bir gün, Akdeniz’in en cazip rotalarında Türk ve Yunan kıyıları yan yana, lüks turistin hayallerinde birleşir.

Çünkü süper yatların dünyası, aslında ülkelerin prestij ve çekiciliğinin aynasıdır. Ve bu aynada, Barbara Gabriel ve FX Yachting’in adı çoktan yazılı.