Takım başarısının bir numaralı belirleyicisi psikolojik güvenlik
Psikolojik güvenlik konusu 25 yıldan fazla bir zamandır üzerinde çalışılan bir alan ve son zamanların yükselen kavramlarından biri. İlk duyduğunuzda akla sahici bir güvenlikten (hani silahlı, külahlı) ziyade sanal bir güvenlik hissi geliyor. Yani aslında güvende olmadığınız ama öyle hissettiğiniz bir durum. “Post-truth” dünyasında her şey öyle muhterem, işe yarıyor mu ona bakalım diyenler için biraz tartışalım bu konuyu. Güvende olma hissi bizi konfor (ya da atalet?) alanımıza mı hapsedecek yoksa oradan sıçramamıza destek verip performansımızı mı arttıracak? Soralım, cevap arayalım.
Harvard’dan Prof. Amy Edmondson’ın 1999 yılındaki makalesi ve Google’ın 2015 yılında yayımladığı “Project Aristotle” araştırması bu konuda gözümüzü açan öncü çalışmalardan sayılırlar. Bu araştırmalar, şirketlerin etkili takımlar kurma hayallerini bir bilimsel duvara çarptırıp test ettiler. Onlarca hipotez arasından çıkan en kritik bulgu şuydu: Takım başarısının bir numaralı belirleyicisi psikolojik güvenlik. Zeka, çalışkanlık, diplomanın parlaklığı... Hiçbiri, çalışanların “Bu fikri söylersem rezil olur muyum, başıma bir şey gelir mi?” endişesi taşımaması kadar önemli çıkmadı.