;
Arama

Borç alarmı

Dünyada toplam kamu borcu tarihte ilk kez 100 trilyon dolara ulaştı. Özellikle ABD, Japonya, Fransa ve İtalya gibi büyük ekonomilerde borçların milli gelire oranı yüzde 100’ün üzerine çıktı. Borçlanmanın duracağı da yok. Gelişmiş ülkeler sürdürülemez seviyeye yaklaşırken etkili mali önlem çağrıları yükseliyor.

01 Kasım 2024, 08:00 Güncelleme: 06 Ocak 2025, 13:11
Borç alarmı

Dünya ekonomisi bir borç bombasının üzerinde duruyor. Tarihte ilk kez bu yıl sonunda toplam kamu borcu 100 trilyon doları geçiyor. Bu dünyanın gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYİH) 93’ü, borcun yüzde 68’i gelişmiş ülkelere, 35,6 trilyon doları ise ABD’ye ait. 

İşin kötüsü, aşırı borçlanmanın duraklayacağı da yok. Uluslararası Para Fonu (IMF), kamu borcunun küresel ekonomiye oranının 2030’da yüzde 100’e yaklaşacağını belirtti ve “Gelecekteki borç seviyeleri tahmin edilenden daha yüksek olabilir ve bunu azaltmak için uygulanması düşünülenden daha çok, daha etkili mali önlemler gerekiyor” uyarısında bulundu. 

Bu uyarı ‘kamu borcu sürdürülemez hale geliyor, bomba patlamadan önlem alın’ anlamına geliyor. 2010’daki Euro Bölgesi borç krizini hatırlayın. Avrupa’nın güneyi, -başta Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İspanya- borçlarını ödeyemez durumdaydı. Bugüne geri dönecek olursak; borç bombasının patlaması halinde, borçlanma piyasasında, bankacılık sektöründe veya finansal sistemin başka bir alanında yaratacağı tahribatı bir düşünün.

Dünyada “borç bombası” hem borç birikiminin devam etmesi halinde sonunda yaratacağı etkiyi hem de bunun bir patlamanın şok dalgası gibi ekonomiye yayılma şeklini vurgulamak için kullanılan bir metafor.

Ancak politikacıların bu konuyu pek ciddiye aldığı yok ya da ciddiye alsalar da azalan gelirlerine karşılık yapmaları gereken harcamalarını borçlanarak finanse etmek zorunda kalıyorlar. Borçlanma daha çok maaş ödemeleri ve eğitim, sağlık harcamaları ve diğer sosyal programlarda kullanılıyor. Ancak çok hızlı büyüdüğünde tıpkı 2010’da yaşanan gibi sürdürülemez ağır bir yük halini alıyor.

IMF ise Mali İzleme Raporu’nda siyasi hedeflerin daha yüksek harcamaları desteklemesi ve yavaş büyümenin borçlanma ihtiyaçlarını ve maliyetlerini artırması nedeniyle borçların tahmin edilenden daha hızlı büyüyebileceğini vurguladı. Ayrıca 2030’da öngörülen yüzde 100 seviyesinin, pandemi sırasında patlayan kamu harcamaları nedeniyle ulaşılan yüzde 99’un üzerinde, pandemi öncesine oranla 10 puan daha yüksek olduğunu belirtti.

Uyarıyı sadece IMF yapmıyor. Aşırı borçlanmayı “ülkeyi uçurumun kenarına getirecek Demokles’in kılıcı” diye nitelendirenler de var. ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell bunlardan biri… Powel kamu borcunun sürdürülemez olduğunu, hükümetin sürdürülemez bir oranda harcama yaptığını oysa borçları azaltmayı öncelik haline getirmesinin zamanının geldiğini defalarca söyledi.

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde ise Euro Bölgesi’ndeki hükümetlerin kamu açıklarını azaltma ve borçlarını yönetme planlarını uygulamaları gerektiğini, Avrupa Birliği (AB) harcama kurallarının tam, şeffaf ve gecikmeden uygulanmasının hükümetlerin bütçe açıklarını ve borç oranlarını düşürmesine yardımcı olacağını vurguladı.

Konuya Avrupa cephesinden başlarsak; ülkeler bazında değişken bir tablo karşımıza çıkıyor. Oysa ki Avrupa Birliği ülkelerinin AB Anlaşması gereği bütçe açıklarını GSYİH’nin yüzde 3’ü, kamu borçlarını ise GSYİH’nin yüzde 60’ı sınırında tutmaları gerekiyor.

Borç krizi ardından bazı reformlar yapıldı ve mali kurallar getirildi. Ancak borçlanma hızla devam ediyor. İtalya, borcun GSYİH’ye oranında yüzde 135 ile büyük ekonomiler arasında Japonya’dan sonra dünyada ikinci... Japonya’da bu oran yüzde 255...

Euro Bölgesi’nin iki lokomotifi borç konusunda büyük ölçüde farklılaşıyor. Fransa bir borç döngüsünde... Borcun GSYİH’ye oranı yüzde 111’e ulaştı. 2025’te bu oranın da yüzde 115’e çıkması bekleniyor. Almanya ise GSYİH’nin yüzde 64’ü oranında kamu borcuna sahip ve yeni yatırımlar konusunda zorlansa da anayasal borç frenine bağlı kalıyor.

Fransa, İspanya, İtalya ve Yunanistan’dan daha kötü mali sıkıntılar içinde, bütçe açığı bu yıl GSYİH’nin yüzde 6,1’ine fırladı, geçen yıl yüzde 5,5’ti. Kamu borcu 3,2 trilyon euro’yu aştı, sadece borç faiz ödemeleri bu yıl 50 milyar euro’ya çıktı ve hiçbir şey yapılmazsa 2027’ye kadar 80 milyar euro’ya yükselecek. Buna karşılık, Fransa’nın tüm savunma bütçesi 47 milyar euro.

Fransa, cömert sosyal refah programları, sağlık hizmetleri ve eğitim programlarına dayalı yüksek düzeyde bir kamu harcamasına, buna karşın bu maliyetleri karşılamaya yetmeyen ağır bir vergi yüküne sahip. Ülke yıllardır bütçe açığını GSYİH’nin yüzde 3’ü olan AB hedefinin altında tutmak için mücadele ediyor. Kamu borcu, pandeminin neden olduğu ekonomik yavaşlama ve artan kamu destekleri nedeniyle önemli ölçüde arttı. Hükümet haneleri ve işletmeleri enerji krizinden korumak için son birkaç yılda 100 milyar euro’dan fazla harcama yaptı. Bu da borcu ve bütçe açığını çığırından çıkardı.

Hükümet, hızla büyüyen mali krizi önlemek için ekim ayı başında Euro Bölgesi’ndeki en kötü bütçe açığı ve borç yüklerinden birini kapatmak için derin harcama kesintileri ve çoğunlukla zenginlere ve büyük şirketlere yüklenecek ağır tek seferlik vergiler içeren bir kemer sıkma programı açıkladı.

Kaynak: www.tradingeconomics.com

Başbakan Michel Barnier, gelecek yıl 60 milyar euro tasarruf etmeyi amaçlayan yeni bir bütçeyi açıklarken “Açığı azaltmamız çok önemli. Herkes kendi rolünü oynamak zorunda kalacak” dedi. Barnier, bütçedeki devasa açığı, Euro Bölgesi’nin ikinci büyük ekonomisini “uçurumun kenarına” getirebilecek bir “Demokles’in kılıcı” olarak nitelendirdi.

Yeni bütçe tasarısına göre 400’den fazla şirketten en az 8 milyar euro vergi toplanacak. Total gibi petrol şirketleri de dahil olmak üzere 1 milyar euro’nun üzerinde kâr elde eden büyük şirketlerden tek seferlik vergi ödemeleri istenecek. Belirlenen emisyon eşiğini aşan yeni otomobiller için çevre vergisi yedi kat artırılacak. Yılda 500 bin euro ve daha fazla kazanan çocuksuz çiftlerden başlayarak yüksek gelirli kişilerden tek seferlik vergi alınacak ve bu yolla 20 milyar euro toplanacak. Özellikle uzun mesafeli uçuşlardan alınacak vergiyle bilet fiyatları artacak ve devlet 1 milyar euro’ya yakın gelir sağlayacak. 

En büyük tasarruf, hükümet harcamalarında yapılacak. Fransa ekonomisinde üretilen her türlü mal ve hizmetin yılda yaklaşık yüzde 57’si hükümet harcamalarına gidiyor, bu Avrupa’daki diğer ülkelerden epey fazla. Devlet, emeklilik maaşları, cömert işsizlik sistemi, yeni işe alınan kamu çalışanları ve sağlık hizmetleri gibi programlara çok para harcıyor. 

Bütçe tasarısına göre hükümet 2 bin 200 kişiyi işten çıkaracak, sosyal yardımlarda yapılacak kesintilerle 40 milyar euro, emeklilerin maaş zammı gelecek yaza ötelenerek 3,6 milyar euro tasarruf sağlanacak, çırakların eğitimi ve iş alınmalarına yönelik 16 milyar euro’luk bir program da ertelenecek.

Euro Bölgesi’nin üçüncü büyük ekonomisi olan İtalya, çoğu uzmana göre ‘sürdürülemez’ bir kamu borcu yüküne sahip. Gerçekten, durumu Fransa’dan daha kötü; kamu borcu/GSYİH oranı yüzde 135 seviyesinde. Bu 2010’daki Euro Bölgesi borç krizi sırasındaki yüzde 118’lik oranın da üzerinde. Daha da kötüsü kaplumbağa hızıyla büyüyen ekonomisi (ikinci çeyrekte yıllık yüzde 0,9) ve geçen yıl GSYİH’nin yüzde 7,2’sine ulaşan bütçe açığı geleceğe dair bir umut vermiyor. 

Gerçi Giorgia Meloni başkanlığındaki aşırı sağcı hükümet, yeni bütçede aşırı boyutta mali sıkılaştırma ile kamu maliyesini istikrara kavuşturmayı hedefliyor. Ancak bunun büyümeye zarar verebileceği ve ülkeyi durgunluğa itebileceği uyarıları yapılıyor. İddialı hedefler açıklayan Ekonomi Bakanı Giancarlo Giorgetti, bütçe açığı/GSYİH oranının 2024’te yüzde 3,8 gerilediğini ve 2026’ya kadar yüzde 3’ün altına düşürülmesinin hedeflendiğini belirtirken borç-GSYİH oranının 2027’de yüzde 137,5’e yükselmesinin ve 2029’da ise yüzde 134,9’da istikrara kavuşmasının beklendiğini açıkladı.

Ancak şunu belirtmek gerekir: Bu yıl sadece faiz ödemeleri GSYİH’nin yüzde 3,9’una ulaşırken kamu kaynaklarının büyük bir bölümünü tüketiyor ve büyüme odaklı yatırımlar için imkanları iyice sınırlıyor. 

Avrupa’nın bir başka büyüğü Britanya’da da kamu borcu ağustos ayı itibarıyla GSYİH’nin yüzde 100’üne ulaştı ve bu 1961 yılından bu yana en yüksek seviye. Borçlanmadaki artış görevde 100’üncü gününü geride bırakan maliye bakanı Rachel Reeves’i epey terletecek. 

Yeni bütçe öncesinde iş dünyasına daha yüksek vergiler için hazırlıklı olma çağrısı yapan Reeves, vergilerin artması gerektiğini, İşçi Partisi’nin yeni vergiler konusunda asla bir vaatte bulunmadığını söyledi. İşçi Partisi hükümeti yeni vergilerle 25 milyar sterlin gelir hedefliyor. Reeves, ayrıca emeklilerin kışlık yakıt ödemelerini iptal edeceğini, sosyal bakım reformu planlarını rafa kaldıracağını ve borçlanmayı azaltma planının ilk aşaması olarak yol, demir yolu ve hastane yatırımlarını keseceğini açıkladı.

Gelelim dünyanın en büyük ekonomisine... Aynı zamanda kamu borcu en yüksek ekonomi. ABD Kongre Bütçe Ofisi, ekim başında kamu borcunun 2024 mali yılında 35,8 trilyon dolara çıktığını açıkladı. Borcun GSYİH’ye oranı yüzde 124’e ulaştı. ABD hükümeti 950 milyar dolar faiz ödemek zorunda kaldı; bu, bir önceki yıla göre 240 milyar dolarlık ve yüzde 34’lük bir artış anlamına geliyor. Faiz ödemeleri, hem 826 milyar dolarlık tüm askeri bütçeden hem de 869 milyar dolarlık sağlık harcamaları bütçesinden daha yüksek. Ayrıca 2024 mali yılı için ABD bütçe açığı 1,8 trilyon dolara yükseldi ve üç yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Bütçe Ofisi borcun yakın gelecekte önemli ölçüde artmaya devam edeceğini ve bu 10 yılın sonunda 50 trilyon doların üzerine çıkacağını tahmin ediyor.

Yani seçimi kim kazanırsa kazansın, ABD’nin kamu borcu tarihi zirvelere doğru gidiyor. Yapılan bir araştırmaya göre Trump’ın vaatleri Harris’inkilere oranla ulusal borçta 4 trilyon dolar daha fazla artışa neden olacak.  Bağımsız bir düşünce kuruluşu olan Sorumlu Federal Bütçe Komitesi, Trump’ın vaatleri uygulanırsa kamu borcuna 7,5, Harris’inkiler gerçekleşirse 3,5 trilyon dolar ekleneceğini öngörüyor. 

Her iki aday da Trump’ın ilk döneminde uygulanan büyük vergi kesintilerinin uzatılmasından yana ve bu kesintiler, bu borçlanmadaki olası artışın en büyük bölümünü oluşturuyor.

Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin de büyümeyi canlandırmak için borçlanmayı sürdürüyor. Geçen yıl yüzde 84 seviyesinde olan kamu borcu/GSYİH oranı bir finansal risk oluştursa da ekim ortasında açıklanan ekonomiyi ivmelendirme paketiyle daha da artacak. Yeni plana göre borçlanma ile düşük gelirli hanelere sübvansiyon sağlanacak, emlak piyasası desteklenecek ve ekonomik büyümeyi canlandırmak için kamu bankalarının sermayesi güçlendirilecek. 

Çin maliyesi plan çerçevesinde harcamaların ve borçlanmanın ne kadar artacağını açıklamadı. Ancak yönetimin tüketimi teşvik etmek için 1,42 trilyon dolar (10 trilyon yuan) veya GSYİH’nin yüzde 7’sine kadar harcama yapması gerekebileceğini düşünülüyor. 


"Dergi" Kategorisinden Daha Fazla İçerik

Yazarlar

Çok Okunanlar