Rusya’ya yaptırımlar işe yaramadı: Yeni denge arayışı başlıyor
Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar — ister finans alanında, ister ticarette, ister enerjide olsun — aradan geçen üç buçuk yıla rağmen beklenen sonucu vermedi.
Ne Kremlin diz çöktü, ne de enerji imparatorluğu çöktü.
Aksine, Moskova bugün hem askerî üretimini artırmış, hem de Doğu’daki stratejik bağlarını güçlendirmiş durumda.
Çin’le, Kuzey Kore’yle, Hindistan’la, İran’la ve Körfez ülkeleriyle ticaret kanalları açık.
Batı kapıları kapanırken, Asya merkezli yeni bir ekonomik ekosistem inşa edildi.
ABD’nin tek başına uyguladığı sınırlı yaptırımlar, Avrupa Birliği’nin enerji kısıtlamalarıyla birleşse bile, Rusya’nın enerji ekonomisini çökertmeye yetmedi.
Tam tersine, LNG pazarında daha agresif ve esnek bir oyuncu haline geldi.
Bugün Rusya, yalnız petrol ve gaz değil, nükleer enerji ihracatıyla da küresel sahnede.
Rosatom, Türkiye’de Akkuyu Nükleer Santrali’yle başlayan modelini artık Mısır’dan Hindistan’a kadar yayıyor.
Enerji ihracatı, sadece gelir kaynağı değil, bir jeopolitik nüfuz aracına dönüşmüş durumda.
Bu süreçte Çin’le stratejik ortaklık belirgin biçimde derinleşti.
Çin sermayesi ve teknoloji gücü, Rusya’nın izolasyonunu bir ölçüde telafi ediyor.
İki ülke artık yalnız enerji değil, finans ve askeri teknolojide de iç içe geçmiş durumda.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Putin’le Budapeşte’de planlanan görüşmeyi “süresiz olarak rafa kaldırması” ve “konuşmaların hiçbir yere varmadığını” açıkça söylemesi, Washington’un sabrının tükendiğini gösteriyor.
Bu kararın hemen ardından açıklanan yeni yaptırımlar, Rusya’nın enerji kalbine yöneldi. Hedefte ülkenin iki devi vardı: Rosneft ve Lukoil.
Rosneft, tek başına küresel petrol üretiminin yüzde 6’sını ve Rusya’nın üretiminin yarısını gerçekleştiriyor. Ancak bu yaptırımlar, gerçek bir ekonomik darbe yaratmaktan uzak. Çünkü Rusya, Batı’dan koptuğu oranda müşteri portföyünü ve ticaret yollarını çeşitlendirdi. Bugün Hint Okyanusu’ndan Çin Denizi’ne, hatta Akdeniz’e kadar uzanan yeni bir ticaret ağı kuruldu.
Sigorta, tanker, finans ve ödeme sistemlerindeki Batı baskısını aşmak için Rusya, “gölge filolar” kurdu; Çin ve Körfez bankalarını kullanmaya başladı. Petrol, artık Londra’dan değil, Mumbai’den ve Şanghay’dan fiyatlanıyor.
Bu tablo, Türkiye açısından da yeni bir sınavı beraberinde getiriyor.
Ankara’nın Rusya ile “bal kaymak” döneminin yerini, giderek daha narin ve hesaplı bir denge politikası almaya başladı.
ABD ve AB’den gelen baskıların artmasıyla, Türkiye artık “ya bizdensin ya karşımızdasın” ikilemine sıkıştırılıyor.
Bu noktada çok akıllı, çok katmanlı bir strateji gerekiyor.
Türkiye’nin çıkarı, ne tamamen Batı’nın gölgesine sığınmakta ne de Moskova’nın yörüngesine girmekte.
Asıl maharet, her iki ekseni de dengeleyip, enerji diplomasisinde merkez ülke konumunu korumakta.
Bugün yaptırımlar işe yaramıyor, çünkü Rusya yalnız değil.
Ve Türkiye bu yeni oyunda, doğru oynarsa kazanan, yanlış oynarsa ezilen ülkelerden biri olabilir.
Avrupa dondurulan Rus varlıklarını nasıl Ukrayna için kullanacak?