QNB Genel Müdürü Ömür Tan’dan 2026 uyarısı: Yoldan çıkmak risktir
2026 yılının ilk çeyreğinde bugünkünden çok farklı bir ekonomik tablo ortaya çıkmayacağını söyleyen QNB Genel Müdürü Ömür Tan, Türkiye açısından en büyük riskin ise iki yıldır sürdürülen ekonomik programda patikadan ayrılmak olacağını söylüyor.
“4-5 aylık gecikmeler ileri-gerilerin bizim için büyük konular olduğunu düşünmüyorum. (Ekonomik programda) Yoldan çıkma ve o patikayı kaybetme risktir. Şu anda patikada devam ediyoruz. Ben bunu daha çok önemsiyorum” diyen Ömür Tan, 2026 yılına ilişkinse iyimser ancak temkinli.
QNB Türkiye, Habitat Derneği ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğiyle yürütülen “Su ile Hayata” projesi kapsamında Gaziantep’te çocuklarla bir araya gelen Ömür Tan, ardından düzenlenen basın toplantısında gündeme dair soruları da yanıtladı.
Bugüne kadar uygulanan politikalardan sapmanın büyük bir risk oluşturacağını söyleyen Tan, “Bu zor bir patika. Bu patika ekonomiyi aşırı frenlemiyor ama yavaş yavaş açıyor. Bu programın çok başarılı olması, ekonominin çok hızlı büyümeyeceği anlamına geliyor. Ekonomiyi çok hızlı büyütmemelisiniz enflasyonu başka türlü kontrol altına alamazsınız. Yani bu acı reçeteyi bir şekilde hep beraber herkes payına düşen kadar alması lazım. Çok gürültü çıkarttığımız zaman program sürdürülemez. O da büyük sorun” diyor.
Enflasyonu 10’lara indirmek daha zor
Programın devamı durumunda kısa vadede ekonomide ve bankacılık sektöründe çok büyük sürprizler yaşanmayacağının altını çizen Ömür Tan, önümüzdeki döneme ilişkinse beklentilerini şöyle özetliyor:
“Yılın ilk çeyreğinde faizler yavaş yavaş inmeye devam eder. Yarısından itibaren de sorunlu kredilerin biraz daha duraksayacağını program hedefler doğrultusunda devam ederse bir tık daha iyileşeceğini düşünüyorum. Bankacılık sektöründe yüzde 25-30’lar civarında kredi büyümesi gerçekleşebilir. Bu yıla ilişkin büyüme beklentimiz yüzde 3,6. 2026 sonu beklentimiz ise yüzde 4,0. Yani hızlı büyümeyeceğiz.
Bizim yine en büyük konumuz enflasyonla mücadele olacak. Eylül ayında enflasyon beklenenin üzerinde çıktı. Hepimiz stres olduk ama işte bu ayda bir tık altında çıktı. Yani böyle aylık olarak bu hıçkırıklar mutlaka olacaktır. Bir ileri bir geri olacaktır ama trendin nasıl olduğunun önemli olduğunu düşünüyorum. Burada gecikmeler olsa da bir yere doğru gidiyor. Biz mesela yılsonu enflasyonunu yüzde 29,5 olarak tahmin etmiştik. Şimdi yüzde 32 bekliyoruz. 2026 sonu için herhangi bir değişiklik yapmadık yüzde 23 beklentimizi koruyoruz. Kurda çok büyük bir hareket beklemiyoruz, herhangi bir streste görmüyoruz. Yılsonu dolar kur beklentimiz 43 TL seviyesinde.
Evet, faiz indirimleri temposunu azalttı ama bunu da normal hatta pozitif bakıyorum. Tabii arada yine hıçkırıklar olacak. Biraz gecikmeler olacak, belki bir ay sonrasına sarkacak ancak yolun doğru bir yol olduğunu düşünüyorum.”
Bugün enflasyonu yüzde 60’lardan 30’lara indirmekle, yüzde 30’lardan 10’un altına indirmek arasında büyük fark bulunduğunu söyleyen Tan, anflasyonun yüzde 30’lardan 10’lara indirmenin daha zor olduğunu düşünüyor. “Çünkü malum bahsedilen enflasyonun yapışkanlığı aşikâr. Enflasyon ve politika faizi arasındaki fark (reel faiz) da bir süre daha korunacaktır. 2026 sonuna doğru bu fark azalacaktır.”
Mevduat faizi düşemiyor
Kredi ve mevduatlara makro ihtiyati tedbirler kapsamında getirilen sınırlamaların ise yakın vadede devam edeceğini öngören Ömür Tan, kredilere getirilen üst limitlerin bankacılık sektörünü zorladığını belirtiyor;
“(Regülatör tarafından getirilen) Kredi büyüme üst limitlerinin 2025 ilk altı ayında kalkacağını düşünmüyorum. Bu regülasyonlar bizi iki türlü zorluyor. Mesela gerçek kişiler için müşteri mevduatımızın yüzde 65’ini TL mevduatı olarak tutmak durumundayız. Bu oranı tutturamazsanız komisyon ödemeniz gerekiyor Bu da bankalar arasında ciddi bir mevduat yarışı yaratıyor. Bu yüzden faiz indirimleri sürmesine rağmen biz mevduat oranlarında aynı faiz indirimlerini görmüyoruz. Tabii bu da bizim net faiz marjlarımızı çok sıkıştırıyor. 2025 ortasında bu daha sıkışıktı. Hatta bazı bankalarda negatife düştü. Şimdi orası bir tık daha pozitif yukarıya doğru gidiyor ama biz bunu 5-6 ay önce yaşarız diye düşünüyorduk. Bizim marjlarımız hala çok dar ve böyle olmaya da biraz daha devam edecek.”
Yabancı ilgisi arttı
Tan, yüksek faizin ise yabancı yatırımcı ilgisini artırdığı görüşünde. Ekim ayında ABD’de düzenlenen IMF toplantısını buna örnek gösteriyor:
“Türkiye’de portföy yatırımcıları açısından müthiş bir avantaj var. Çünkü burada çok ciddi bir reel faiz var. Bu seneki IMF toplantılarında Türkiye’ye müthiş bir teveccüh olduğunu gördüm. Geçen sene de fena değildi ama ondan önceki yıllarda yoktu. Bu sene ayrı bir heyecan gördüm. Doğrudan yabancı yatırımlar (FDI Foreign Direct Investment) içinse biraz zaman olduğunu düşünüyorum.
2026’da FDI’lar biraz daha teyit etmek, güven kazanmak isteyecektir. Biraz gecikmeli gelir ama Türkiye gibi ülkelere akabileceğini düşünüyorum. Çünkü biz sonuçta bütün dünyadaki bu ticaret tarifelerinden (gümrük vergileri) hiçbir şekilde negatif etkilenmedik.”
Faizler aşağı gelecek
Tan’a göre önümüzdeki aylarda Merkez Bankası faiz indirimlerini sürdürecek buna bağlı olarak ticari kredi faizlerinde bir miktar daha düşüş yaşanacak. Hali hazırda Merkez Bankası’nın Aralık 2025, Ocak ve Mart 2026 PPK toplantı takvimleri netleşmiş durumda. Yılın ilk yarısında Merkez Bankası’nın toplamda 4-5 toplantı yapabileceği tahmininde bulunan Tan ise şu tahminde bulunuyor;
“(Merkez Bankası) her toplantı 100 baz puan indirse zaten oradan bayağı bir indirim geliyor. Bu da ticari kredi faizlerine mutlaka yansıyacaktır. Ancak bu kredi faizlerine faiz indirimleri oranında yansımayacaktır. Bireysel kredi faizleri de Merkez Bankası’nın indirimlerinden bir tık daha aşağıda olur.
Aslına bakarsanız biz bugünden, faizlerin düşeceği beklentisini zaten fiyatlara yansıtmış durumdayız. Bugün kısa vadeli krediyi örneğin yüzde 45’le alırken uzun vadeli bir krediyi belki yüzde 40’la alabiliyorsunuz. Sektör zaten faizler düşecek hesabını fiyatlarına yansıtmış durumda.”
NPL’yi yönetemezsen gol yiyorsun
Son iki yılda bankacılık sektörü zorlu günler geçirdi. Tahsili gecikmiş alacaklar bakiyesi hızla yükseldi. Özellikle 2024’ün son çeyreğinde bireysel kredi ve kredi kartı geri ödemelerindeki NPL (sorunlu kredi) oranlarında büyük artış yaşandığını doğrulayan Ömür Tan, sektörün bu sorunu başarı ile yönettiğini belirtiyor:
“Bu oranlar bir süre yukarı gitti. Şimdilik buralarda duruyor. Bence önümüzdeki senede buralarda devam eder. Aşağıya geleceğini beklemiyorum. BDDK verilerine göre 24 Ekim itibarıyla sektörde nakdi kredilerdeki NPL oranı yüzde 2,4, tüzel kredilerde yüzde 2,0’nin biraz altında. Bireysel kredilerde ise yüzde 4,0 civarında. 2024’te bireysel tarafta daha kötü zamanlarımız da oldu. Şu an çok daha iyi durumdayız. Bankalar açısından NPL’yi iyi yönetmek çok önemli. İyi yönetemezseniz gol yiyorsunuz.”
Kötü niyetli konkordato arttı
Tüzel tarafta ise sorunlu kredilerin yanı sıra konkordatolar da bankaları bir hayli zorluyor. Özellikle kötü niyetli konkordatoların bankaları üzdüğünü söyleyen Tan, sözlerini şöyle sürdürüyor;
“Türkiye’de konkordato rakamları yüksek ama toplamı etkileyecek sistemik risk yaratacak bir seviyede değil. Konkordatoları ikiye ayırmak lazım. Gerçekten konkordato alma ihtiyacı olan ve yapılandırma yapması gereken şirketlere, biz ve tüm sektör her türlü kolaylığı gösterip vade, faiz açısından avantaj sağlamaya çalışıyoruz. Ama kötü niyetli konkordatolar tabii bizi üzüyor. Şu anda sistemde böyle büyük bir sorun var. Ancak genel olarak bu firmaların piyasadaki önemli metriklerdeki payı yüzde 1’in altında. Yani sistemik bir risk değil.”
QNB’nin yüzde 10’u Enpara Bank
QNB’nin 2026 yılı hedeflerini de açıklayan Ömür Tan, sektörün üzerinde büyümeyi sürdürerek pazar paylarını artırmayı hedeflediklerini söylüyor: “Enpara’nın ayrılması ile bankamızdan çıkan müşterilerimizi daha hızlı şekilde geri koymak istiyoruz. Bununla ilgili birçok stratejimiz var. Yaklaşık 8,5 milyon müşteri Enpara'da kayıtlı şu anda. Bizde ise kayıtlı 28-29 milyon civarında müşteri var. Ortak müşterilerimiz olduğu için bu 8,5 milyon müşterinin hepsinin çıktığından bahsedemeyiz.”
Tan’ın verdiği bilgiye göre Enpara QNB’nin bilançosunun yüzde 10’luk kısmıydı. Enpara’nın ayrılması sonucu QNB’nin 2 trilyonluk aktif büyüklüğü 1.7-1.8 trilyon TL seviyesine geriledi.
Türkiye’nin en değerli şirketi
Kasım ayında QNB Türkiye, piyasa değeri açısından Türkiye’nin en değerli şirketi konumuna yükseldi. QNB’nin Borsa İstanbul’da sadece yüzde 0.12’lik hissesinin işlem gördüğünü hatırlatan Tan, bu sonucu halka açıklık oranının düşük olmasına bağlıyor. Tan, “Aslında bu rakam gerçek değil falan gibi bir şey de söylemek yanlış olur. Sonuçta orada bir değer var ama çok sığ (işlem gören hisse sayısı az) ve gerçeği yansıtmıyor aslında” demekle yetiniyor.
Miniklere “su ile hayat”
QNB Türkiye, 2015 yılında kurduğu “Minik Eller Büyük Hayaller” Sosyal Sorumluluk Platformu ile bugüne kadar 750 binden fazla çocuğa dokundu. Platformun çevresel sürdürülebilirlik alanındaki geçtiğimiz yıl başlattığı “Su ile Hayata” projesi, 7–14 yaş arası çocuklarda suyun değeri, su tasarrufu ve çevresel farkındalık konularında bilinç geliştirmeyi hedefliyor.
İşbirliği kapsamında QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, Habitat Derneği İcra Kurulu Başkanı Bora Caldu ve UNDP Türkiye Mukim Temsilci Yardımcısı Miodrag Dragisic ile UNDP Bölge Koordinatörü Hamit Doğan “Su ile Hayata” projesi için Gaziantep’te çocuklarla bir araya geldi.
Projenin ana amacının su zengini olmayan ülkemizde bu bilinci çocuk yaşta oluşturabilmek olduğunu söyleyen QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, bu amaçla 69 gönüllü eğitmenle, 20 şehirden 3 bin 600’den fazla çocuğa ulaştıkları bilgisi paylaşıyor.
Türkiye’nin her bölgesinden şehirlere uzanan eğitimlerle çocuklara su bilinci, su tasarrufu, yağmur suyu ve kullanımı, su ve sürdürülebilirlik, gelecekte su ve su kaynaklarının tüketimi ile Türkiye’de ve dünyada su kaynaklarının yönetimi olmak üzere başlıca konularda eğitimler veriliyor. Proje, saha eğitimleri, Sevgi Evleri’nde düzenlenen özel oturumlar ve https://suilehayata.com/ adresindeki dijital içeriklerle öğrenme deneyimini sürekli hale getiriyor. Gönüllü eğitmenler gezici kütüphane etkinlikleriyle köylere de ulaşarak suyun hikayesini çocuklarla birlikte yeniden yazıyor.