Zuckerberg’in Trump’a yakınlaşma hamlesi Meta’ya ne kazandırdı?

Meta CEO’su Mark Zuckerberg, son yıllarda şirketin siyasi çizgisini Donald Trump’a daha yakın hale getirmek için ciddi adımlar attı. Ancak bu hamle, şirket içinde gerilim yaratırken, dışarıdan da hem sol hem sağ cepheden tepki aldı.

Zuckerberg, 2024 seçimlerinden sonra Trump’la Mar-a-Lago’da bir araya geldi, Meta’nın Trump’ın yemin törenine 1 milyon dolar bağış yapmasını sağladı, Trump yanlısı UFC CEO’su Dana White’ı yönetim kuruluna aldı. Ayrıca şirketin içerik denetim politikalarını gevşetti, çeşitlilik ve eşitlik ekiplerini dağıttı ve Trump’ın açtığı davada anlaşma yoluna giderek 25 milyon dolar ödeme yaptı. Bunların yanı sıra, kendisi de fiziksel görünümünü değiştirerek “erkeksi enerji” imajını benimsedi, dövüş sporlarına yöneldi ve sağ eğilimli podcast’lerde yer aldı.

Ancak Meta’ya bu manevraların somut bir siyasi kazanç getirdiğini söylemek zor. Trump hâlâ Meta’nın rakibi TikTok’un ABD’de kalmasını sağlamaya çalışıyor. Section 230’un kaldırılmasını desteklemese de bu konuda açık bir destek de sunmadı. Ayrıca Trump, seçim kampanyasında Zuckerberg’e yönelik “Zuckerbucks” ve hapis tehdidi içeren açıklamalarda bulundu.

Şirketin içeriden yükselen itirazları da dikkat çekiyor. Çeşitli yöneticiler Zuckerberg’e, yeni politikaların şirketin değerleriyle çeliştiğini ifade etti. Meta kampüsünde gizli kitap kulüpleri kuruldu, çalışanlar toplantı öncesi “iyi misin?” kontrolleri yapmaya başladı. Eski çalışanlar ise, şirketin kapsayıcılığı sadece bir “görüntü” olarak benimsediğini savunuyor.

Zuckerberg’in bu hamlelerinin temelinde siyasi ideolojiden çok, “güç merkezine yakın durma” isteği olduğu yönünde görüşler öne çıkıyor. Eski çalışanları, onun her zaman “işin gerektirdiği” yönde hareket ettiğini, şimdi ise Trump dönemine uyum sağlamaya çalıştığını ifade ediyor. Meta’nın ileride yeniden Demokratlarla çalışması gerekirse, bu keskin yön değişikliği CEO’nun güvenilirliğini zedeleyebilir.

Meta’nın denetim kurulu bile, içerik politikalarındaki son değişikliklerin “aceleyle ve yeterli insan hakları değerlendirmesi yapılmadan” hayata geçirildiğini duyurdu. Harvard Hukuk Fakültesi’nden Alejandra Caraballo ise Meta’nın yeni politikalarının LGBTQ+ bireyler ve azınlık grupları için gerçek hayatta tehdit yarattığını savunuyor.

Zuckerberg’in Trump’a yakınlaşma stratejisinin ne kadar işe yarayacağı, hem Meta’nın regülasyonlara karşı dayanıklılığı hem de şirketin toplum içindeki algısı açısından önümüzdeki dönemde netleşecek. Ancak görünen o ki, her iki taraf da hâlâ şüpheyle yaklaşıyor.