;
Arama

OVP açıklandı: Enflasyonun 2027'de tek haneye düşmesi hedefleniyor

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Enflasyonun 2025 yılında yüzde 28,5’e, 2026’da yüzde 16’ya, 2027’de yüzde 9’a ve 2028'de ise yüzde 8 seviyelerine gerileyerek tek haneli seviyelere kalıcı olarak inmesini hedefliyoruz" dedi.

08 Eylül 2025, 10:03 Güncelleme: 08 Eylül 2025, 13:32

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğü giren 2026-2028 dönemini içeren OVP'yi açıkladı. Toplantıya Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de katıldı. Yılmaz, "Geçtiğimiz yıl eylül ayında uygulamaya koyduğumuz OVP’den bu yana küresel ve bölgesel düzeyde pek çok olumsuz gelişme yaşanmış, ticaret politikalarındaki belirsizlikler tarihi zirvelerini görmüş, artan jeopolitik risklerle dünya genelinde büyüme görünümü baskılanmıştır. Bu dönemde yaşanan pek çok menfi hadiseye rağmen temel makroekonomik politika yaklaşımımız kararlılıkla sürdürülmüş; fiyat istikrarı, mali disiplin ve sürdürülebilir büyüme hedeflerimizden sapma olmamıştır. Bu dönemde ekonomimiz benzer ülkelere kıyasla olumlu ayrışmaya devam ederek, dış şoklara dayanıklılığını bir kez daha ortaya koymuştur. Programımızın ana odağında yer alan enflasyonla mücadele kapsamında, geçiş sürecinin ardından, Haziran 2024’ten itibaren kesintisiz bir dezenflasyon sürecine girilmiştir. Bu dönemde olumsuz dışsal koşullar ve konjonktürel gelişmelere rağmen dezenflasyon süreci kararlılıkla sürdürülmüş, enflasyon oranı toplamda 42,5 puanlık önemli bir gerileme kaydetmiştir. Enflasyondaki bu önemli gerileme, uyguladığımız sıkı para ve maliye politikalarının etkisini açıkça göstermektedir. Enflasyon beklentileri ve ana eğilim göstergelerindeki iyileşmeyle, eylül ayı ve yılın geri kalanında da dezenflasyon sürecinin kesintisiz bir şekilde devam etmesini bekliyoruz" dedi.

'Ekonomimiz 15 yıl kesintisiz büyümesini sürdürdü'

Yılmaz, dünya genelinde enflasyonla mücadele politikalarının devamı ve parasal gevşeme döngüsünün ötelenmesiyle görece sıkı seyreden finansal koşulların, zayıf seyreden dış talep ve artan jeopolitik gerilimler gibi pek çok olumsuz gelişmeye rağmen Türkiye ekonomisinin dayanıklı ve dengeli görünümünü koruduğunu aktardı. Yılmaz, "Ekonomimiz, 2024 yılı genelinde dezenflasyon sürecine uyumlu şekilde ılımlı seviyelerde ve dengeli şekilde yüzde 3,3 oranında büyüme kaydetmiş ve 15 yıl boyunca kesintisiz büyümesini sürdürmüştür. 2025 yılının ilk yarısı itibarıyla milli gelir büyümemizin, dezenflasyon politikalarının bir yansıması olarak yüzde 3,6 oranında ılımlı seyrettiği görülmüştür. Özellikle yılın ikinci çeyreğinde, zayıf dış talep koşullarıyla beraber baz etkisiyle iç talepte görülen artış dengeli bir şekilde yönetilmiş, sürdürülebilir büyüme kompozisyonu korunmuştur. Özetle, fiyat istikrarı yolunda önemli mesafe kat edilirken, aynı zamanda büyüme performansımız enflasyonist baskı oluşturmayan bir yapıda sürdürülmüş, ekonomide çıktı açığı negatif yönde kalarak ekonominin ısınmasına müsaade edilmemiştir. Bu tablo, uygulanan programın hem dezenflasyon hem de dengeli büyümeyi sağladığını açıkça teyit etmektedir" ifadelerini kullandı.

'Cari işlemler açığı ortalamanın altında'

2023 yılı Mayıs ayında cari işlemler açığının 59,7 milyar dolara, milli gelire oranla yüzde 6,9’a kadar yükseldikten sonra, uygulanan ekonomi programı ve güçlü politika eşgüdümü sayesinde bu alanda kayda değer bir iyileşme sağlandığını ifade eden Yılmaz, "2024 yılı Haziran ayında cari işlemler açığı 20,2 milyar dolara gerileyerek milli gelirin yüzde 1,7’sine düşmüştür. Bu olumlu seyir 2025 yılına da taşınmış, Haziran itibarıyla 18,9 milyar dolara gerileyen cari işlemler açığının milli gelire oranı yüzde 1,3’e kadar düşmüştür. Böylece, hem tarihsel ortalamaların hem de geçmiş yıl seviyelerinin oldukça altına inen bir cari işlemler açığı kaydedilmiştir. Ülkemizin dış denge görünümünde önemli bir güçlenmeye işaret eden düşük cari işlemler açığı, ekonomimizin dış finansman ihtiyacının belirgin ölçüde azaldığını ortaya koymaktadır. Bu olumlu görünüm, yeni OVP dönemi için de atılacak yapısal adımlarla daha da pekiştirilecek ve kalıcı hale getirilecektir" dedi.

'TL'ye güven arttı'

Cevdet Yılmaz, "Uyguladığımız program ve öngörülebilir politikalar çerçevesinde TL’ye güven artmış, bu sayede Kur Korumalı Mevduat hesapları yabancı para mevduatlara dönüşmeden ve herhangi bir kur baskısı oluşturmadan sağlıklı bir şekilde neticelendirilmiştir. Son iki yıl içerisinde, TL’ye artan güvenle TL mevduatlarımızın toplam mevduat içindeki payının yüzde 31,6 seviyesinden bugün yüzde 60,7 seviyesine çıkması bu açıdan oldukça önemlidir. Bu dönemde KKM hesaplarının toplam mevduat içindeki payı yüzde 26,2’den yüzde 1,7’ye kadar gerilemiştir. KKM hesaplarının açma ve vadesinin uzatılması uygulamasının 23 Ağustos itibarıyla sonlandırılmasıyla 2026 içinde bu hesapların tamamen kapanacağını da görmüş olacağız" diye konuştu.

'Risk primimizde gerile görüyoruz'

Uluslararası rezervlerin önemli tutarda arttığını kaydeden Yılmaz, "Son iki yılda sürdürdüğümüz politikalar neticesinde, uluslararası rezervlerimiz önemli tutarda artarak tarihi yüksek seviyelere çıkmış ve ekonomimize güveni daha da artıran bir düzeye ulaşmıştır. Bu dönemde brüt rezervlerimiz yaklaşık 80 milyar dolar artmıştır. Böylece rezervlerimiz ağustos ayı sonu itibarıyla 178,4 milyar dolar seviyesine ulaşarak, ekonomimize güveni pekiştiren, dış şoklara karşı ekonominin dayanıklılığını artıran önemli göstergelerden biri haline gelmiştir. Ekonomide sağlanan kazanımlarımız sayesinde risk primimizde de önemli ölçüde bir gerileme görüyoruz. 700’lü seviyelerden 5 Eylül itibarıyla 270 seviyesinin de altına gerileyen bir ülke risk primi söz konusudur" dedi.

Yılmaz, "Geçtiğimiz OVP’de 2024 yılı için bütçe açığının milli gelire oranı, yüzde 1,7 seviyesindeki deprem harcamalarına rağmen 2024 yılsonunda Bütçe Kanunu’nda öngörülen yüzde 6,4’ün oldukça altında yüzde 4,7 oranında gerçekleşmiştir. Bu gelişmede, deprem harcamaları devam ederken diğer harcamalar üzerinde alınan ilave tedbirler etkili olmuştur" dedi.

'1,5 trilyon doları aşan milli gelir büyüklüğü'

Yılmaz, enflasyonda kesintisiz düşüş, büyümede dengelenme, cari açıkta iyileşme, TL’ye artan güven, tarihi yüksek rezervler, gerileyen risk primi ve depremin etkisine rağmen iyileşen bütçe görünümüyle, ekonomi politikalarının somut ve kalıcı sonuçlar üretmeye başladığının net bir şekilde görüldüğünü aktararak, "Kararlılıkla uyguladığımız politikalar sayesinde, Türkiye Yüzyılı'na yaraşır bir şekilde tarihe geçen bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu çerçevede, 2025 yılını tamamlarken programımızın en temel performans göstergeleri olarak; ilk defa 1,5 trilyon doları aşan bir milli gelir büyüklüğüne sahip olacağız. İlk defa kişi başına 17 bin doların üzerine çıkan bir milli gelirimiz söz konusu. Ve yine ilk defa, Dünya Bankasınca yapılan sınıflandırmaya göre yüksek gelirli ülkeler grubuna adını yazdıran bir Türkiye’ye ulaşmış olacağız. Böylece ülkemiz 2025 yılı sonu itibarıyla dünyanın 16’ncı, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi konumunda olacaktır. 2002 yılında 239 milyar dolar hacme ve kişi başı 3 bin 616 dolar gelire sahip bir ülkeden bugün ulaştığımız bu rakamlar, sadece ekonomimizin gücünü değil, milletimizin azmini ve kararlılığını da göstermektedir. Bu büyük atılımın temelinde güçlü ve kararlı liderlik, siyasi istikrar ve programlı çalışma anlayışı yatmaktadır. Yaklaşık yarım asırdır süren terör tehdidinin sona ermesiyle ilgili attığımız adımlar, ekonomik istikrarımıza da önemli katkı sunacaktır. 'Terörsüz Türkiye' vizyonumuz doğrultusunda, bugüne kadar terörle mücadeleye ayırdığımız kaynakların daha üretken alanlarda kullanılması ülkemizin ekonomik potansiyelinin daha kapsayıcı ve sürdürülebilir bir şekilde hayata geçmesine imkan sağlanacaktır. Ülkemizde ve içinde bulunduğumuz bölgede huzur ve istikrarın güçlenmesi, kamu kaynaklarının daha etkin kullanımı, üretim ve ticaret ağlarının genişletilmesi sayesinde kalkınma sürecimiz daha da hızlanacaktır" ifadelerini kullandı. 

'Büyümeden taviz vermeyeceğiz'

Türkiye ekonomisinin gelecek üç yıla dair yol haritasını oluşturan temel hedeflerini sıralayan Yılmaz, "Orta Vadeli Programımızın temel hedeflerinden birini, dezenflasyon süreciyle uyumlu ve sürdürülebilir bir büyüme patikası oluşturmaktır. 2024 yılında yüzde 3,3 seviyesinde gerçekleşen büyümenin, 2025’te yine aynı düzeyde kalmasını öngörüyoruz. Ancak burada esas önemli olan, dezenflasyon süreci ilerledikçe ve yapısal dönüşümlerimiz hayata geçtikçe büyümenin de kademeli olarak güçlenecek olmasıdır. Bu kapsamda, 2026 yılında büyümenin yüzde 3,8’e, 2027’de yüzde 4,3’e ve 2028’de yüzde 5’e ulaşmasını hedefliyoruz. Programın ilk yılından itibaren sıkı para ve maliye politikalarıyla enflasyonu kalıcı şekilde düşürürken, büyümeden de taviz vermeyen bir yol haritası çiziyoruz. Önümüzdeki dönemde enflasyonu kalıcı tek haneli seviyelerine düşürürken büyüme potansiyelimizi de dönüşüm adımlarıyla kademeli bir şekilde yukarıya taşıyacağız. Türkiye ekonomisi, önümüzdeki 3 yıllık dönemde, güçlenen potansiyeliyle, hem fiyat istikrarını sağlayacak hem de istikrarlı bir şekilde büyümeye devam edecektir" dedi.

'2,5 milyon ilave istihdam hedefliyoruz'

Yılmaz, büyüme hedefleri kadar öncelik verilen bir diğer temel alanın 'istihdam' olduğunu kaydederek, "İstihdam, yalnızca ekonomik bir gösterge olmanın ötesinde, toplumun refah düzeyini doğrudan etkileyen, kapsayıcı kalkınmanın temel unsurlarından biridir. 2024 yılı itibarıyla yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleşmesini beklediğimiz işsizlik oranının, 2025’te yüzde 8,5’e, 2026 yılında yüzde 8,4’e ve 2027'da ise yüzde 8,2’ye gerilemesini öngörüyoruz. 2028 yılındaysa tarihimizde ilk defa işsizlik oranının yüzde 8'in altına inmesini hedefliyoruz. Bu 4 yıllık dönemde ekonomimize yaklaşık 2,5 milyon ilave istihdam kazandırarak, işgücü piyasasına daha fazla bireyin katılımını sağlamayı ve toplumsal refahı artırmayı amaçlıyoruz. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi önümüzdeki dönemde, sadece sürdürülebilir büyüme performansıyla değil, aynı zamanda güçlü istihdam kapasitesi ve kapsayıcı kalkınma yaklaşımıyla da öne çıkan bir yapı sergileyecektir" dedi.

'Program sonu enflasyon hedefi yüzde 8'

Türkiye ekonomisinin temel önceliği olan enflasyonla mücadelede kararlı ve bütüncül bir yaklaşımla çalışmalarını sürdürdüklerini kaydeden Yılmaz, "2024 yılında yüzde 44,4 seviyesinde gerçekleşen enflasyonun, 2025 yılında yüzde 28,5’e, 2026’da yüzde 16’ya, 2027’de yüzde 9’a ve 2028 yılında ise yüzde 8 seviyesine gerileyerek, program dönemi sonunda tek haneli seviyelere kalıcı olarak inmesini hedeflemekteyiz. Bu görünüm yalnızca fiyat istikrarına ulaşma yolunda önemli bir aşamaya işaret etmekle kalmamakta, aynı zamanda vatandaşlarımızın alım gücünün korunması, gelirin adil paylaşımı, ekonomik güvenin güçlendirilmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi açısından da kritik bir zemin sağlamaktadır. Geçtiğimiz 2 yıllık dönemde bu doğrultuda önemli ilerlemeler kaydettik. 2023 yılında yüzde 65 seviyesinde gerçekleşen enflasyon, 2024 sonunda yüzde 44 düzeyine gerilemiştir. 2025 yılında ise bu oranın yıl sonunda yüzde 30’un altına düşmesini bekliyoruz. Tek haneli enflasyon hedefimize yönelik olarak uygulamakta olduğumuz sıkı, kararlı ve koordineli politikaların, önümüzdeki dönemde de aynı disiplinle sürdürüleceğinin altını buradan çizmek isterim. Bu kapsamda, enflasyonda kalıcı düşüşü sağlayarak fiyat istikrarını tesis etme yönündeki kararlılığımızdan hiçbir şekilde taviz verilmeyecektir" ifadelerini kullandı.

Cevdet Yılmaz, 2023 itibarıyla milli gelire oranla yüzde 3,5 seviyesinde gerçekleşen cari işlemler açığının, 2024'te yüzde 0,8'e kadar gerilemesinin önemli bir iyileşmeye işaret ettiğini vurgulayarak, "Bu gerçekleşme programda öngördüğümüz yüzde 1,7'lik tahminin oldukça altında kalmış ve dış denge açısından olumlu bir görünüm sağlamıştır. 2025 yılında da benzer bir tablo görüyoruz. Programda cari işlemler açığımızın yüzde 2 civarında olacağını tahmin etmiştik. Gerçekleşme tahminimiz ise şu anda yüzde 1,4 seviyesini göstermektedir" ifadelerini kullandı.

'Cari işlem açığında hedef yüzde 1'

Bu dönemde özellikle ihracatta pazar çeşitliliğinin artması ve enerji maliyetlerindeki düşüşün cari dengeye olumlu katkı sağladığını anlatan Yılmaz, "2026 ve 2027 yıllarında cari işlemler açığının milli gelire oranının sırasıyla yüzde 1,3 ve yüzde 1,2 seviyelerine gerilemesi hedeflenmektedir. 2028 yılı itibarıyla ise bu oranın yüzde 1 düzeyine kadar inmesi öngörülmektedir. Cari işlemler dengemizde sağlayacağımız iyileşme, Türkiye'nin dış finansman ihtiyacını da önemli ölçüde azaltacak, dış dengenin sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini sağlayacaktır. 2026-2028 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program'da, hızlı bir mali konsolidasyon gerçekleştirmeyi hedefliyoruz" diye konuştu.

Afet sonrası dönemde devam eden ihtiyaçlar süratle karşılanmaya devam edilirken personel giderlerinden sosyal güvenlik harcamalarına varıncaya kadar ilave tedbirlerin etkisiyle mali duruşu daha sıkı hale getirmeyi öngördüklerini aktaran Yılmaz, "Bütçe açığının milli gelire oranı 2025 yılında yüzde 3,6, 2026 yılında yüzde 3,5, dönem sonunda ise yüzde 3'ün altında öngörülmektedir. Geçici nitelikte olan deprem harcamaları azaldıkça, bütçe açığının oranı düşmekte, AB Maastricht kriterleriyle uyumlu hale gelmektedir. Nitekim dönem sonunda yüzde 3'ün altında bir bütçe açığıyla bunu sağlamış oluyoruz. Birçok AB üyesi ülkenin bugün bu oranı sağlayamadığının da altını çizmek isterim" dedi.

'Fiyat istikrarı kalıcı sağlanmış olacak'

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, izlenen politikalar ve sağlanacak kazanımlarla Türkiye ekonomisinin, program dönemi sonunda çok daha güçlü bir tabloya kavuşacağını kaydederek, "Hedeflerimize doğru kararlılıkla ilerledikçe, 2028 yılının sonunda makroekonomik istikrarın kalıcı şekilde sağlandığı, sürdürülebilir büyümenin tesis edildiği bir ekonomik yapının inşa edildiğini göreceğiz. Böylelikle dönem sonunda yani 2028 perspektifinde ilk defa milli gelirimiz 1,9 trilyon dolara yaklaşmış olacak. Kişi başına düşen gelirimiz 21 bin dolar seviyelerine yükselecek. İhracatımız 300 milyar doları aşacak. Turizm gelirimiz 75 milyar dolara ulaşacak. 2,5 milyon ilave istihdamla işsizlik rakamı ilk defa yüzde 8'in altını görmüş olacak ve en önemlisi tek haneli enflasyonla fiyat istikrarı kalıcı bir şekilde sağlanmış olacaktır. Tüm bu hedefler elbette sadece rakamlardan ibaret değildir. Bunlar, milletimizin refahını yükseltmenin, ekonomimizi daha dayanıklı, daha kapsayıcı ve daha güçlü kılmanın göstergeleridir. İnanıyoruz ki Türkiye, sağladığı siyasi istikrar ve güven ortamıyla, önümüzdeki dönemde kararlılıkla uygulanmaya devam edilecek politikalar sayesinde hem içeride hem de küresel ölçekte çok daha güçlü bir konuma yükselmiş olacaktır" ifadelerini kullandı.

Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda, sadece niceliksel büyümeyi değil, kaliteli ve verimliliğe dayalı sürdürülebilir bir büyüme patikasını esas alması gerektiğine işaret eden Yılmaz, bu kapsamda, toplam faktör verimliliğini artıracak yapısal reform alanlarına odaklandıklarını, üretim kapasitesini enflasyonist baskı oluşturmadan artıracak politikaları kararlılıkla hayata geçirdiklerini dile getirdi. 


 


"Ekonomi" Kategorisinden Daha Fazla İçerik

  • Vestel, Toshiba TV lisansını 5 yıl daha uzattı

    Vestel, Toshiba TV lisansını 5 yıl daha uzattı

  • İSO İhracat İklimi Endeksi 15 ayın zirvesinde

    İSO İhracat İklimi Endeksi 15 ayın zirvesinde

  • Rekabet Kurulu'ndan dört yemek kartı şirketine soruşturma

    Rekabet Kurulu'ndan dört yemek kartı şirketine soruşturma

  • Elektrik üretiminde en fazla artış rüzgar ve güneşten sağlandı

    Elektrik üretiminde en fazla artış rüzgar ve güneşten sağlandı

  • Ortadoğu parası İngiltere'deki servet kaosuna yaz molası verdi

    Ortadoğu parası İngiltere'deki servet kaosuna yaz molası verdi

  • Borsada açığa satış işlemlerinde seans sonuna kadar yukarı adım kuralı uygulanacak

    Borsada açığa satış işlemlerinde seans sonuna kadar yukarı adım kuralı uygulanacak

Yazarlar

Çok Okunanlar

  • Vantilatörle uyumanın etkileri: Bilim ne diyor?


  • En zengin 100 Türk


  • forbes.com.tr

    Dünyanın en zengin 10 insanı (Ocak 2025)


  • 2025 Forbes 39. Dünya Milyarderler Listesi


  • Dolar milyarderi Türkler