Kodları Okumak
Modada değişim denince ilk akla gelen isimlerden Roberto Cavalli’nin yaşama veda ettiğini öğrendiğimde aklıma Oscar Wilde’ın şu sözü geldi: “Moda o kadar sıkıcı bir şeydir ki altı ayda bir onu değiştirmek zorunda kalırlar” Tasarım alanında birçok yeniliğin öncüsü olan Cavalli, moda endüstrisinde kurduğu sahnede yıllarca tek kişilik bir gösteri sunmuş, birçok Hollywood yıldızına ve ikonik modele ürünlerini giydirmeyi başarmış, Saint-Tropez’de açtığı lüks butikle jet sosyetenin vazgeçilmez duraklarından biri haline gelmişti. 1990’lı yıllardan itibaren de Cavalli markası artık Rus ve Çinli yeni zenginlerin tercihiydi. Özellikle Asyalı tüketiciler sadece onun ürünlerini değil adeta hayat tarzını da satın alıyorlardı.
Cavalli henüz beş yaşındayken terzilik yapan babasını İkinci Dünya Savaşı’nda kaybedince çocukluğunu yokluk içinde geçirmesine rağmen asla pes etmemiş, mücadeleci biri. Moda dünyasında arka arkaya başarılar kazanınca sıra en büyük iki hayalini gerçekleştirmeye geliyor: Ferrari’sini alıyor ve 1980 yılında Miss Europe Eva Düringer ile evleniyor. Markası şatafat, ihtişam ve gösterişle özdeşleştirilen Cavalli’nin puroya ve kadınlara olan düşkünlüğü de sır değil. Kadın ruhundan çok iyi anladığı da: Cavalli’nin imza attığı parlak derili, vücudu saran parçalardan, jean üstüne deri patchworklerden, süet üstüne çiçek baskılardan, vücuda oturan likralı baskılı jeanlerden, deri, denim, şifon ve ipek üzerine yapılmış hayvan figürlü baskılardan oluşan “arzu nesneleri” kelimenin tam anlamıyla kadınları baştan çıkarıyordu.
