;
Arama

İsrail’in İran saldırısı Orta Doğu’yu nasıl etkiledi?

İsrail’in İran’a karşı kazandığı askeri zafer, Orta Doğu’daki dengeleri beklenmedik şekilde sarsarken, Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki normalleşme sürecini belirsizliğe sürükledi. Körfez ülkeleri, İsrail’in artan gücünden endişeli ve yeni bölgesel düzene temkinli yaklaşıyor.

27 Haziran 2025, 10:38 Güncelleme: 27 Haziran 2025, 16:10
İsrail’in İran saldırısı Orta Doğu’yu nasıl etkiledi?
İsrail'le ateşkesin ardından İran'ın başkenti Tahran'da halk, Silahlı Kuvvetler'e olan desteğini göstermek amacıyla İnkılab Meydanı’nda bir araya gelerek zafer kutlaması yaptı.

Orta Doğu, dramatik bir yeniden pozisyon alma sürecinden geçiyor ancak bu süreç, ABD ve bölgesel liderlerin yaklaşık iki yıl önce öngördükleri gibi ilerlemiyor. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın öncülüğündeki saldırılardan önce, yıllar süren titiz müzakereler, Suudi Arabistan’ı İsrail’i diplomatik olarak tanıma eşiğine getirmişti. Bu, İran’a karşı bir İsrail-Arap koalisyonunu sağlamlaştıracak, Suudi Arabistan’ın güvenliğine yönelik ABD desteğini garantileyecek ve İsrail’in Arap ve Müslüman dünyasında daha fazla kabul görmesini sağlayacaktı.

İran'ı köşeye sıkıştırdı

Ancak bu ay, İsrail’in İran’a karşı yürüttüğü ve yalnızca 12 günde İran’ı sarsan askeri operasyonları, bu planın temelini oluşturan hesapları altüst etti. Bu savaş dizisi, İran’ın güçlü müttefikleri Hizbullah ve Hamas’ı etkisizleştirdi, İran destekli Esad rejiminin çöküşünü hızlandırdı ve sonunda İran’ı köşeye sıkıştırdı.

Trump yönetimi ve İsrail hükümeti, normalleşme sürecini yeniden canlandırmak istediklerini belirtti. Ancak İran şu anda geri adım atmışken, Suudi Arabistan’ın diğer kaygılarını bir kenara bırakıp ilerleme kaydetmesi için çok fazla teşvik yok. Suudi Arabistan, İsrail’in askeri ve istihbarat kabiliyetleriyle sergilediği şok edici üstünlüğün sonuçlarını değerlendirmek için zamana ihtiyaç duyuyor ve bunları kullanma konusundaki yüksek risk toleransını da hesaba katıyor.

Washington ilişkilerine yapılan yatırım işe yaramadı mı?

Körfez’deki üst düzey yetkililer, Washington ile ilişkilerine yaptıkları yatırımın beklenen etkiyi yaratmadığından endişeli. Trump’ın İsrail’in saldırılarını ve İran’ın dini liderine yönelik tehditlerini sürekli teşvik etmesi, Körfez ülkelerinde daha geniş bir savaşın patlak verme korkusunu körükledi. Sonunda Trump, İran’ın nükleer tesislerine sınırlı bir saldırı emri verdi ve ardından çatışmaları durduran bir ateşkes sağladı. Bir noktada İsrail'e bombardıman uçaklarını geri çağırma talimatı dahi verdi. En kötü senaryolar engellenmiş olsa da Körfez liderleri durumu yeniden değerlendirme yoluna gidecek.

Kuveyt Üniversitesi'nden Basra Körfezi ve Arap dünyası uzmanı Bader el-Seif, “Kartlar yeniden dağıtılıyor” dedi. Trump, İran ile sağlanan ateşkesten doğan ivmeyi kullanarak daha fazla ülkenin İsrail’le diplomatik ilişkiler kurmasını istiyor. Bu, ilk başkanlık döneminde BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan'la imzaladığı İbrahim Anlaşmaları’nın genişletilmesi anlamına geliyor. ABD Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff CNBC'ye yaptığı açıklamada, “Başkanın temel hedeflerinden biri, İbrahim Anlaşmaları’nın genişlemesi, daha fazla ülkenin katılması. Bunun üzerinde çalışıyoruz. Hiç kimsenin aklından geçmeyen ülkelerle normalleşme umuyoruz" dedi. 

"Aciliyet taşıyan konu Filistin devleti, İran tehdidi değil"

Ancak Körfez’de normalleşme yolunda ilerlemenin önünde hala ciddi engeller var. Suudi Arabistan, Gazze Şeridi’ndeki savaş devam ettiği sürece bir anlaşma yapmayacağını net bir şekilde ifade etti. Filistinli yetkililere göre şu ana kadar 56.000’den fazla kişi öldü ancak bu sayının ne kadarının savaşçı olduğu belirtilmiyor. Ayrıca Suudi Arabistan, çatışmanın temel nedeni olarak gördüğü meseleye çözüm bulunması umuduyla, bir Filistin devleti yol haritası talep ediyor. 

Wall Street Journal'a konuşan bir Suudi yetkili, “Bu çok fazla çaba gerektirecek ve şu an için bu alan mevcut değil. Aciliyet taşıyan konu Filistin devletidir, İran tehdidi değil" dedi. Orta Doğu'da devam eden jeopolitik yeniden dengeleme süreci işleri daha da karmaşık hale getiriyor. İsrail’in İran ve Hizbullah’a yönelik askeri ve istihbarat operasyonları, Arap ülkelerini ürküttü. ABD Temsilciler Meclisi üyesi Zach Nunn, "Bu ülkeler, İsrail’in kendi desteklemedikleri ve etkileyemedikleri adımlar atmasından endişeli" dedi. 

Körfez monarşileri, İsrail’in askeri yeteneklerini görüyor ve bunların sorumlu bir şekilde kullanılacağına dair güvence istiyor. Son yıllarda bazı Arap ülkeleri için İran’ı sınırlamak adına İsrail ile iş birliği daha cazip hale geldi. İsrail ve Körfez ülkeleri, İran füzelerinin menzili içerisindeydi ve Tahran’ın Filistin toprakları, Lübnan, Suriye, Irak, Bahreyn ve Yemen’deki silahlı gruplara verdiği destek, hem İsrail’in hem de birçok Arap ülkesinin güvenliğini tehdit ediyordu.

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 2017’de İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’i “Orta Doğu’nun yeni Hitler’i” olarak nitelendirmişti. Aynı dönemlerde, Suudi tanklarının Tahran’a girmesini konu alan bir animasyon video sosyal medyada dolaşıma girmişti. Filistin nedeniyle uzun süredir devam eden Arap boykotunu sona erdirerek, BAE ve Bahreyn 2020’de İsrail’le ilişkileri normalleştirdi. Trump, ilk döneminde Suudi Arabistan’ı da bu sürece dahil etmeye çalıştı, ancak zaman yetmedi.

ABD eski Başkanı Joe Biden yönetimi tarafından 2023’te müzakere edilen üçlü bir anlaşma, Suudi Arabistan’ın saldırıya uğraması durumunda ABD’nin savunma taahhüdünü, zenginleştirme içeren sivil nükleer program desteğini, ABD’ye Suudi toprak ve hava sahasına erişim hakkı ve Çin’le askeri iş birliğini sınırlama karşılığında içeriyordu.

Körfez ülkeleri,tıpkı İsrail gibi, İran ve müttefiklerinin saldırılarına maruz kaldı. Suudi Arabistan, 2019’da iki büyük petrol tesisine yapılan drone ve füze saldırılarından İran’ı sorumlu tuttu. Yemen’deki Husiler, güneydeki Suudi şehirlerine ve başkent Riyad’a tekrar tekrar saldırdı, 2021’de Suudi hükümet sarayının girişine kadar ulaştı. Aynı savaşçılar, Suudi Arabistan liderliğindeki Yemen bombardıman kampanyasına katılan BAE’ye de füze ve drone saldırıları düzenledi.

Bu çatışmaların ekonomik büyüme planlarını baltalayabileceğinden endişe eden Suudi Arabistan ve BAE, 2023’te İran’la bir yumuşama sürecine girerek jeopolitik bir denge kurmaya çalıştı. Bu yeni ilişkiyi, 7 Ekim’den sonra bölgesel çatışmalara çekilmemek için kullandılar. İran, 2024 Nisan ve Ekim aylarında İsrail’e yüzlerce drone ve füze fırlattığında, Körfez ülkelerine önceden haber verdi ki hava sahalarını boşaltabilsinler. İsrail misilleme yaptığında, Suudiler İran’ı enerji tesislerine saldırmaması konusunda uyardı ve Washington’ı İsrail’i durdurması için ikna etmeye çalıştı.

İsrail’in İran’a karşı yürüttüğü kampanya, bu dikkatli dengeyi sınadı. Körfez ülkeleri İran’ın zayıflamasından memnun olsa da rejim değişikliği söylemi, onlara ABD’nin Irak’ı işgali ve Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonraki kaosu hatırlattı. Ateşkesle savaş dursa da Suudi Arabistan İran’ın hala siyasi açıdan istikrarsız ve saldırgan davranışlar sergileme potansiyeline sahip olduğuna inanıyor.

Bu yıl İsrail saldırılarının olasılığı artarken, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve Umman ABD ile İran arasında mesaj taşıdı ve arabuluculuk yaptı. BAE liderinin dış politika danışmanı Anwar Gargash, mart ayında Trump’tan bir mektubu Tahran’a iletmek üzere gitti. Prens Muhammed’in küçük kardeşi de nisan ayında Hamaney’le görüşerek Riyad’ın İran’ın nükleer programına yönelik askeri eylemlere karşı olduğunu iletti.

Roma merkezli düşünce kuruluşu Istituto Affari Internazionali’nin Orta Doğu ve Afrika programı direktörü Maria Fantappie, "Suudi Arabistan, ABD ve İsrail’in Tahran’a artan baskısından faydalanmışken, şimdi “yeni bölgesel düzenin pasif alıcısı” haline gelmekten korkuyor. Endişe şu: İsrail, İran’daki İslam Cumhuriyeti’ni zayıflatıp yıkarken, Suudilerin güçlenmesine izin vermeyebilir" diye konuştu. 

Gargash, İsrail-İran çatışmasının Körfez ülkelerinin inşa etmeye çalıştığı, çatışma yerine refaha öncelik veren bölgesel düzene ters düştüğünü ifade etti. Gargash, “Bölgede birçok sorun var. Eğer her sorunu çekiçle çözmeye çalışırsak, geriye kırılmamış hiçbir şey kalmaz" diye ekledi.


"Dünya" Kategorisinden Daha Fazla İçerik

  • Trump ailesinde siyasi miras tartışması: Eric Trump’tan adaylık sinyali

    Trump ailesinde siyasi miras tartışması: Eric Trump’tan adaylık sinyali

  • Savaş biter, hayat başlar: Orta Doğu’da kalkınma ve yeniden imar zamanı

    Mehmet Öğütçü
    Savaş biter, hayat başlar: Orta Doğu’da kalkınma ve yeniden imar zamanı

  • ABD'nin İran'a saldırısıyla ilgili tartışmalar devam ediyor

    ABD'nin İran'a saldırısıyla ilgili tartışmalar devam ediyor

  • ABD’nin İran saldırısı Çin’in Tayvan hesaplarını etkiler mi?

    ABD’nin İran saldırısı Çin’in Tayvan hesaplarını etkiler mi?

  • Avustralya ve Yeni Zelanda, dünyada kişi başına en fazla kokain kullanan ülkeler oldu

    Avustralya ve Yeni Zelanda, dünyada kişi başına en fazla kokain kullanan ülkeler oldu

  • Milyarderler New York’ta ön seçimi kazanan Mamdani’nin zaferine tepki gösterdi

    Milyarderler New York’ta ön seçimi kazanan Mamdani’nin zaferine tepki gösterdi

Yazarlar

Çok Okunanlar

  • En zengin 100 Türk


  • forbes.com.tr

    Dünyanın en zengin 10 insanı (Ocak 2025)


  • Dolar milyarderi Türkler


  • 2025 Forbes 39. Dünya Milyarderler Listesi


  • Dünyanın en zengin 10 kişisi (Kasım 2024)