Değerlenen TL Zorlaşan Nakit
2023 ortasına kadar alınan ekonomik kararlar başta enflasyon olmak üzere birçok veriyi bozmuş ve ekonomiyi ciddi bir krizin eşiğine getirmişti. 2023 Haziran sonrası ekonomide vites değişimi sonrası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faizi 7’lerden 50’lere kadar yükseltti. Bu düzenleme normalleştirildi ve eksi 75 milyar doları olan TCMB rezervleri eksi 20 milyar dolara çıktı. Bu trendin rezervler en azından makul bir pozitif seviyeye dönene kadar devam etmesi beklenebilir. Bu süre zarfında yabancı yatırımcı ilgisi arttı, borsa ve Türk varlıklarına giriş devam etti. Son dönemde yabancı kredi derecelendirme kurumları Türkiye’nin kredi notunu seri olarak artırmaya başladı ve görünüm, bir yıl önceki çok düşük eşikten daha az sorunlu bir noktaya çekildi. Uygulanan politikalar kur volatilitesini de ciddi anlamda azalttı.
Özellikle henüz devreye girmemiş olan sıkı maliye politikasının ekonomide yavaşlayan büyüme motorunu daha da yavaşlatmasını bekliyoruz. Parasal sıkılaştırmanın etkilerini aşağıdaki grafikte sunulan kredi ve mevduat faizlerinde görebiliriz. Kredi faizleri hızlı bir şekilde yükseldi ve TL kredi büyümesi önemli oranda yavaşladı hatta son ay negatife döndü. Bu gelişmenin büyüme ve enflasyon etkilerini önümüzdeki aylarda görmeyi bekleyebiliriz. Ticari kredi faizlerinin son dönemde yüzde 70’li seviyelere gelmesi ile kredi büyümesinde önemli bir ivme kaybı ve yavaşlama görülecektir. Bu da ekonominin yavaşlaması ve işsizlik gibi maliyetler anlamına gelecek. Bu noktada maalesef daha yüksek bireysel ticari kredi risklerinin artışı da eklenecek. İş dünyasında mali sıkıntılar yakın dönemde görülmeye başlanacak. Mevduat faizlerinin artışı ise geçmiş kriz uygulamalarına göre hala yeterli seviyede olmayabilir.
Geçmiş dönemin yarattığı büyük güven kaybı ve enflasyon verilerine olan güvensizlik mudinin daha yüksek bir faiz beklentisine yönlenmesine neden oldu. Diğer yandan mevcut mevduat faizleri de belirli bir gelir seviyesindeki tüketicinin tasarrufa yönelmesi için yeterli değil. Bu gelişmeler ışığında, özellikle yüksek gelirli kesimlerin tüketim harcamalarını sınırlamada yeterli pozisyon almadığı için enflasyon beklentisinin tam kırılamadığını söylemek yanlış olmaz.
Şirketleri Ne Bekliyor?
Şirketler açısından gelecek dönemde TL nakde ulaşmak oldukça zor olacak. Çoğu sektörde nakit akışlarının aksamasını bekleyebiliriz. Nakit yönetimi şirketler için oldukça önemli olacak. Bu noktada iyi nakit planı ve uzun vadeli yatırımları ötelemek güçlü özkaynağı olmayan firmalar için tercih edilecek yöntemler arasında görülebilir. Kur konusunda kısmen daha istikrarlı bir döneme girerken bu risklerin iyi yönetilmesi şart. Bu noktada aşağıdaki grafikten de görülebileceği gibi TL yerine yabancı para cinsinden krediyi tercih eden şirketler mevcut. Özellikle döviz geliri olan şirketler için bu uygunken “kur nasılsa artmayacak” mantığıyla döviz borçlanmanın kur riskine neden olacağını vurgulamak gerekiyor. Uzun süre boyunca döviz borçlarını ciddi oranda azaltan şirketlerin tekrar döviz borçlanması gelecek dönem makroekonomik riskleri artıracak bir unsur olarak değerlendirilmelidir. Bu noktadaki gelişmeleri dikkatli izlemek önemli.
Dolar/TL ve İhracat Performansı
TL’nin değerliliği konusu çok tartışmalı bir konu. Birinci nokta son dönem resmi enflasyon verileri yeterli güvenilirlikte değil. Ancak genel anlamda bazı mal ve hizmet rakamlarını karşılaştırdığımızda TL’nin değerliliği görülebiliyor. Daha da önemlisi enflasyonla mücadelede ekonomi yönetimi ve MB, TL’nin reel değerlenmesine güveniyor. Bu noktada özellikle ihracatçının işi daha da zorlaşabilir. Özellikle TL girdisi daha yüksek ihracatçıların önemli oranda zorlanacağını öngörebiliriz. Ayrıca son dönemde hızlanan yabancı swap girişi değerlenmeyi daha da hızlandıracaktır. TCMB’nin bu süreçte döviz alımlarıyla rezerv biriktirmesi TL değerlenmesini biraz sınırlasa da enflasyonun en az yüzde 40’lı seviyelerinde olacağı bir dönemde kurun sorun olacağı görünmektedir.
Kurun Değerlenmesinin Riskleri
Ekonominin yavaşlama emarelerinin bu denli net olduğu bir noktada özellikle ithal tüketim mallarına hâlâ önemli bir talep olması ekonomik dengelemeyi sorun haline getirebilir. Bu tabii özellikle cari açığın daha hızlı normalleşmesinin önündeki engellerden biri olabilir. İhracatçı -özellikle yüksek oranlı TL girdi kullanan sektörler- bu süreçten ciddi olumsuz etkilenecektir.
Ekonominin Önündeki Riskler
Ekonomi alınan önlemlerle dengelenmeye çalışılıyor. Öncelikle yüksek faizler ve bankacılık mevzuatında sadeleşme finansal piyasalarda belirli oranda olumlu etki yarattı. Enflasyonun makul seviyelere indirilmesi için ciddi bir ek mali sıkılaşma gerekiyor. Bu noktada yükün dar gelirliye aktarılmadan daha adil bir yol seçilmesi de gerekli. Diğer yandan enflasyonla mücadelenin yaratabileceği TL’nin aşırı değerlenmesi riskine de dikkat etmek gerekir.
Gelecek Dönem Riskler ve Fırsatlar
Ekonomide normalleşme sürecinin tamamlanması çok önemli. Şirketler açısından yavaşlayan bir büyüme, değerlenen bir TL ve zorlaşan bir nakit akışı kaçınılmaz. Makroekonomide de 2002-2013 döneminde yaşanan sıcak para bağımlılığının yarattığı sorunlara bakarak 2024 ve sonrasını daha iyi kurgulamak gerekli. Son birkaç yıldır yaşadığımız olumsuzluklardan kurtulmamız için çıkış noktamız doğru ancak bu olumsuzlukları düzeltirken geçmişten de ders alarak yolumuza devam etmeliyiz. Özellikle aşırı bir TL değerlenmesine izin vermek geçmiş kırılganlıklarımıza geri dönmemize neden olabilir.