Çin temiz enerjide dünyayı domine ediyor, ABD fosil yakıtlara sarılıyor
Geçtiğimiz yıl Çin'de kurulan rüzgar türbinleri ve güneş panellerinin sayısı, dünyanın geri kalanının toplamını geçti. Çin’in temiz enerji atılımı artık sadece yerel değil, küresel ölçekte etkili. Çinli şirketler Brezilya, Tayland, Macaristan, Fas gibi ülkelerde elektrikli araç ve batarya fabrikaları kuruyor.
Öte yandan ABD, Başkan Donald Trump liderliğinde fosil yakıt ihracatını artırmaya odaklanmış durumda. Japonya ve Güney Kore'den Asya’ya doğal gaz taşımak için “trilyonlarca dolarlık” yatırım talep edilirken, General Motors Buffalo yakınlarındaki elektrikli motor üretim planlarını iptal ederek 888 milyon doları V8 benzinli motor üretimine ayırdı.
Küresel ısınmanın etkileri giderek belirginleşse de ABD ve Çin, enerji stratejilerini ağırlıklı olarak ekonomik ve ulusal güvenlik temelli belirliyor. Bu stratejiler yalnızca enerji değil; sanayi, ticaret ve diplomatik ittifakları da yeniden şekillendiriyor.
Çin yenilenebilirde farkı açıyor
ABD’nin enerji stratejisi, dünyanın petrol ve gaz gibi geleneksel kaynaklara bağımlılığını sürdürmesi üzerine kurulu. Trump yönetimi, bu kaynakların ABD'yi dışa bağımlılıktan kurtaracağını ve ülkeye "enerji üstünlüğü" kazandıracağını savunuyor. ABD şu anda dünyanın en büyük petrol üreticisi ve en büyük doğal gaz ihracatçısı konumunda.
Çin ise farklı bir yolda ilerliyor. Pekin, ucuz güneş ve rüzgar enerjisine dayalı bir gelecek vizyonuyla hareket ediyor. Çin’in kendi yer altı kaynaklarının sınırlı olması, ülkeyi ithal fosil yakıtlara bağımlı olmaktan kurtulmaya itiyor. İsrail’in Çin’in başlıca petrol tedarikçilerinden İran’a saldırması, bu bağımlılığın ne denli riskli olduğunu bir kez daha gösterdi.
Her ne kadar Çin, halen dünyanın en fazla kömür yakan ve en çok karbon salan ülkesi olsa da, temiz enerjiye geçişte inanılmaz bir hızla ilerliyor. Güneş paneli, rüzgar türbini, batarya ve elektrikli araç üretiminde dünya lideri olan Çin, her geçen ay bu farkı daha da açıyor.
Beş dakikada şarj, yüz binlerce patent
Çin’in en büyük otomobil, batarya ve elektronik üreticileri, elektrikli araçları beş dakikada şarj edebilen teknolojiler geliştirdi. Bu gelişmeler, elektrikli araç kullanıcılarının en çok şikayet ettiği uzun şarj süresi sorununu ortadan kaldırabilir. Çin'in temiz enerjiye dair aldığı patent sayısı 700 bini aşmış durumda; bu, dünya toplamının yarısından fazlası.
Çin’in yükselişi yalnızca teknolojik üstünlükle sınırlı değil. Pekin, 2024 Nisan ayında stratejik “nadir toprak” mıknatıslarının ihracatını sınırlayarak, bu alandaki küresel hâkimiyetini de pekiştirdi. Bu mıknatıslar, elektrikli araçlar ve türbinler için kritik önemde.
Çin aynı zamanda nükleer enerjide de büyük atılım yaptı. 31 reaktör inşa aşamasında ve Çin, yeni nesil nükleer teknolojiler ile füzyon alanında da liderlik iddiasını sürdürüyor.
ABD fosil yakıtlarla küresel etki arıyor
Trump yönetimi, enerji politikasını içte ve dışta zorlayıcı bir strateji üzerine kurdu. Kamu arazileri yeni sondajlara açıldı, boru hatlarına hızla izin verildi ve müttefik ülkelere Amerikan gazı satmak için baskı yapıldı. Yönetim, dünyadaki mevcut altyapının fosil yakıt üzerine kurulu olduğu gerekçesiyle bu kaynakları ihraç etmenin ekonomik fayda getireceğini savunuyor.
Ancak bu yaklaşımın çevresel sonuçları büyük. Bilim insanları, kontrolsüz ısınmanın kuraklıkları, fırtınaları, deniz seviyelerindeki artışı ve gıda krizlerini artıracağı konusunda uyarıyor. Trump yönetimi bu uyarıları ciddiye almıyor. Enerji Bakanı Chris Wright, iklim değişikliğini “modern dünyanın inşasının yan etkisi” olarak tanımlıyor.
Çin’in başarısının arkasında ne var?
Çin’in temiz enerji yatırımları çevresel kaygılardan değil, stratejik zorunluluktan doğdu. 2003’te başbakan olan jeolog Wen Jiabao, enerji üretimini kontrol etmenin ulusal güvenlik için kritik olduğunu savundu. Çin, rüzgar ve güneş enerjisine yüz milyarlarca dolarlık sübvansiyon sağladı, yerli üreticileri korudu, hammadde tedarik zincirini ele geçirdi.
Aynı zamanda yüksek teknoloji yatırımları, yetenekli işgücü yetiştirme programları ve inovasyon kümelenmeleri sayesinde üretim avantajı sağladı. Çinli şirketler, ABD’den yedi kat daha fazla robot kullanarak otomasyonu üst seviyeye taşıdı.
Bugün Çinli CATL, dünyanın en büyük batarya üreticisi konumunda. Şirketin kurucusu, dünyanın en zenginleri arasında yer alıyor. Çin artık dünya güneş paneli üretiminin yüzde 90’ını, batarya ve elektrikli araçların büyük kısmını elinde tutuyor.
Temiz enerjiyle kurulan yeni ittifaklar
Pekin, enerji teknolojilerini ihraç ederek siyasi ve ekonomik etkisini artırıyor. Pakistan’da Çinli firmalar nükleer santral kuruyor, Kenya’da Afrika’nın en büyük rüzgar çiftliğini Çinli mühendisler inşa etti. Suudi Arabistan’da güneş enerjisi ve batarya projelerine Çinli şirketler imza atarken, ABD ise aynı ülkeye silah satışı ve nadir toprak maden anlaşmalarıyla yaklaşımını sürdürüyor.
2003’ten bu yana Çinli şirketler yurt dışında 168 milyar dolarlık temiz enerji yatırımı yaptı. Çin’in bu alandaki pazar hâkimiyeti, “yumuşak güç” etkisini de beraberinde getiriyor.
Geleceğin enerjisi: Temiz mi, kirli mi?
Uluslararası Enerji Ajansı’na göre 2035 yılına gelindiğinde güneş ve rüzgar enerjisi, kömür ve doğalgazı geride bırakarak elektrik üretiminin temel kaynağı olacak. Bu da temiz enerjiye yönelen Çin’i uzun vadede büyük avantaj sahibi yapıyor.
Buna karşın ABD fosil yakıtların hâlâ küresel enerji ihtiyacının yüzde 80’ini karşıladığını savunarak kendi yolunu çiziyor. Ancak bu oran düşüşte. Orta vadede yüzde 60’ın altına gerilemesi bekleniyor.
Dünyadaki enerji talebi artmaya devam ederken, tercih edilen enerji kaynakları ülkelerin küresel konumunu belirleyecek. Çin bu yarışı önde götürüyor.