Z kuşağı mı işte zorlanıyor yoksa iş dünyası mı onları zorluyor?
Tarih boyunca ne zaman yeni bir nesil iş hayatına adım atsa hep işleri bozmakla suçlanıyor: Hırslı boomer’lar, alaycı X kuşağı, şımarık Millenial’lar. Şimdi sıra Z kuşağında: profesyonel olmayan, hazırlıksız, başa çıkamayan. Forbes için kariyer konulu yazılar yazan iş insanı Ann Kowal Smith, ABD’de işverenlerin altıda birinin işe aldıktan sonraki birkaç ay içinde en az bir Z kuşağı çalışanını işten çıkardığını kabul ettiklerini söylüyor. Suçlama tanıdık ama koşullar değil.
Bu kez, dünya gerçekten değişti. Gençler farklı, miras aldıkları işyeri de öyle. Her ikisi de dramatik ve yapısal olarak değişim geçirdi. Bir zamanlar gençlere nasıl çalışacaklarını öğreten yol sessizce çöktü. Genç istihdamı onlarca yıldır düşüyor ve 2020’de tarihi dip seviyeye ulaştı. Eskiden ilk işler, maaştan daha fazlasıydı; profesyonelliğin ilk provası, hesap verebilirlik ve dayanıklılık için antrenman sahalarıydı.
İş yerleri değişti
Z kuşağı ayrıca, işe garanti edilmiş fiziksel bir alan olmadan giren ilk nesil. Smith, hibrit ve uzaktan çalışma modellerinin, eskiden insanlara nasıl yüksek sesle düşünmeyi, ortamı okumayı veya bir hatadan sonra toparlanmayı gösteren yan yana öğrenme şeklini ortadan kaldırdığını belirtiyor. Ayrıca bu yeni kuşak mentorluğun artık olmadığı kurumlara adım atıyorlar. İş yeri kültürünün geleneksel öğretmenleri olan orta düzey yöneticiler performans talepleri, yeni teknoloji ve insan yönetimi arasında aşırı yük altında, tükenmiş durumda.
Bir ankette, katılımcıların yüzde 64’ü gelecek bir yıl içinde işten çıkarılmaktan korktuğunu söylüyor. Bu korku davranışı şekillendiriyor. Yeni çalışanlar cahil görünebilecekleri orular sormaya çekiniyor. Büyümeyi keşfetmek yerine çıktıyı korumaya çalışıyorlar. Psikolojik güvene dayanan öğrenme bir risk haline geliyor.
Modern işyeri onları yarı yolda bırakıyor
Simth’e göre Z kuşağı uyum sağlamayı başaramıyor değil. Modern işyeri onları yarı yolda bırakıyor. Yine de hatırlamak gerekir ki onlar daha az iş istemiyorlar, işlerinin anlamlı bir hale gelmesini istiyorlar. Geri bildirim, gelişim ve şeffaflık istiyorlar. Emretmeyen, koçluk eden liderler istiyorlar. Değerlerini yaşayan ve teknolojiyi insanları güçlendirmek için kullanan, yerlerine koymak için değil, kurumlarda çalışmak istiyorlar.
Teknolojinin getirdiği eksik
Z kuşağının dijital akıcılığı daha derin bir eksiği gizliyor. Mesaj atabilir, paylaşım yapabilirler ama çok azı gerçek işbirliğinin daha derin ve riskli yönlerinde pratik yaptı. Empati ve duygusal zekayı öğreten alışkanlıklar (beden dilini izlemek, insanların çatışmayla nasıl başa çıktığını fark etmek vb.) ekrandan öğrenilmiyor. Yapay zeka ile işleri yeniden şekillendirirken, bu açık daha da maliyetli hale geliyor. Makineler saniyeler içinde veri ve taslaklar üretebilir ama yargı geliştiremez veya güven inşa edemez. Bilginin anlık olduğu bir dünyada, insan değeri otomatikleştirilemeyen şeylerden gelir: merak, empati ve sağduyu.
Y kuşağı çevrimiçi olmayı öğrendi; Z kuşağı ise hiç çevrimdışı olmadı. Algoritmalar, iş gücüne girmelerinden çok önce dikkatlerini ve ilişkilerini şekillendirdi. Ve şimdi onlardan, deneyimlerinin yok ettiği yeteneklerde başarılı olmaları bekleniyor.