Avrupa’da gece trenleri yeniden popülerleşiyor

Avrupa genelinde gece hatları genişliyor ve daha da önemlisi modernleşiyor. Bazıları verimli tasarıma odaklanıyor; diğerleri zarafet ve eski zamanların cazibesine kapılıyor. Ortak noktaları ise giderek daha çekici hale gelen bir felsefe: bir kez bin, yol süresini uykuda geçir, havaalanında ekstra saatlerden ve uzun güvenlik kuyruklarından kaçın.

Bu değişim rakamlara da yansıyor. Eurostat’ın açıkladığı rakamlara göre Avrupalılar 2024 yılında trenle 443 milyar kilometre yol kat etti (2023’e göre yüzde 5,8 artış) ve ortalama bir AB vatandaşı geçen yıl on beşten fazla tren yolculuğu yaptı. Gece trenleri niş gibi duruyor olabilir ama bu kilometrelerin birkaç yüz bini yolcular uyurken kat edildi. Sonuç olarak, yataklı trenler sadece romantik oldukları için geri dönmüyor mantıklı oldukları için de geri dönüyorlar.

Konfor ve rahatlık öncelikli

Bugün gece trenleri yolculara, raylarda geçirilen bir geceden ne kadar konfor, deneyim ve hatta özerklik istediklerine dair gerçek bir seçenek sunuyor. Spektrumun bir ucunda Avusturya’nın ÖBB Nightjet treni var: yıllardır raylarda olan bir gece treninin modern, verimli bir yeniden doğuşu. Basit, akıcı ve kesinlikle yükseltilmiş; tek yolcular için özel Mini Cabin yataklar, özel banyolu ve duşlu kompartımanlar ve hatta bisiklet alanı gibi yeni nesil özellikler sunuyor. Hatlar, Roma, Viyana ve Münih gibi şehirleri birbirine bağlıyor.

Benzer şekilde, İskoçya’nın Caledonian Sleeper treni benzer bir yaklaşım benimsiyor, fakat hafta sonu macerasından çok iş seyahati şıklığına yakın duruyor. 1873’ten bu yana Londra ile İskoçya’nın doğu ve batı kıyılarındaki destinasyonlar arasında gece seferleri düzenleyen bu tarihi hizmet, yakın zamanda Down Cemetery Road dizisinin bir bölümünde kısaca görüldü.

Uyurken dört ülkeden geçmek

Diğer hatlar fikri daha da ileri taşıyor. 2025’te hizmete giren Polonya’nın Adriatic Express treni, Varşova’dan Hırvatistan’ın Adriyatik kıyısına uzanan 20 saatlik yolculuğuyla gece trenini yeni bir seviyeye çıkarıyor; yolcular uyurken dört ülke geçiliyor. İspanya’nın Al Ándalus treni ise 2026’da başlayacak olan yedi günlük Sevilla–Madrid hattıyla tren yolculuğunu başlı başına bir hikayeye dönüştürüyor; Cadiz ve Cordoba gibi UNESCO Dünya Mirası duraklarından geçerek tamamen deneyime ve vintage havaya odaklanıyor.

Eğer Venedik Santa Lucia, Roma Ostiense, Paris Gare d’Austerlitz, İstanbul Sirkeci ya da Strasbourg Ville gibi Avrupa’nın bazı istasyonlarında dolaştıysanız, büyük ihtimalle Belmond’un işlettiği Venice Simplon-Orient-Express trenine bir göz atmışsınızdır. Parlak mavi vintage vagonlarıyla bu tren, gece treni yolculuğunun zirvesi.

Gece trenleri, konfor, tasarım ve niyet bir araya geldiğinde kusursuz hale olur. Venice Simplon-Orient-Express bunun farkında. Trenin on yedi tarihi vagonu 1920’lerden 1940’ların sonuna kadar Compagnie Internationale des Wagons-Lits tarafından üretilmiş. Bu vagonların her biri orijinal ölçeği ve görkemiyle, yani bugünün yolcularının beklediğinden biraz daha kompakt ama olağanüstü lüks şekilde titizlikle restore edilmiş.