;
Arama

İş dünyasında cehaletin cesareti, bilginin korkusu

Bilgi donatır ama temkinlendirir, cehalet cesaret verir ama kısa sürer. Uzun soluklu başarı ise ancak bilgiyle harmanlanan cesaretten doğar.

30 Eylül 2025, 14:42 Güncelleme: 30 Eylül 2025, 14:50

Dubai’de bir pazar sabahı…

Otelin terasında kahvemi yudumlarken BBC’de bir mülakat başladı. Hava ısınmaya başlarken sıradan bir röportaj gibi başlayan sohbet, bir anda zihnime kazınacak bir noktaya evrildi.

Sunucu, karşısındaki tanınmış profesöre sordu: “Neden Marxist değilsiniz?”

Profesör hiç düşünmeden cevap verdi:

“Çünkü Marx’ı okudum. Kapital’i satır satır inceledim. Onun için Marxist değilim.”

Sonra bir adım daha ileri gitti:

“Dindar da değilim. Çünkü bütün kutsal kitapları, din tarihlerini ve teolojik tartışmaları karşılaştırmalı biçimde okudum. Ve o yüzden dindar olamayacağıma kanaat getirdim.”

Bu söz kulağa kişisel bir tercih gibi gelebilir ama bence hayatın en çıplak gerçeğini anlatıyordu:

“Ne olursan ol ama önce bilerek, anlayarak ol.”

Oysa biz çoğu zaman bunun tam tersini yapıyoruz. Önce bağlanıyor, sonra anlamaya çalışıyoruz. Önce inanıyor, sonra sorguluyoruz. Hatta çoğu zaman hiç sorgulamıyoruz bile.

Bilgi cesareti törpüler, cehalet kör cesaret doğurur

İş dünyasında başarıyı belirleyen dört temel sermaye vardır: bilgi, istihbarat, veri ve cesaret.

Büyük yatırımlar, devrim yaratan yenilikler ve stratejik hamleler bu dört unsurun dengesinden doğar. Fakat bu denge kolay kurulmaz; çünkü bilgi sizi donatırken aynı zamanda temkinli yapar. Bazen biri öne çıkar, bazen diğeri.

İstihbarat ve veri riskleri gösterir ama adım atma isteğinizi azaltır; fırsatlar bazen gözünüzün önünde kaybolur. Cesaret sizi hızla harekete geçirir ama bilgiyle ve sağlıklı bir risk–fırsat değerlendirmesiyle desteklenmemişse kolayca kör cesarete dönüşür.

Bugünün iş dünyasında en çok dikkat çekenler çoğu zaman en çok bilenler değil, kulaktan dolma bilgilerle, şahsi ilişkileri kullanarak en hızlı atlayanlardır. Kaybedecek bir şeyi olmayan, derin analizlere saplanmamış, riskin boyutunu tam kavrayamayan girişimciler çok daha cesur davranır. 

Bu yüzden de ilk bakışta onlar kazanıyor gibi görünür. Çünkü piyasa, temkinli bilgiden çok hızlı cesareti ödüllendirir. Çevrenize baktığınızda, kısa sürede servete boğulanları görürsünüz.

Ama o hikâyelerin çoğu kısa sürer. Bilgisiz ve ehliyetsiz cesaretle kurulan şirketler hızla büyüyebilir ama bir o kadar hızlı da çöker.

Çünkü stratejik derinliğe, sağlam temele ve öngörüye dayanmayan cesaret uzun ömürlü değildir. Cehalet bazen ilk sıçramayı sağlar ama uzun soluklu maratonu hep bilgi kazanır.

Bilgi felce dönüştüğünde, fırsatlar kaçar

Bilgi, analiz ve veri elbette vazgeçilmezdir. Ama bunların fazlası bazen hareketi felç eder. Olumsuz senaryolara saplanan yönetici, fırsat kaçırma korkusuyla yerinde sayar.

Oysa hiçbir risk tamamen ortadan kaldırılamaz. Yüzde yüz emin olduğunuzda hareket ediyorsanız, muhtemelen çoktan geç kalmışsınızdır. 

Bu yüzden şirketlerde iş geliştirme yöneticileri ile risk değerlendirme ve hukuki uygunluk birimleri arasında sürekli bir gerilim yaşanır.

En büyük kararlar, eksik bilgiyle ama yeterli öngörüyle alınır. İşte o noktada bilgiyle cesareti harmanlayabilen liderler fark yaratır.

Seçtiğimizi sanıyoruz, seçileni taşıyoruz

Aslında bu mesele sadece iş dünyasında değil, hayatın tamamında karşımıza çıkar.

Çoğu zaman seçim yaptığımızı sanırız ama aslında seçilmiş olanı taşırız.

Dünyaya gelmenize siz karar vermediniz.

İsminizi siz koymadınız.

Nüfus cüzdanınıza hangi din yazılacağını siz belirlemediniz.

Hangi takımı tutacağınızı, hangi partiye oy vereceğinizi, hatta kiminle evleneceğinizi bile çoğu zaman siz değil, çevreniz şekillendirdi.

Biz ise bu hazır ayarların üzerine “kader”, “kısmet”, “geleneğimiz böyle” gibi etiketler yapıştırıp pusulamızın eksikliğini fark etmeden yaşarız. 

Kendimize ait sandığımız hayat, çoğu zaman biz doğmadan başkaları tarafından yazılmış bir senaryonun içinde akar gider.

Aşk, inanç ve körlük

Bu körlük en kişisel alanlarda bile karşımıza çıkar.

Bazen bir bakış, bir gülüş, bir sohbet bizi birine bağlar. Onu tanımadan, artısını eksisini tartmadan evlilik teklif ederiz. Ve bilgi devreye girince büyü bozulur. Bilmediğimiz için âşık olur, bildiğimiz için ayrılırız.

Din ve ideoloji de farklı değildir.

Kutsal kitapları hiç açmamış, din tarihini bilmeyen insanlar, bir anda en ateşli savunucular hâline gelir.

Marx’ı okumadan Marxist oluruz, okumadan da anti-Marksist. Kapitalizmi bilmeden kutsar ya da lanetleriz.

Damarlarımızı kesseniz sarı-lacivert Fenerbahçe akar da neden siyah-beyaz Beşiktaş akmaz?

Çünkü çoğu zaman fikir değil, aidiyet ararız. “Mülkiyelilik”, “Galatasaraylılık”, “masonluk” gibi aidiyetler de çoğu zaman böyle beslenir.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak

Uğur Mumcu’nun o meşhur sözü hep aklımda çınlar:

“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.”

Ama çağımızda durum tam tersi.

Televizyonu açıyorsunuz; koca profesör, konunun derinliğine hâkim olmadan öyle bir özgüvenle konuşuyor ki… Siz o konuda fazla bilginiz yoksa, inanmanız işten bile değildir. Çünkü artık bilgiden çok özgüven ödüllendiriliyor.

Bilen insanlar ise çoğu zaman sahneye çıkmak istemez. Onlar keşfedilmeyi bekler. O yüzden ortalık “bildiğini sanan yarı cahillerle” doludur. Ve onlar en yüksek sesle bağırdıkları için, zihinleri de şekillendirirler.

Bilgiyle yoğrulmuş cesaret

İş dünyasında iki uç yan yana yaşar:

– Çok bilmediği için her şeye atlayan, korkusuz ve delice girişimciler.
– Çok bildiği için kıpırdayamayan, fırsatları kaçıran temkinli yöneticiler.

İlki bazen büyük paralar kazanır ama çoğu batar.

İkincisi genellikle ayakta kalır ama sıçrayamaz.

Gerçek başarı üçüncü bir yoldadır: bilgiyle yoğrulmuş cesaret.

Ne her şeyi bilene kadar beklemek doğrudur ne de hiçbir şey bilmeden atlamak.

En büyük başarı, bilgiyi kuşanıp cesaretle adım atabilmektir.

Bir iş fikrine dalmadan önce araştırmak ama analiz felcine yakalanmamak…

Yatırım kararını verirken riskleri hesaplamak ama korkuya teslim olmamak…

Bir adım atmadan önce anlamak ama anlamaya çalışırken fırsatı kaçırmamak…


"Ekonomi" Kategorisinden Daha Fazla İçerik

  • Turgay Ciner soruşturması: Sadece bir işadamı vakası mı, yoksa Türkiye ekonomisi için güven testi mi?

    Mehmet Öğütçü
    Turgay Ciner soruşturması: Sadece bir işadamı vakası mı, yoksa Türkiye ekonomisi için güven testi mi?

  • Türk Telekom’dan 7 yıl vadeli yeşil tahvil hamlesi

    Türk Telekom’dan 7 yıl vadeli yeşil tahvil hamlesi

  • Açlık sınırı 28 bin liraya dayandı

    Açlık sınırı 28 bin liraya dayandı

  • Türkiye'nin net dış borç stoku 295 milyar dolar oldu

    Türkiye'nin net dış borç stoku 295 milyar dolar oldu

  • General Motors elektrikli araç hedeflerinde frene bastı

    General Motors elektrikli  araç hedeflerinde frene bastı

  • EA, 55 milyar dolara Suudi konsorsiyumuna satılıyor

    EA, 55 milyar dolara Suudi konsorsiyumuna satılıyor

Yazarlar

Çok Okunanlar

  • Vantilatörle uyumanın etkileri: Bilim ne diyor?


  • En zengin 100 Türk


  • 2025 Forbes 39. Dünya Milyarderler Listesi


  • Dolar milyarderi Türkler


  • forbes.com.tr

    Dünyanın en zengin 10 insanı (Ocak 2025)


...

Sayfa Sonu

Yüklenecek başka sayfa yok