;
Arama

Almanya neden Çin’le ekonomik ilişkilerini sınırlamak istiyor?

Almanya, Çin ile ekonomik ilişkilerini yeniden değerlendiriyor ve korumacı önlemlere doğru yöneliyor. Almanya'nın imalat sektörü üretimi 2017'den bu yana yüzde 14 düştü ve sanayi sektörü 2019'dan bu yana istihdamın neredeyse yüzde 5'ini kaybetti.

15 Aralık 2025, 12:50

Yirmi yıl boyunca Almanya ve Çin, küresel ticaretin patlamasından büyük fayda sağlayan bir çift oldu. Almanya, Çin’in dünyanın geri kalanına tüketim malları üretmesi için ihtiyaç duyduğu makineleri sağladı. Şimdi ise Çin’in Almanya’ya ihtiyacı kalmadı ve Almanya boşanmak istiyor.

Çinli rakiplerden korunmak istiyor

On yıllar sonra ilk kez, Alman şirketleri ve siyasetçileri, ülkeyi bir sanayi devi haline getiren sınırsız serbest ticareti sorguluyor. İmalatçılar, daha ucuz, daha hızlı ve giderek daha iyi hale gelen Çinli rakiplerden korunmak istiyor. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz geçen ay Berlin’in yerli çelik üreticilerini Çinli rakiplerden koruyacağını söyledi. Hükümeti, mobil veri ağlarında Çinli bileşenlere yönelik yasağı sıkılaştırdı ve kamu ihaleleri için “Avrupa’dan al” maddelerine destek sinyali verdi.

Merz’in yeni kurduğu Ulusal Güvenlik Konseyi, kasım ayındaki ilk toplantısında Çin’in bazı kritik minerallerdeki hakimiyetinin yarattığı stratejik riskleri ele aldı. Bir Alman yetkiliye göre konsey şu anda çeşitlendirme önlemleri üzerinde çalışıyor. Almanya’nın Çin’den uzaklaşması bir süredir şekilleniyordu. Düşük üretim maliyetleri, zayıf yuan ve devlet sübvansiyonlarının yardımıyla Çinli üreticiler, yakın zamana kadar Alman şirketlerinin hakim olduğu sektörlerde giderek lider konuma geliyor.

“Çin Avrupa’nın kalbine darbe vuruyor”

Ancak bu zamanlamada ABD Başkanı Donald Trump’ın da büyük payı var. Ekonomistler ve iş dünyası yöneticilerine göre kimyasallardan otomobil parçalarına kadar ucuz Çin mallarından oluşan bir dalga, ABD’nin yeni gümrük tarifeleri duvarına çarpıp geri döndükten sonra bu yıl Avrupa’ya akmaya başladı. Sonuç olarak, bir zamanlar ekonomik liberalizmin simgesi olan bir ülke, Alman siyasetçilerin ve yöneticilerin uzun süre yanlış yönlendirilmiş ya da daha da kötüsü “Fransız işi” olarak eleştirdiği gümrük vergileri, düzenleyici engeller ve diğer korumacı önlemlere ısınmaya başladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Çin gezisinin ardından Fransız gazetesi Les Echos’a verdiği demeçte, “Almanya hareketleniyor ve kendisini de etkileyen dengesizliklerin farkına varıyor. Çin, Avrupa’nın sanayi ve inovasyon modelinin kalbine darbe vuruyor” dedi. Avrupa’nın en etkili serbest ticaret savunucusunun sesinin kısılması, küresel ekonominin ABD ile Çin arasındaki büyük güç rekabeti ve Batı’da yükselen popülist güçlerin öncülük ettiği küreselleşme karşıtı tepki karşısında nasıl parçalandığını gösteriyor.

Haksız rekabet suçlaması

Almanya’nın yön değişimi henüz ekonomisinin ve devletinin her köşesine ulaşmış değil. Bir şirketin Çin’e maruziyeti ne kadar büyükse, rotayı tersine çevirmesi de o kadar zor oluyor. Bazı otomobil üreticileri ve kimya şirketleri hala ülkede büyük yatırımlar yapıyor. Alman siyasetçileri de müttefiklerin Çin’i kimi zaman karşıya alıp kimi zaman yatıştırmaları arasında gidip gelmesini yakından izliyor.

Buna rağmen gidişat netleşiyor: Önce şirketler arasında başlayan bu yön değişimi, ardından ülkenin etkili lobi örgütlerine yayılıyor ve son olarak hükümete yansıyor. Alman Sanayi Federasyonu, 2019’da yayımladığı bir raporda Çin yanlısı tutumunu terk ederek ülkeyi “sistemik rakip” olarak nitelendirdiğinde ilk hamleyi yaptı. Bu yıl, Almanya ekonomisinin belkemiğini oluşturan ihracat odaklı makine üreticilerini temsil eden VDMA, Çin’i haksız rekabetle suçladı. Avrupa mevzuatını hiçe sayan Çinli ihracatçılara karşı antidamping önlemleri ve yaptırımlar çağrısında bulundu.

VDMA dış ticaret başkanı Oliver Richtberg, “Biz serbest ticaretçiyiz ancak haksız ticaret politikalarına artık tahammül edilemez. Çin adil oynamıyorsa, bunu ona kabul ettirmeliyiz” dedi. Wall Street Journal’a konuşan Alman yetkiliye göre hükümet, gelecek yıl yayımlamayı planladığı yeni bir ekonomik güvenlik stratejisine ek olarak, “Çin’le ilişkilerde artan ekonomik, teknolojik ve güvenlik politikası risklerini ele alan projeler” üzerinde çalışıyor.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul bu ay Çin’e yaptığı ilk ziyarette, Avrupalı şirketlerin Çin pazarına ve ülkenin ürettiği kaynaklara daha iyi erişime ihtiyaç duyduğunu söyledi. Nottingham Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü ve Almanya-Çin ilişkileri üzerine yakın zamanda yayımlanan bir kitabın yazarı olan Andreas Fulda, “Ton değişikliği oldukça dikkat çekici. Şimdi risk azaltma ve üretimi geri getirmeyi teşvik edecek somut politikalara ihtiyacımız var” dedi.

Pazar payı liderliğini Çin’e kaptırdı

Çin’in yatırım mallarında alıcı konumundan üretici konumuna yükselişi baş döndürücü oldu. Düşünce kuruluşu Rhodium’un yakında yayımlanacak raporundaki verilere göre Almanya 2019–2024 arasında elektrik üretim ekipmanları ve makinelerde küresel pazar payı liderliğini Çin’e kaptırdı. Almanya’nın kimyasallar ve kara taşıtlarındaki üstünlüğü artık kağıt üzerinde çok ince bir farkla sürüyor; elektrikli ekipman pazarında ise Çin’in çok gerisinde kalmış durumda. Bu yıl ilk kez Almanya, Çin’den ihraç ettiğinden daha fazla sermaye malı ithal etti.

Eğilim hızlanıyor: Alman Ekonomi Enstitüsü’ne göre, 2025’in ikinci çeyreğinde Çin’den manuel şanzıman ithalatı neredeyse üç katına çıktı. Alman otomobil üreticileri, Çin pazarındaki paylarının iki yıl içinde yarıdan üçte bire düştüğünü gördü. Almanya’nın Çin’e toplam ihracatı 2019’dan bu yana dörtte bir oranında azalırken, ithalat hızla arttı. Alman hükümeti verilerine göre Almanya’nın Çin ile mal ve hizmet ticaretindeki açığının bu yıl yaklaşık 102 milyar dolara, yani 88 milyar euro’ya ulaşarak rekor kırması bekleniyor.

Bu durum derin yaralar bıraktı. Almanya’nın imalat çıktısı, 2017’deki zirvesinden bu yana yüzde 14 düştü. Danışmanlık şirketi Ernst & Young’a göre sanayi sektörü 2019’dan bu yana işlerinin yaklaşık yüzde 5’ini kaybetti. Otomotiv sektörü ise aynı dönemde pozisyonlarının yaklaşık yüzde 13’ünü yitirdi. Baskıyı hisseden şirketlerden biri Herrenknecht. Aile şirketi olan bu firma, dünyanın en gelişmiş tünel açma makinelerinden bazılarını üretiyor ve işletiyor. Yüksekliği 19 metreye kadar çıkan bu kazıcılar, ilerlerken borular, kablolar ve kaplamalar döşeyebilen, en sert kayaları bile kemirerek ilerleyen minyatür fabrikalar gibi.

Çin dünya gücü statüsüne yükselmeye başladığında, yerel yetkililer en büyük altyapı projeleri için Herrenknecht’e yönelmişti. Ancak bir dizi satın almanın ardından, Çinli rakipler bugün küresel pazara hakim durumda. Şirket sözcüsü Anja Heckendorf, “Özellikle devlet sübvansiyonlu Çinli tedarikçilerden gelen artan rekabet baskısı altındayız” dedi. Heckendorf’a göre şirket şimdi Hindistan gibi yeni pazarlara yöneliyor ve daha büyük ve daha karmaşık projelere odaklanıyor. Aynı zamanda Çinli rakiplere karşı antidamping soruşturmaları ve yerel tedarikçilere öncelik verecek “önce Avrupa” yaklaşımı çağrısında bulunuyor.


Sayfa Sonu

Yüklenecek başka sayfa yok