;
Arama

Allianz Trade raporu: Türkiye’de büyüme sürpriz yapmıyor

Allianz Trade’e göre Türkiye ekonomisi, güçlü iç talep ve canlı ekonomik aktiviteyle büyümesini potansiyeline yakın sürdürüyor. Raporda, 2025–2027 döneminde büyümenin kademeli artacağı, enflasyonun ise düşüş eğilimine gireceği öngörülüyor.

31 Aralık 2025, 10:47

Allianz Trade, 2025 yılının son Ekonomik Görünüm Raporu’nu “Küresel Ekonomi Büyümeye Devam Ediyor” başlığıyla yayımladı. Raporda, dünya ekonomisinin dirençli yapısını sürdürdüğü ve büyüme temposunun kademeli olarak yavaşlasa da güçlü kaldığı vurgulandı. Buna göre küresel ekonominin 2025’te yüzde 3 oranında büyümesinin ardından, 2026’da yüzde 2,9, 2027’de ise yüzde 2,8’lik bir artış göstermesi bekleniyor. ABD ve Çin kaynaklı büyüme etkisinin 2026 yılında da küresel tabloyu desteklemeyi sürdüreceği öngörülüyor.

ABD ekonomisi iki farklı hızda ilerliyor

2025’in son çeyreğine ilişkin değerlendirmelerde, ABD ekonomisinin çift hızda büyüdüğü ifade ediliyor. Ticaret savaşlarının büyüme üzerindeki baskısının önceki beklentilere kıyasla zayıfladığına dikkat çekilirken, bu etkinin 2025 yılı genelinde sadece eksi 0,6 puanla sınırlı kalacağı tahmin ediliyor. Beklenenden daha güçlü tüketim harcamaları, kredi koşullarındaki görece rahatlama ve yapay zekanın üretkenliği artırıcı etkisi, Allianz Trade ekonomistlerinin 2026 büyüme tahminini yüzde 2,5 seviyesine yükseltmesine neden oldu.

Türkiye’de iç talep güçlü seyrini sürdürüyor

Rapora göre Türkiye ekonomisinin 2025 yılında yüzde 3,4, 2026’da yüzde 3,5 ve 2027’de yüzde 3,8 oranında büyümesi bekleniyor. Bu görünüm, iç talebin ve ekonomik aktivitenin canlılığını koruduğuna işaret ederken, Türkiye’nin büyüme performansının potansiyeline yakın seyrettiği belirtiliyor. Enflasyonun ise 2025’te yüzde 35 seviyesinde gerçekleşmesi, ardından kademeli bir gerilemeyle 2026’da yüzde 25,1’e, 2027’de ise yüzde 15,7’ye düşmesi öngörülüyor.

Gelişmekte olan piyasalar daha dayanıklı

Allianz Trade raporunda, gelişmekte olan ülkelerin küresel gelişmeleri pasif şekilde izlemediği, aksine ekonomik dayanıklılık sergileyerek gelişmiş piyasalara kıyasla daha olumlu bir döngüden faydalanmaya devam ettiği vurgulanıyor. Bu ülkelerin büyük bölümünde dış dengelerin sağlam kaldığı, ABD dolarındaki değer kaybı ve Fed’in gevşeme sürecinin, 2025 yılında beklenenden daha fazla faiz indirimi yapılmasına alan açtığı ifade ediliyor.

Cari dengeler yakından izlenmeli

Buna karşın Hindistan, Endonezya, Romanya, Rusya ve Tayvan gibi bazı ülkelerde büyümenin önümüzdeki dönemde ivme kaybedebileceği uyarısı yapılıyor. Arjantin, Şili, Kolombiya, Endonezya, Filipinler, Romanya ve Türkiye’de cari açıkların genişlemeye devam ettiği belirtilirken; Suudi Arabistan, Çek Cumhuriyeti ve Polonya gibi ülkelerde ise fazlaların açığa dönüştüğü kaydediliyor. Bu eğilimin, küresel ekonomi açısından dikkatle takip edilmesi gereken bir risk unsuru olduğu vurgulanıyor.

Çin’de büyüme beklentileri aştı

Raporda Çin ekonomisine ayrı bir parantez açılıyor. Ekonomistler, Çin’de büyümenin güçlü dış talep ve zayıf ithalat sayesinde tahminlerin üzerine çıktığını belirtiyor. Bu performansın; ABD’den gelen ön alımlar, gümrük vergilerini aşmaya yönelik stratejik rota değişiklikleri, küresel pazarlarda artan pay, zayıf para birimi ve rekabetçi fiyatlar tarafından desteklendiği ifade ediliyor.

Euro Bölgesi’nde ılımlı toparlanma

Euro Bölgesi’nde ise yapısal sorunlara rağmen kontrollü bir büyüme patikasının korunduğu aktarılıyor. Bölge genelinde GSYİH’nin 2025’te yüzde 1,4, 2026’da yüzde 1,1 oranında artması bekleniyor. Euro Bölgesi büyümesinin 2025’te yüzde 0,9, 2026’da yüzde 1,2 ve 2027’de yüzde 1,3 seviyesine ulaşacağı tahmin ediliyor. Almanya’da büyümenin 2026 yılında yüzde 0,9’a çıkması, Fransa’da ise süregelen siyasi belirsizliklere rağmen yatırım döngüsündeki canlanmayla GSYİH’nin yüzde 1,1 artması öngörülüyor.

Riskler masada kalmaya devam ediyor

Raporda aşağı yönlü risklere karşı temkinli olunması gerektiği de vurgulanıyor. Merkez bankalarının bağımsızlığı, artan korumacılık eğilimleri ve seçim sonuçlarına bağlı politika değişiklikleri, öne çıkan kurumsal riskler arasında gösteriliyor. Jeopolitik gerilimler ve ulusal güvenlik önceliklerinin yarattığı belirsizliklerin yanı sıra, 2026 boyunca artması beklenen finansal risklerin de küresel ekonomi üzerinde baskı oluşturabileceği belirtiliyor. Yapay zekâ hisselerinde olası bir düzeltme, dolarizasyonun azalmasına yönelik baskılar, özel kredi piyasalarında yaşanabilecek türbülans ve kamu borcunun sürdürülebilirliğine dair endişelerin, geç aşamadaki finansal döngüyü zorlayabileceği ifade ediliyor.


Sayfa Sonu

Yüklenecek başka sayfa yok