Hibrit çalışma ve yapay zeka iş dünyasını nasıl dönüştürdü?
MIT Sloan ve Hostinger verilerine göre kuruluşların yüzde 87’si yapay zekanın kendilerine rekabet avantajı sağlayacağını düşünüyor; yüzde 42’si ise kısa vadede benimsemeyi planlıyor. Ancak bu tablo, göründüğü kadar basit değil. Rutin görevlerin algoritmalara devredilmesiyle insan değerinden geriye ne kalacağı hâlâ belirsiz.
Zaman kazandırmak, yükü azaltmıyor
Not alma, raporlama veya çağrı yönlendirme gibi işlemlerin otomatikleşmesi zaman kazandırıyor ancak kazandırılan zaman, zihinsel yükü azaltmıyor. Organizasyon yapısı değişmeden, bu zaman genellikle daha fazla toplantı, e-posta ve acil durumla tüketiliyor. Microsoft da yakın zamanda yaptığı açıklamada, yapay zekayı hatalı süreçlere yığmanın yalnızca karmaşayı artıracağını vurguladı.
Kültürel dönüşüm şart
Uzmanlar, asıl zorluğun teknik değil kültürel olduğunu söylüyor. Önemli soru şu: Şirketler, değer yaratan işlere odaklanabilecek mi, yoksa otomasyon uğruna otomasyon yaparak asıl önemi gözden mi kaçıracak?
Yapay zekanın gerçek vaadi
Yapay zekanın vaadi yalnızca hız değil, insan dikkati ve yaratıcılığın geri kazanılması olmalı. Bunun için şirketlerin cesur seçimler yapması gerekiyor: gereksiz görevleri tamamen kaldırmak, bağlantıyı kesme kuralları belirlemek ve yöneticilere yalnızca araçları değil, iş ritimlerini yönetmeyi öğretmek.
Yeni bir çalışma çağı mı, baskı mı?
Hibrit çalışma esnekliğin avantajlarını ortaya koymuştu; yapay zeka da benzer bir sınav sunuyor. Bazı şirketler bunu daha huzurlu ve akıllı bir çalışma ortamı yaratmak için kullanacak, bazıları ise ekipler üzerinde daha fazla baskı kurmak için. Ancak ikinci yaklaşım, anlam arayışındaki nesiller için çekiciliği kaybetme riski taşıyor.
İnsanı merkeze koyan şirketler öne çıkacak
Uzmanlar, yapay zekanın iş dünyasındaki hikâyesinin daha yeni başladığını belirtiyor. En başarılı şirketler, teknolojiyi süreçlerinin merkezinde insanları tutarak kullanacak; böylece daha güçlü, çekici, rekabetçi ve sürdürülebilir bir şekilde öne çıkacak.