Sony WH-1000XM6 incelemesi: Sessizlik tamam, peki ya müzikalite?

Açık konuşalım; bu kulaklıklara bunca parayı Vivaldi dinleyip mest olmak için vermiyoruz. Çoğumuzun derdi ofis gürültüsünü sessize almak ya da uçaktaki motor uğultusunu kafamızdan silmek. Sony, bu yılın en çok konuşulan cihazlarından biri olan WH-1000XM6 model kulaklığıyla tam olarak bu talebe uygun biçimde gürültüyle bağımızı koparmayı vadediyor.

Bir önceki model XM5 teknik olarak iyiydi ama katlanamayan yapısıyla çantada tuğla gibi yer kaplıyordu. Sony bu kez inat etmemiş, kullanıcıyı dinlemiş. Yeni model hem katlanıyor hem de daha akıllı. Peki her şey reklamlardaki gibi harika mı? Pek sayılmaz. O halde gelin, bu kulaklık gerçekten anlatıldığı kadar iyi mi, detaylarına inelim.

Neden bu kadar olay oldu?

Cihaz piyasaya adımını atar atmaz hem teknoloji yazarları arasında hem de sosyal medyada ciddi bir yankı uyandırdı. Fakat asıl mesele sadece gürültü engelleme değil; neyi engellediği. Piyasadaki çoğu kulaklık (buna Bose da dahil) motor uğultusu gibi kalın sesleri kesmekte usta. Ama yan masadaki klavye tıkırtısı veya tiz insan sesleri? İşte orada çuvallıyorlar. XM6’nın içindeki yeni QN3 işlemci ve 12 mikrofonun farkı burada ortaya çıkıyor. Sokakta, kafede, ofiste veya seyahatte uzak durmak istediğiniz tüm sesleri hayatınızdan çıkarıyor.

Sevdiğim tarafları

• Sessizlik konforu: Rakiplerinde olan o sinir bozucu patlama sesleri ve mod geçişi takılmaları bu cihazda yok. Tiz sesleri, özellikle ofis gürültüsünü kesme konusunda çok başarılı.
• Pil canavarı: Kağıt üzerinde 30 saat diyorlar ama aktif gürültü engelleme açıkken bunun biraz üzerinde performans sergiliyor. Yani İstanbul’dan New York’a uçup, şarj aletini çıkarmadan geri dönebilirsiniz. Hatta üstüne İstanbul trafiğinde eve dönüşü bile rahatlıkla çıkarır.
• Nihayet sığıyor: XM5’in o hantal taşıma kutusundan sonra bu ilaç gibi geldi. Kulaklıklar içe kıvrılıyor, kutusu küçülmüş. Sürekli seyahat eden biriyseniz, çantanızda açılan o ekstra yerin ne kadar değerli olduğunu iyi bilirsiniz.
• Ekolayzır şart: Sony, uygulamasında 5 değil, 10 bantlı bir ekolayzır sunuyor. Bunu kullanmanız gerekiyor. Çünkü birazdan değineceğim üzere, cihazın ham sesi herkesi mutlu etmeyebilir. Bu detaylı ayar imkanı hayat kurtarıyor.

Kafama takılan detaylar

• İlk kullanımdaki ses: Kulaklığı ilk taktığınızda duyduğunuz ses, odyofilseniz sizi üzebilir. Baslar fazla baskın, detaylar biraz perdelenmiş gibi. Odyofil tabiriyle “çamurlu” bir profil. Yani kutudan çıktığı haliyle dinlemeyin derim, önce biraz kurcalayın. Yukarıda övdüğüm ekolayzır ayarını yapmazsanız, aman diyeyim, kulaklığın potansiyelini harcarsınız.
• Mengene etkisi: Kulaklık hafif (254g) ama “clamping force” dediğimiz baskı gücü, özellikle ilk günlerde fazla. Yeni alınmış ayakkabı gibi düşünün, zamanla açılıyor ama ilk hafta kafanızda bir mengene varmış gibi hissedebilirsiniz.
• Plastik hissi: Bunca para verince insan eline aldığında biraz “ağırlık” ve “lüks” bekliyor. Bowers & Wilkins’in o deri-metal şıklığı burada yok ne yalan söyleyeyim. Evet gerçekten kaliteli ama malzemesi o kadar da büyük heyecan vermedi bana.
• Gözlüklüler dikkat: Bu son uyarı, benim gibi gözlüklüler için. Kulak yastıkları pek derin değil. Gözlük saplarınız kalınsa, 2-3 saatlik kullanımdan sonra şakaklarınızda baskı hissedebilirsiniz. Aşırı değil ama fark edilebilir.

Son karar: Alınır mı?

Eğer önceliğiniz mutlak sessizlik ve taşınabilirlikse, izolasyon için şu an satın alabileceğiniz en iyi modellerden biri bu. Özellikle açık ofiste çalışıyorsanız veya çok uçuyorsanız verdiğiniz parayı hak eder.

Ancak, “Benim için müzikalite her şeyden önce gelir, en doğal sesi arıyorum, ayarla uğraşmam” diyorsanız sizin için Sennheiser Momentum 4 veya Bowers & Wilkins PX7 S3 daha doğru adres olabilir.

Sony gürültüyü kesme işini halletmiş, bunda şüphe yok. Ama ses kalitesi için biraz ter dökmeniz gerekecek. Kulaklık size ham malzemeyi veriyor, yemeği siz pişireceksiniz.