Yeşil dönüşüm ilerliyor, ama fosilsiz bir gelecek hâlâ uzakta
Enerji sistemlerinde büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Fosil çağdan çıkış, bir zamanların fütürist senaryosuyken, artık küresel gündemin merkezinde. Ancak tablo sanıldığından çok daha karmaşık: Bir yanda rekor seviyelerde yeşil enerji yatırımları, diğer yanda hâlâ hayatımızın merkezinde kalan petrol, doğal gaz ve kömür. Gerçek şu: Dünya, yeşile yöneliyor ama fosili henüz terk edemiyor.
Kariyerimin bir bölümünü Asya-Pasifik bölgesi sorumlusu olarak geçirdiğim Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Haziran 2025 tarihli raporuna göre, bu yıl küresel enerji yatırımları 3,3 trilyon dolara ulaşarak tarihî bir zirve yaptı. Bu miktarın 2,2 trilyon doları güneş, rüzgâr, nükleer, batarya ve şebeke altyapılarına aktı. Ancak kalan 1,1 trilyon dolarlık dilim hâlâ fosil yakıtların payına düşüyor.
Başka bir deyişle, “yeşil dönüşüm” hız kazanıyor ama fosil enerji sisteminin gölgesinden çıkabilmiş değil.
Gerçekçi bir geçiş: Yeşil gelecek, fosil köprü
Bugünün dünyasında enerji tüketiminin hâlâ yüzde 81’i fosil kaynaklardan karşılanıyor. Her ne kadar yatırımların yönü değişmiş olsa da, altyapı, arz güvenliği ve maliyet gerçekleri bizi melez bir enerji düzenine mahkûm ediyor.
Yeşil enerji teknolojileri büyürken:
• Elektrik şebekeleri hâlâ yetersiz,
• Enerji depolama pahalı ve sınırlı,
• Baz yük ihtiyacı fosil kaynaklarla sağlanıyor,
• Ve gelişmekte olan ülkeler için ucuz enerji erişimi, önceliğini koruyor.
Bu yüzden Çin’in yalnızca 2024’te 100 GW’lık yeni kömür santrali yatırımı onaylaması, bir geri adım değil; enerji güvenliği ve kalkınma arasındaki dengeyi gösteriyor.
Trump geri döndü, ama sermaye eski yolunda değil
ABD Başkanı Donald Trump ikinci dönemine enerji alanında radikal kararlarla döndü. “Drill, baby, drill” sloganıyla fosil yatırımlara yeni teşvikler sağlanıyor, çevresel düzenlemeler gevşetiliyor. Ancak bu kez küresel sermaye farklı düşünüyor:
• ABD kaya petrolü yatırımları bu yıl ilk kez yüzde 6 düşecek,
• Buna karşılık, LNG projeleri (ABD, Katar, Kanada) artışta,
• ESG kriterleri yatırım kararlarında vazgeçilmez hale geldi.
Yani politika kısa vadeli sinyaller verse de, uzun vadeli yatırım trendleri artık daha seçici, sürdürülebilir ve karbon bilincine duyarlı.
Elektrik çağının eşiğinde, ama sistemde eksik var
2025 itibarıyla dünyada elektriğe yapılan yatırımlar, fosil yakıtları yüzde 50 oranında geçti. Bu, yeni bir “Elektrik Çağı”na geçişin işareti. Ama altyapı hâlâ zayıf:
• Üretim artıyor ama şebekeler yetersiz,
• Trafo ve kablo temininde darboğazlar var,
• Maliyetler çelik ve alüminyum fiyatlarındaki artışla tırmanıyor.
Enerji dönüşümü, yalnızca enerji üretimini değil; şebeke, dağıtım, depolama ve tüketim kültürünü de kapsayan bütüncül bir sistem dönüşümünü gerektiriyor.
Türkiye: Başarıya yakın ama henüz değil
Türkiye’nin enerji yolculuğu, umut verici. Kurulu elektrik gücü 119 GW’ı aştı; bunun yüzde 61’i yenilenebilir kaynaklara dayanıyor. Rüzgâr ve güneşin payı ise yüzde 30’un üzerinde. Bu oranlarla Türkiye, AB ortalamasını bile geride bıraktı.
Ancak enerji üretiminde hâlâ ithal doğal gaz ve kömür başrolde. Bu tabloyu dönüştürmek için şu alanlarda kararlılık şart:
1. Elektrik şebekesinin dijitalleştirilmesi ve modernizasyonu,
2. Enerji verimliliği yatırımlarının artırılması,
3. Tutarlı, uzun vadeli ve yatırım dostu enerji yönetişimi.
Yatırımların teknik altyapıya değil yalnızca kurulu güce odaklanması hâlinde Türkiye, yeşil enerji potansiyelini tam olarak değerlendiremeyebilir.
Fosil ile yeşilin birlikte yürüdüğü bir dönem
En temel sorumuz şu: Fosil yakıtları dışlamadan, yeşil enerjiye nasıl geçebiliriz?
Bu soruya verilecek yanıt, sadece enerji sektörünü değil, aynı zamanda:
• Dış politikadaki esneklik alanlarımızı,
• Sanayi rekabetçiliğimizi,
• İklim hedeflerimize olan sadakatimizi,
• Ve kuşaklar arası adalet anlayışımızı da belirleyecek.
Enerji, artık bir meta değil; stratejik bir pusula. Ve bu pusula, doğru yönetilirse bizi yalnızca çevreci değil, aynı zamanda dirençli ve sürdürülebilir bir geleceğe yönlendirecek.
Sonuç
Bugün enerji alanında yaşadığımız gerçek, basit değil; karmaşık, çok katmanlı ve uzun vadeli planlama gerektiren bir dönüşüm süreci. Ne romantik kopuşlarla fosilden sıyrılabiliriz, ne de körü körüne eski düzene bağlı kalabiliriz.
Yeşil dönüşüm ilerliyor. Ama bu dönüşümün yolu, hâlâ fosil taşlarla döşeli.