Suriye yeniden inşayı başarabilecek mi?
Suriye’nin yeni hükümeti, yıllardır süren yıkıcı iç savaşın ardından ülkeyi yeniden inşa etmeye çalışıyor. Suriye, ağustos ayında uluslararası şirketlerle altyapı, ulaşım ve gayrimenkul alanlarında toplam değeri 14 milyar doları bulan 12 büyük stratejik projeyi kapsayan bir dizi yatırım anlaşması imzaladı. Bu anlaşmalar savaş yorgunu ekonomiye bir can simidi oldu.
Altyapı anlaşmaları arasında Katar merkezli UCC Holding ile Şam havalimanı için 4 milyar dolarlık bir yatırım projesi ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ulusal yatırım şirketiyle başkente metro inşa etmek için 2 milyar dolarlık bir anlaşma da yer alıyor.
Şam’a yönelik yatırım cephesindeki diğer önemli gelişmeler arasında, İtalya merkezli UBAKO şirketiyle imzalanan 2 milyar dolarlık Şam Kuleleri projesi, Baramkeh Kuleleri projesi için 500 milyon dolarlık anlaşma ve Baramkeh Alışveriş Merkezi için 60 milyon dolarlık bir anlaşma yer alıyor. İmza töreninde Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara ile Türkiye’nin ABD Büyükelçisi ve ABD’nin Suriye özel temsilcisi Tom Barrack da bulundu.
Suriye ve Suudi Arabistan, Temmuz sonunda Şam’da değeri 6,4 milyar dolar olan yatırım anlaşması imzaladı. Bu rakamın 2,9 milyar doları gayrimenkul ve altyapı projelerine yatırım olarak gerçekleşecek. Anlaşma, Suriye’nin savaş sonrası ekonomisinin yeniden inşasında önemli bir adım olacak. Anlaşmalar gayrimenkul, telekomünikasyon ve finans dahil olmak üzere çeşitli sektörleri kapsıyor. Planlanan projeler arasında konut, savaştan zarar gören bölgelerin yeniden inşası, turizm, sağlık ve eğlence merkezlerinin geliştirilmesi, gökdelenler ve üç yeni çimento fabrikası yer alıyor.
Yatırım anlaşmaları, Suudi Yatırım Bakanı Halid el-Falih tarafından Suriye’nin başkenti Şam’da 100’den fazla Suudi yatırımcının katıldığı bir forumda açıklandı. Suriye Enformasyon Bakanı Hamza el-Mustafa, anlaşmaların yaklaşık 50 bin doğrudan ve 150 bin dolaylı istihdam yaratmasının beklendiğini söyledi. 47 anlaşma ve 100’den fazla şirketi kapsayan yatırımlar, Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’nın yeni kurulan hükümeti için ekonomik bir kazanç olacak.
Suudi Arabistan, Suriye’deki El-Şara liderliğindeki geçici hükümeti hararetle destekliyor. Suudi Arabistan’da doğan ve çocukluğunun bir kısmını Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da geçiren El-Şara da, Hafız Esad’ın devrilmesinden bu yana ilk yurt dışı seyahatini Şubat ayında Riyad’a yaptı. Ayrıca, Suudi Arabistan ve Katar Suriye’nin Dünya Bankası’na olan 15,5 milyon dolarlık borcunu birlikte kapatma sözü verdi. Böylece ülkenin acilen ihtiyaç duyduğu yeniden yapılanma için yeni kredilere hak kazanmasını sağlanacak.
Yeni Suriye hükümeti, Mayıs ayında Katar ile 7 milyar dolarlık bir elektrik sektörü anlaşması imzaladı. Temmuz ayında Suriye yetkilileri, Dubai Emirliği’ne ait küresel bir liman işletmecisi olan DP World ile, daha önce bir Rus deniz üssüne ev sahipliği yapan, stratejik konumdaki Akdeniz limanı Tartus’un geliştirilmesi için 800 milyon dolarlık bir anlaşma imzaladı.
Suriye büyük ekonomik ve sosyal zorluklarla karşı karşıya. Hükümet, yaklaşık 14 yıllık bir iç savaşla harap olmuş ve ekonomisi yolsuzluk ve yaptırımlarla boğuşan ülkeyi yeniden inşa etme gibi zorlu bir görevle karşı karşıya. Savaş ülkenin altyapısını harabeye çevirdi ve nüfusunu derinden parçaladı. Ekonomi, henüz gerçek anlamda ölçülemeyen bir enflasyon ve devalüasyon ile karşı karşıya…
ABD Başkanı Donald Trump, Mayıs ayında Suudi Arabistan ve Türkiye’nin çağrıları üzerine, ülkeyi küresel ekonomiye yeniden entegre etmeyi umarak Suriye’ye yönelik yaptırımların çoğunu kaldırdı. Daha önce Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği de yaptırımları kaldıracağını açıkladı. Ancak, son olarak Trump yönetimi Suriye’den ithalata yüzde 41 gümrük vergisi uygulayarak ABD ile gelecekteki ticareti engelledi.
Birleşmiş Milletler, yıllar süren iç savaşın ardından yeniden inşa maliyetinin 400 milyar doların üzerinde olacağını tahmin ediyor.
Dünya Bankası’na göre, Suriye geçen yıl yüzde 1,5 bir daralmanın ardından güvenlik sorunları, likidite kısıtlamaları ve askıya alınan dış yardımlar nedeniyle bu yıl yüzde 1 seviyesinde mütevazı bir büyüme gösterecek. Yaptırımların hafifletilmesi bir canlanma vesilesi olsa da dondurulmuş varlıklar ve uluslararası bankacılığa erişimin kısıtlanması enerji arzını, dış yardımı, insani desteği, ticareti ve yatırımı engellemeye devam ediyor ve bu nedenle büyüme sınırlı kalıyor.
Dünya Bankası, 2025 değerlendirmesinde 14 yıllık çatışmanın Suriye ekonomisini harap ettiğini, gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYİH) 2010’dan bu yana toplamda yüzde 50’den fazla küçüldüğünü ve kişi başına düşen GSYİH’nın 830 dolara düştüğünü belirtiyor. Aşırı yoksulluk şu anda dört Suriyeliden birini etkiliyor ve üçte ikisi alt-orta gelirli yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
2011’de iç savaşın başlamasından bu yana kayıt dışı ve yasadışı ekonomik faaliyetler önemli oranda artarken, halen fiziksel banknot sıkıntısı ve yerel para birimi dolaşımındaki geniş çaplı aksaklıklar ciddi bir likidite krizi yaratıyor. Çok yakın zamanda halk ATM’lerden para sınırlı miktarda para çekebiliyor ve saatlerce kuyrukta bekliyordu.
Dünya Bankası, ekonomik büyüklüğün 21 milyar dolar civarında olduğunu tahmin ediyor. Uzmanlar ise, Suriye’nin 2024 yılındaki reel GSYİH’sinin 13,3 milyar dolara gerilediğini ve bunun savaş öncesi seviyesine göre yüzde 80’lik bir düşüşe işaret ettiğini, ekonominin savaş öncesi yıllık yüzde 5’lik ortalama büyümeye devam etmesi halinde şu anda yaklaşık 121 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip olacağını hesaplıyor.
Peki Suriye, savaşın küllerinden silkinip ekonomisin yeniden inşa edebilecek mi?
Suriye ekonomisini yeniden inşa etmek devasa bir meydan okuma olacak. Kimi uzmanlara göre, yıllık ortalama yüzde 7 gibi yüksek bir büyüme oranıyla bile, Suriye’nin savaş öncesi yörüngesine ulaşması 30 yıldan fazla sürecek.
Suriye’nin savaş öncesi ekonomik modeli, kayırmacı kapitalizm ve sınırlı rekabetle karakterize edildiğinden, yapılan yatırımların gerçekten fırsatları genişletip genişletmeyeceği veya mevcut elitleri güçlendirip güçlendirmeyeceği konusunda endişeler var. Ülkede kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi halen sürüyor, ancak sosyal güvenlik ağının geleceği henüz belirsiz.
İhracat odaklı bir büyüme politikasının yanında bir zamanlar ekonomiye önemli katkıları olan tarım sektörünün yeniden güçlendirilmesinin de bir politika önceliği olması gerektiği vurgulanıyor. Gelir sağlayıcı petrol ve doğal gaz ile turizm sektörlerinin de canlandırılması gerekiyor.