Kerkük-Baniyas hamlesi: Orta Doğu’da enerji ve güç dengeleri yeniden şekilleniyor
Geçtiğimiz hafta, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin özel temsilcisi Hamid El-Şatri başkanlığındaki üst düzey Irak heyeti, Şam’a giderek Suriye Devlet Başkanı Ahmed El-Şaraa ile kritik temaslarda bulundu.
Terörle mücadele ve ticaret gibi standart başlıkların yanında, öne çıkan asıl konu ise 2003 Irak Savaşı’ndan bu yana atıl durumda olan Kerkük-Baniyas petrol boru hattının yeniden canlandırılması projesiydi.
Mühendislik ve finans gibi teknik detayların ötesinde, bu girişim Orta Doğu’nun kırılgan dengelerini altüst edebilecek yüksek riskli bir jeopolitik hamle anlamına geliyor: Irak’ın ihracat rotalarını yeniden şekillendirme, Kürt özerklik hareketlerini zayıflatma ve bölgedeki ittifak yapılarını kökünden değiştirme potansiyeline sahip.
Irak’ın çeşitlendirme ihtiyacı
Bugün Irak, günde yaklaşık 3,5 milyon varil petrol ihraç ediyor. Ancak bu akışın %85’ten fazlası Basra Körfezi’ndeki terminallere bağımlı durumda. Körfez’de çıkabilecek herhangi bir çatışma, ambargo ya da deniz güvenliği krizi, Bağdat’ın hayati gelir kaynaklarını bir gecede kurutabilir.
Tarihsel olarak Irak, kuzeyde Türkiye üzerinden uzanan Kerkük-Ceyhan boru hattını da kullanıyordu. Ancak bu hat, militan saldırılar, siyasi gerilimler ve nihayetinde 2023 yılında Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin Kürt petrolünü taşıyan hatla ilgili aldığı karar sonrası fiilen devre dışı kaldı.
İşte tam bu noktada, Kerkük-Baniyas hattının yeniden devreye alınması, Bağdat için hayati bir alternatif oluşturuyor:
• Suriye limanları üzerinden güvenli bir Akdeniz çıkışı sağlanacak,
• Körfez’deki riskler azaltılacak,
• Türkiye’ye olan enerji bağımlılığı da minimize edilecek.
Başlangıçta günlük 100 ila 150 bin varil arasında bir akış hedefleniyor. Ancak zamanla yapılacak onarımlar ve kapasite artırımlarıyla bu miktar çok daha yukarı çekilebilir.
Fakat mesele yalnızca boru hatlarıyla ilgili teknik bir mesele değil; aynı zamanda Kürtlere karşı siyasi baskı kurma, devlet otoritesini yeniden tesis etme ve bölgesel ittifakları yeniden dizayn etme meselesi.
Kürtler: Boru hattı ile kıskaca alınan hayaller
Irak’ın kuzeyinde, Erbil, Duhok ve Süleymaniye gibi bölgelerde büyük petrol sahalarını kontrol eden Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY), yıllardır Türkiye’nin Ceyhan limanı üzerinden bağımsız petrol ihracatı yaparak fiili ekonomik özerklik sağlıyordu.
Ancak bu özerklik bugün ciddi bir tehdit altında.
Ceyhan hattı kapanmış durumda, Bağdat ise kuzey petrolünün kontrolünü tamamen eline almak için alternatif rotalar geliştiriyor.
KBY, maaş ödemelerinde ciddi gecikmeler yaşıyor; kamu çalışanlarının ücretleri aylarca ödenemiyor. Bölge genelinde siyasi huzursuzluk artıyor.
Kürtlerin tam bağımsızlık hayali, tanklarla ya da silahla değil, ekonomik bağımlılığın yavaş ve sistematik baskısıyla sönüyor.
Benzer bir tablo Suriye’de de yaşanıyor.
Ülkenin kuzeydoğusundaki petrol zengini Deyrizor ve Haseke bölgeleri, büyük ölçüde ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve onun omurgasını oluşturan PYD kontrolünde bulunuyor.
Şam yönetimi ise daha çok Humus çevresinde etkili.
Eğer Suriye yönetimi, Irak’ın da desteğiyle petrol altyapısını ve ihracat rotalarını yeniden ele geçirirse, Suriye’deki Kürt oluşumlar da ciddi bir siyasi ve ekonomik baskı altına girecek.
Bugün Kürtlerin kaderi, artık doğrudan petrol akışlarının yönüne ve Bağdat ile Şam’da kapalı kapılar ardında alınan kararlara bağlı hale geliyor.
İsrail’in sessiz hesapları
Bu gelişmeler karşısında, İsrail kamuoyuna yansımayan ancak son derece net olan stratejik çıkarlar söz konusu.
İsrail’e yakın bazı şirketler, 2005 sonrası dönemde Kürt petrolünü gizlice satın alıyor, Kürt bölgesinin fiili özerkliğini, İran etkisine ve düşman Arap rejimlerine karşı bir tampon bölge olarak destekliyordu.
Benzer şekilde Suriye’de de Kürt gruplarla çeşitli istihbari temaslar sürdürülüyordu.
Ancak Bağdat ve Şam, Kürt petrol sahalarını ve ihracat hatlarını tekrar kontrol altına alırsa, İsrail önemli bir dolaylı müttefikini kaybetmiş olacak.
Bu da İran destekli güçlerin Irak ve Suriye üzerindeki etkisini daha da artırabilir.
Bu yüzden İsrail’in perde arkasında, özellikle Washington üzerinden, Kürtlerin belirli bir otonomi düzeyini koruması için diplomatik girişimlerde bulunması şaşırtıcı olmayacaktır.
Yeni bir enerji haritası, yeni bir stratejik denge
Kerkük-Baniyas hattının yeniden canlandırılması, yalnızca Irak için değil, tüm Doğu Akdeniz ve Orta Doğu enerji düzeni için büyük değişim anlamına geliyor.
Türkiye’nin uzun yıllardır inşa etmeye çalıştığı “bölgesel enerji merkezi” vizyonu, ciddi bir sınavla karşı karşıya.
Eğer Irak ve Suriye doğrudan Akdeniz’e yeni bir enerji koridoru açarsa, Ankara’nın bu alandaki stratejik tekel pozisyonu zayıflayabilir.
Elbette bu yeni boru hattı da tamamen güvenli olmayacak; mezhep çatışmaları, terör tehditleri ve siyasi dalgalanmalar her zaman varlığını sürdürecek.
Bu nedenle yatırımcılar ve enerji şirketleri, bölgeyi yeniden değerlendirmek ve risk stratejilerini güncellemek zorunda kalacak.
Aynı zamanda Irak ve Suriye’deki Kürt siyasi hareketleri, mali bağımsızlıklarını kaybettikçe daha kırılgan hale gelecek.
Bu kırılganlık, Türkiye ve İran’daki Kürt nüfusları da etkileyerek, uzun vadede bölgesel etnik ve siyasi dengelerde ciddi dalgalanmalara yol açabilir.
Ankara ne yapmalı?
1. Ceyhan’ın cazibesini artırmalı:
Türkiye, Kerkük-Ceyhan hattının hızlıca modernize edilmesi ve maliyetlerin rekabetçi hale getirilmesi için adımlar atmalıdır. Irak’a, “en güvenli ve en hızlı çıkış kapısı” olduğunu ispatlamalıdır. Azeri ve Irak petrolü, Türkiye’nin bölgesel enerji merkezi olma hedefi açısından hayati önemdedir.
2. Yeni ticari modeller önerilmeli:
Iraklı petrol üreticilerine doğrudan satış, ortak rafineri projeleri ve serbest bölge uygulamaları gibi cazip ticari seçenekler sunulmalıdır. Aynı zamanda Türkiye-Irak arasında konuşulan Kalkınma Yolu projesi hızla hayata geçirilmelidir.
3. Kürt petrolü için yeni çerçeve:
Türkiye, Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY) ile merkezi Bağdat hükümeti arasındaki anlaşmazlıkta kolaylaştırıcı bir rol üstlenmelidir. Bu yaklaşım, hem Ankara’nın enerji diplomasisine hem de bölgesel istikrara katkı sağlar.
4. Suriye sahasını yakından izlemeli:
Suriye’de değişen dengeler, Türkiye’nin sadece güvenlik değil enerji politikalarını da doğrudan etkiliyor. PYD kontrolündeki bölgelerin kaderi, petrol akışlarını ve bölgesel güç dengelerini belirleyecek.
Sonuç
Bugün Kerkük-Baniyas ekseninde yaşananlar yalnızca bir enerji projesi değil;
Orta Doğu’nun güç mimarisini kökten değiştirebilecek sessiz ama devrimsel bir dönüm noktasıdır.
Kim bu yeni düzeni erken okuyup doğru hamleleri yaparsa, Orta Doğu’nun bir sonraki çalkantılı döneminde söz sahibi olacaktır.
Türkmen gazı anlaşması Türkiye için neden önemli?
"Dünya" Kategorisinden Daha Fazla İçerik
Yazarlar
Çok Okunanlar
-
forbes.com.tr
Dünyanın en zengin 10 insanı (Ocak 2025)
-
-
-
forbes.com.tr
En zengin Türklerin sıralaması nasıl değişti?
-