Jacinda Ardern: Dünya liderlerinin daha fazla nezakete ve empatiye ihtiyacı var
Jacinda Ardern’in, Yeni Zelanda’nın eski başbakanı olduğunu unutmak oldukça kolay. Ne de olsa istifasının üzerinden 2 yıldan fazla süre geçti. Bu yüzden Ardern'in 2017'nini Ekim ayında sadece 37 yaşında göreve geldiğini ve seçildiğinde dünyanın en genç kadın başbakanı olduğunu hatırlatmakta fayda var. Dahası görevini erken bırakarak adeta bir rock yıldızı mertebesine ulaştı ve dünyaya liderlik dersleri verdi. 44 yaşındaki eski siyasetçi bu hafta raflarda yerini alan Farklı Bir Güç Türü (A Different Kind of Power) adlı anı kitabıyla gündemde. Pandemi sürecinde Yeni Zelanda’ya liderlik eden eski başbakan, kitabında siyasette daha fazla empatiye ihtiyaç olduğunu savunuyor ve dünya liderlerinin daha fazla nezakete ihtiyacı olduğunu söylüyor. Kitap, empati ve nezaketle liderlik etmenin küresel krizlere bir çözüm olabileceğini savunuyor.
Gönüllü olarak istifa ettikten sonra uzun süredir birlikte olduğu Clarke Gayford ile evlendi ve ailesiyle birlikte geçici olarak Massachusetts’e taşınan Ardern, üç burs programına katıldığı Harvard Üniversitesi’ne on dakikalık yürüme mesafesinde oturuyor.
Kamusal alana dönme hazırlığı mı?
Ardern, Amerika’daki nispeten anonim yaşamdan keyif aldığını söylüyor. Geri çekilmek, altı yaşındaki kızıyla daha fazla zaman geçirmesine olanak tanımış. Kızının annesinin başbakan olduğunu artık daha iyi anladığını, ama bunun üzerinde fazla durmadığını belirtiyor. Ancak kitap ve dünya çapındaki tanıtım turu, Ardern’in yeniden kamusal hayata dönmeye başladığını gösteriyor. Bu sürece, bu ayın ilerleyen günlerinde yayımlanacak olan “Başbakan” adlı belgesel de dahil.
Yazar kitabında bir ülkeyi birden fazla kriz döneminde yönetmenin ayrıntılarına giriyor. Bu krizler arasında; ölümcül bir volkanik patlama, ülkenin en büyük toplu katliamı ve Covid-19 salgını yer alıyor. Ayrıca bir kadın olarak (ülkesinde ilk olmasa da küresel ölçekte hâlâ nadir) ve bir anne olarak (görevdeyken doğum yapan ikinci dünya lideriydi) yönetici olmanın nasıl bir şey olduğunu da anlatıyor. Kamuoyuyla ne kadar kişisel bilgi paylaşacağına dair yaptığı zihinsel hesapları okuyucuyla paylaşıyor.
Ardern, görevdeyken sessiz kaldığı bazı olayların sır perdesini de yıllar sonra okuyucuyla buluşturuyor. Bunların arasında 2017’de başbakan olup olmayacağına dair müzakereler devam ederken, hamilelik testinin sonucunu öğrenmek için arkadaşının banyosunda saniyeleri saydığı gece hata yeni doğan bebeğini Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na götürdüğü zaman; toplantılar arasında uygunsuz anlarda emzirme ve yerde bez değiştirme gibi anlar da var. Bu olaydan birkaç yıl sonra BM'nin yeni anneler için özel bir emzirme alanı oluşturmuştu.
Jacinda Ardern’in görev süresi boyunca yaşadığı bu parıltıdan uzak anlar, kitabın savunduğu temel fikre güç katıyor: Empati ve nezaketle liderlik etmek, herkesin tercih edebileceği bir yoldur.
"Politikacılar boşluğu korkuyla dolduruyor"
Ardern yeni kitabını New York Times'a verdiği röportajda şu sözlerle anlatıyor: Görevimden ayrıldıktan sonra yazmaya başladım. Dünyada pek çok zorluk vardı ama şimdi o zamana göre çok farklı bir durumdayız. Kitabın girdiği ortamın farkındayım. Yine de, o zaman da şimdi de empati, şefkat ve nezaket gibi liderlik değerlerinin safça görüldüğüne inanıyorum. Bu algıya karşı çıkıyorum. Öncelikle bir kopukluk olduğunu düşünüyorum. Şu an sergilenen liderlik türünün, seçmenlerin aradığı tür olduğu varsayılıyor ama bence bu doğru değil. Gerçekten çözülmesi gereken çok ciddi sorunlar var. Ben bunları derin finansal güvensizlik ve sürekli değişen bir dünyaya karşı belirsizlik olarak özetliyorum. Politikacılar bu boşluğu ya korku ve suçlamayla doldurur ya da gerçek çözümler üretme gibi zor bir görevi üstlenir. İnsanların siyasette nezaket ve şefkat görmek istemediğini söylemek yanlış olur.
Ben en başından beri sadece kendim olmayı seçtim. Yeni Zelanda’da eğer samimi değilseniz bunu hemen fark ederler. Siyasetçilerle halk arasında yakınlık var. Ancak bu kolay mı oldu? Hayır. Duygularımı göstermemem gereken anlar olduğunu hatırlıyorum. Çünkü bazı durumlarda mesele ben değildim; olaylar, kurbanlar, koşullar ön plandaydı. Ama bazen de sadece insani bir tepki verirsiniz ve bu da güven inşa edebilir. Çünkü insanlar sizin de insan olduğunuzu görür.
Çocuklarımıza öğrettiğimiz değerler neden zayıflık olarak algılanıyor?
Bu özelliklerin cinsiyete bağlı olup olmadığı çok soruluyor. Birçok erkek ve kadın siyasetçiyle çalıştım ve her iki cinste de empatik liderlik gördüm. Çocuklarımıza öğretmek istediğimiz değerleri düşünün: Paylaşmak, cömertlik, nezaket, empati, cesaret. Bu değerleri liderlerde görmek neden zayıflık olarak algılanıyor?
Jacinda Ardern hakkında dafa fazla bilgi
Ardern 2017'de adeta bir hayran kulübü dalgasıyla seçildi ve son derece yüksek popülaritesi devam ederek liderliğindeki İşçi Partisi'ni 2020'de tarihi bir zafere taşıdı. Vogue'un kapağında yer alarak ve ABD'deki gece yarısı talkshow'larının favori konuğu olarak yurtdışında da olağanüstü bir popülariteye sahip oldu. Bazı eski Yeni Zelanda liderleri seçimlerden önce partiye inananları bir araya getirmede aktif bir rol üstlenirken, yakın zamandaki selefleri genellikle mesafelerini korudu ve Ardern kampanyaya karışmama politikasını alenen sürdürdü. Bir dizi krizden kaynaklanan tükenmişliği gerekçe göstererek görevi bıraktı. O dönemde Yeni Zelandalı seçmenler arasındaki popülaritesi düşüyordu. Ancak uluslararası cazibesi yüksek kalmaya devam etti. Ardern, "Ülkenize barış zamanında liderlik etmek bir şey, kriz sırasında onlara liderlik etmek başka bir şey" ifadelerini kullandı. Mesleğin gerekliliklerinin farkında olduğunu kaydeden Ardern, "Artık bu işin hakkını verecek kadar yeterli olmadığımı biliyorum. Devam edersem, Yeni Zelanda'ya zarar vermiş olurum" dedi.
Neler yaptı?
Aslında Ardern’in gelişi de “bir yıldız doğuyor” diye anlatılabilir. Onu bu mertebeye taşıyan kilometre taşlarıysa şöyle:
- 1980’de doğdu, babası polis memuru, annesi okullara yemek dağıtan bir şirketin çalışanıydı. Daha küçük yaşta, kilisede lider görevler üstlendi. Okulda da “fish and chips” satarak para kazandı. Bizdeki muadili balık ekmek diyebiliriz.
- 17 yaşında İşçi Partisi’nin gençlik kollarına girdi. Bir yandan halkla ilişkiler okurken liderlere danışmanlık görevleri yaptı, partisini uluslararası platformlarda temsil etti.
- 2017’deki seçimlere haftalar kala muhalefet lideri oldu ve “Jacindamanya” dalgası başladı. Seçimi kazanarak aynı yılın ekim ayında, 37 yaşındayken dünyanın en genç kadın hükümet lideri oldu.
- Haziran 2018'de Neve adını vereceği kızı dünyaya geldi. Altı hafta ebeveyn izni aldı, görevi yardımcısı Winston Peters'a teslim etti. Partneri Clarke Gayford da TV şovu sunuculuğu görevini bırakarak çocuğa bakma görevini üstlendi. Ardern'den önce görevdeyken bebek doğuran son lider 1990'da Pakistan başbakanı Benazir Butto'ydu.
- Eylül 2018'de Neve'yi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na getirerek bu konuda da bir ilki gerçekleştirdi.
- Mart 2019'da Christchurch kasabasında silahlı bir Avustralyalı iki farklı camide ibadet eden 51 kişiyi öldürdü. Ardern bu terör saldırısına verdiği yanıtla tüm dünyanın beğenisini topladı. Saldırının ardından ülkesindeki bireysel silahlanma yasasını daha sert hale getirdi. Müslüman kurbanların ailelerinin yanında olduğunu hiç tereddütsüz ve vakit kaybetmeden gösterdi. Kurbanları “Onlar biziz” diye sahiplenirken “Bize karşı bu şiddeti gerçekleştiren kişi bizden değil” dedi.
- Aralık 2019'da ülkenin kuzeydoğusundaki White Island yanardağı patlayıp çoğu turist 22 kişinin ölümüne neden olunca Salgına karşı çok sert önlemler aldı. Komşunun bahçesine kaçan kriket topunu almayı bile yasakladı. Ancak bu yasakları samimi bir dille anlattı. “5 milyonluk ekibim” dediği tüm ülke nüfusuyla konuşmak için Facebook Live oturumu açtı. Yeni Zelanda pandeminin ilk iki yılında dünyanın en düşük ölüm oranları görülen ülkelerinden biri.
- Salgına karşı başarısı nedeniyle Ekim 2020 seçimlerini ezici bir zaferle kazandı. Mart ve Nisan 2022'de küçük bir protestocu grubu, ülkenin aşı kurallarına karşı çıkmak için parlamentonun dışındaki bir alanı üç haftadan fazla süreyle işgal etti. Polis ile Ardern'i diktatör olarak tanımlayan protestocular arasında çatışmalar yaşandı. Bu şiddet görüntüleri Yeni Zelanda halkının aşina olduğu türden anlar değildi.
- 2022'nin ikinci yarısında, ülke pandeminin ardından artan yaşam maliyetleri ve enflasyonla boğuşurken kendinin ve İşçi Partisi'nin popülaritesinin 2017'den bu yana en düşük seviyelerine düştüğünü gördü. Konut fiyatları, çocuk yoksulluğu ve karbon emisyonları gibi uzun vadeli konularda vaat ettiği ”dönüştürücü” değişikliği sağlama becerisine dair şüpheler arttı.