Cherchez La Femme
“Abartma” demeyin; birazdan bazı veriler paylaşacağım siz de göreceksiniz durumu.
Haydi biraz geri gidelim, ta Adem Baba’nın zamanına. Hikayemiz kutsal kitaplarda da atıfta bulunulan bir Mezopotamya mitine1 dayanıyor. Yani bir kutsal metine değinmeyeceğiz, isimleri de mitolojideki şekliyle kullanacağız, bunu söyleyeyim ki gereksiz hassasiyet oluşmasın. Hikayeye göre Adem’in ilk eşi aslında Havva değil. Kendisi ile birlikte yaratılan bir de kadın var: Lilith. Birlikte Cennet Bahçesi’ne yerleşiyorlar. Eh ne güzel işte, mutlu mesut yaşasınlar diyeceksiniz ama öyle olmuyor. Lilith her konuda kendisini Adem’le eşit hatta bazen üstün görüyor ve sonunda olanlar oluyor. Lilith tası tarağı toplayıp kendini cennetten dışarı atıyor. Buyrun size kendi başına buyruk, asi bir kadın portresi.
Gelelim ikinci kadın Havva’ya. Yalnız kalan Adem’e bir eş lazımdır tabii ki ama malum, etrafta kimse yoktur. Bir çare bulunur ve bu sefer Adem’e itaat etmesi beklentisiyle kaburgasından bir parça alınarak Havva’yı yaratma kararı alınır. Ancak kaburgayı alıp yukarıya çıkaran melek yolda şeytanla karşılaşır. Şeytan şeytanlığını yapar ve kaburgayı kapıp kaçmaya çalışır. Başarır da ama o arada kendisi de kuyruğunu kaptırmıştır. Kaburga gitmiş elde malzeme olarak şeytan kuyruğu kalmıştır. Evet bildiniz, Havva’nın ham maddesi ne topraktır ne de kaburga; şeytan kuyruğundan mamul bir varlıktır. Masum görünüşlü ve itaatkardır ama sonunda Adem’e elmayı yedirir ve beraberce cennetten kovulurlar. İşte, gülümseyen kadına güvenen liderin hazin sonu.
Kıssadan hisse, kadın meselesinin özünü küresel arketiplerin temelinde yer alan bu masala dayamak mümkün. İki temel kadın profili var, ikisi de birbirinden felaket. Biri asi ve kavgacı diğeri itaatkar ama sinsi ve düzenbaz. “Masal anlatma kardeşim” diyenlere güncel veriler geliyor şimdi. 81 bin performans değerleme belgesi üzerinden yapılan bir araştırmada2 kadınlar ve erkekler için en çok kullanılan olumlu/olumsuz sıfatlar bulunmuş.
Erkekler için en sık kullanılan olumsuz kelimeler küstah ve sorumsuz. “Delikanlı işte, öyle olur iyisi” malum… Kadınlara gelince yelpaze daha geniş: Bencilden fırsatçıya, dedikoducudan isyankara hepsi orada, sanki Lilith’le Havva bir araya gelmişler performans değerlemeye girmişler.
Başka bir araştırma da erkeklerle kadınların olguları değerlendirmelerindeki farkları gösteriyor. Kurumlarında kadınların fikirleri ve katkılarının takdir edildiğini söyleyen erkeklerin oranı yüzde 71, onlarla hemfikir olan kadınların oranı sadece yüzde 40. İşe alımlarda çeşitlilik ilkesine uyulduğunu söyleyen erkeklerin oranı yüzde 54, kadınlarınki yine yüzde 40. Kurumlarında kadınların desteklendiğini söyleyen erkeklerin oranı yüzde 77, özellikle alt yönetim kademeleri için kadınların oranı yüzde 28.
Araştırma ABD’de yapılmış, ülkemizdeki durumun daha iyi olduğunu söylemek isterdim ama elimde veri yok; belki de iyi ki yok. O zaman biraz serbest yorum: Ben kurumların içinde bir bilişsel uyumsuzluk salgını olduğunu düşünüyorum. Erkekler durumun vehametinin farkında ama “Spora başlamak lazım abi” düsturuyla hareket ediyorlar, tabii ertesi güne yine aynı tas, aynı hamam… Kadınlar ve çeşitlilik iyi hoş ama iş uygulamaya gelince zurna zırt diyor.
Peki ne yapacağız, yani biz erkekler? Kadın meselesi aslında bir erkek meselesidir diye başlayalım. İlk iş mevcut durumla yüzleşmek. Sonra küçük davranışların tutumları ve tutumların da değerleri etkilediğini hatırlayıp o ufak adımları atmak. Kurumsal hedeflerin içine bir yerlerden kes/yapıştır yöntemiyle eklendiğini düşündüğümüz kriterleri ciddiye alıp okumak, karşıysak dile getirmek, değilsek gereğini yapmak. Yapmazsak sadece kadınların değil tüm yeteneklerin bir bulaşıcı hastalık gibi yayılan iş tatmini düşüklüğü, psikolojik güvenlik eksikliği, anlam kaybı gibi performans katillerine teslim olacağını öngörmek, ta yüreğimizde hissetmek ve beynimize kazımak. Evet, kadını arayın. Bulunca göreceksiniz, katil o değil.