;
Arama

Akıldışı liderler çağı: Onları biz seçtik — Peki şimdi ne yapacağız?

Antik dönemlerden bu yana dünya sahnesi güçlü ama öngörülemez liderlerle doludur: Cengiz Han’ın sertliği, Napolyon’un büyüklenmeci ihtirası, Hitler’in yok edici ideolojisi… 

18 Mayıs 2025, 12:07 Güncelleme: 18 Mayıs 2025, 14:02

 

İçinde yaşadığımız çağın en temel çıkmazı, sadece ekonomik krizler ya da bölgesel savaşlar değil; yönetişim erdeminin yerini hızla akıldışı, popülist, kutuplaştırıcı bir küresel liderlik anlayışının almasıdır. 

Bu sadece bir “kişilik” sorunu değil; kolektif bir zihniyet krizidir. Dünyayı yöneten bazı liderler, artık sadece karar alıcı değil, duygu yönlendirici, gerçeklik eğip büken, hatta sistemleri kendi suretinde dönüştüren figürler haline geliyor.

Ve bu ilk kez olmuyor.

Antik dönemlerden bu yana dünya sahnesi güçlü ama öngörülemez liderlerle doludur: Cengiz Han’ın sertliği, Napolyon’un büyüklenmeci ihtirası, Hitler’in yok edici ideolojisi… 

Yakın tarihte Kaddafi, Saddam, hatta Esad gibi isimlerin arkasında da karizmatik bir güç değil, korkunun ve kaosun egemenliği vardı. 

Şimdi ise çağdaş “çılgın” liderler takım elbiseyle, seçimle ve medya hakimiyetiyle iktidara geliyor.

Bugünün çarpıcı örneklerinden biri Donald Trump. Kimine göre Amerikan tarihinin en bölücü lideri; kimine göre “Batı’nın uyanışı”. İlk döneminde attığı birçok sıra dışı adıma rağmen 2025 itibariyle ikinci kez seçildi. Trump, yalnızca bir lider değil; arkasında çok güçlü bir koalisyonun taşıyıcısı: Evanjelik muhafazakârlar, ekonomik milliyetçiler, statükodan rahatsız beyaz orta sınıf ve “sistemi yıkmak isteyenler”. 

Onu beğenelim ya da eleştirelim, Trump artık sadece bir kişi değil, bir zihniyet, bir model ve yeniden şekillenen bir dünya vizyonudur.

Benzer bir eğilim Hindistan’da Modi’de, Rusya’da Putin’de, Çin’de Şi Cinping’de, daha birçok ülkede görülebilir. Bu liderler, demokrasi zemininde yükselse de iktidara geldiklerinde demokratik kurumları zayıflatmayı, medyayı tek sesli hale getirmeyi, yargıyı kontrol altına almayı tercih ediyorlar. 

Bunu da toplumun gözünde “istikrar” ya da “beka” söylemiyle meşrulaştırıyorlar.

Buradaki esas tehlike şu: Bu liderler boşlukta doğmuyor. Onlar birer semptom. Asıl hastalık, yorgun, öfkeli, yönünü kaybetmiş toplumların “tek adam” arayışıdır. Sandığa gidip onlara oy verenler biziz. Onları alkışlayan, kutsayan, mutlak haklı gören bizleriz. Güce karşı büyülenmişliğimiz, çoğu zaman özgürlüğümüzden daha kıymetli hale geliyor.

Ama iktidara yerleşen lider, kolay kolay gitmek istemez. Sistemi kendine göre dönüştürür. Otoriterleşme, başta küçük adımlarla, sonra olağanlaşan uygulamalarla gelir. “Geçici” yetkiler “kalıcı” hale gelir. Hukuk ikinci plana düşer; sadakat liyakatin önüne geçer. Ve bir sabah uyanırsınız, artık sadece bir lidere değil, onun ideolojik gölgesine, kültürel tahakkümüne ve toplumsal kutuplaşmanın merkezine hapsolmuşsunuzdur.

Yeni dünya düzeni ise henüz oturmuş değil. Çünkü onu adil biçimde inşa edecek, evrensel düzeyde saygı gören, entelektüel donanıma sahip, meşruiyeti yüksek küresel liderler sahnede yok. 

Soğuk Savaş sonrası sistemin çözülmesiyle doğan boşluğu dolduracak bir “akıl birliği” de ortada görünmüyor. 

Ne yazık ki, önümüzdeki dönemin hâkim figürleri otoriter ama donanımsız, güçlü ama vizyonsuz liderler olmaya devam edecek gibi. Bu eğilim yalnızca Orta Doğu’da değil; Avrupa’dan Amerika’ya, Çin’den Hindistan’a kadar geniş bir yelpazede kendini gösteriyor. 

Otoriterliğin filizlendiği, hatta kök saldığı bir dönemin içindeyiz. 

Ve eğer buna karşı kolektif bir bilinç ve demokratik refleks geliştiremezsek, geleceğin siyasi iklimi bugünkünden daha gri, daha gürültülü ve daha tehlikeli olabilir.

Bu nedenle çözüm ne romantik bir nostalji ne de felaket tellallığıdır. İhtiyacımız olan şey, seçmenin yeniden sorumluluk almasıdır. Demokrasi sadece sandık değildir. Demokrasi, bireyin kendini özgürce ifade edebildiği, kurumların şeffaf ve hesap verebilir olduğu, hukukun kişiye değil kurallara bağlı olduğu bir düzendir. 

“Çılgın” ya da “karizmatik” liderlerden fazlasına ihtiyacımız var: Kuralları olan bir düzen, işleyen bir denetim mekanizması ve güçlü bir sivil toplum.

Unutmayalım: Liderler bir aynadır. Onlara bakan bizler, aslında kendi arzularımızı, korkularımızı ve eksiklerimizi görürüz. Ve tarihin en büyük liderlik hataları, toplumların onları kutsallaştırdığı anlarda yapılır.

Trump, Putin, Modi ya da diğerleri… Onlar çağın sonucu. Ama bu çağın nasıl sona ereceği, yalnızca onların değil, bizim ellerimizde.

Unutmayalım: Tarih, sadece yönetenleri değil, onların peşinden gidenleri de yargılar.


"Dünya" Kategorisinden Daha Fazla İçerik

  • ABD'den İran'a net mesaj: Uranyum zenginleştirmesine sıfır tolerans

    ABD'den İran'a net mesaj: Uranyum zenginleştirmesine sıfır tolerans

  • Zelenskiy'den Trump'a savunma ve ticarette işbirliği teklifi

    Zelenskiy'den Trump'a savunma ve ticarette işbirliği teklifi

  • ABD eski Başkanı Biden’a konulan agresif prostat kanseri nedir?

    ABD eski Başkanı Biden’a konulan agresif prostat kanseri nedir?

  • Romanya cumhurbaşkanlığı seçimini Batı yanlısı Nicușor Dan kazandı

    Romanya cumhurbaşkanlığı seçimini Batı yanlısı Nicușor Dan kazandı

  • Portekiz'de aşırı sağ yükseldi, sol parti çöktü

    Portekiz'de aşırı sağ yükseldi, sol parti çöktü

  • Katarlılar Boeing 747’den kurtulmak için mi Trump'a verdiler?

    Katarlılar Boeing 747’den kurtulmak için mi Trump'a verdiler?

Yazarlar

Çok Okunanlar

  • forbes.com.tr

    Dünyanın en zengin 10 insanı (Ocak 2025)


  • Nilgün Balcı Çavdar, Cem Cemal Pekin, Erkan Kızılocak

    Dolar milyarderi Türkler


  • Nilgün Balcı Çavdar, Erkan Kızılocak, Cem Cemal Pekin, Nuray Tarhan

    En zengin 100 Türk


  • Dünyanın en zengin 10 kişisi (Kasım 2024)


  • forbes.com.tr

    En zengin Türklerin sıralaması nasıl değişti?