ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırısı ne kadar etkili oldu?

ABD Başkanı Donald Trump, ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarının onları tamamen ve kesin olarak yok ettiğini iddia etti. Yine de ne kadar fiziksel hasar meydana geldiği ya da bu durumun İran’ın nükleer programı üzerindeki uzun vadeli etkisinin ne olacağı belirsizliğini koruyor.
Hedef neydi?
İran Atom Enerjisi Kurumu (AEOI) Fordow, İsfahan ve Natanz tesislerinin hedef alındığını doğruladı ancak nükleer programlarının durdurulamayacağını belirtti. İran ve BM nükleer denetleme kuruluşu, saldırıların ardından üç konumda da radyoaktif kirliliğe dair herhangi bir belirti olmadığını açıkladı.
İran Kızılayı, ABD saldırılarında can kaybı yaşanmadığını bildirerek, tesislerin büyük ölçüde önceden tahliye edildiği yönündeki İran iddialarını doğrular nitelikte açıklamalarda bulundu. Ülkenin Sağlık Bakanlığı, yaralanan kişilerde nükleer kirlenmeye dair herhangi bir kanıt bulunmadığını söyledi. Saldırının hemen ardından ABD askeri yetkilileri, haftalardır planlanan bu operasyon sonucunda üç tesiste ağır hasar oluştuğunu belirtti; bu da saldırının İsrail ile koordine edildiğini ima ediyordu. Pentagon, hasar tespit değerlendirmesinin halen sürdüğünü açıkladı.
Fordow’da ne oldu?
İran’ın nükleer tesisleri arasında askeri açıdan en zor hedef olarak görülen Fordow’daki uranyum zenginleştirme tesisi (operasyonun birincil hedefiydi) Zagros Dağları’nın altına gömülmüş durumda. Raporlara göre bu tesis 45-90 metre kalınlığındaki büyük ölçüde kireçtaşı ve dolomitten oluşan ana kayanın altına inşa edilmişti. Bazı uzmanlar tortul kaya katmanlarının santrifüj dizisinin vurulmasını zorlaştırabileceğini ve patlama dalgalarına karşı jeolojik bir tampon görevi görebileceğini öne sürdü.

Saldırı Pasifik’te aldatma uçuşu yapan başka B-2’lerin ardından, ABD’den kalkan yedi adet B-2 Spirit hayalet bombardıman uçağı tarafından gerçekleştirildi. ABD donanmasına ait gemilerden İran’ın güney sularına Tomahawk füzeleri fırlatıldı. Tesis, İran saatiyle yaklaşık 02.10’da 13 bin 600 kg ağırlığında bir düzine sığınak delici mühimmatla vuruldu. Bu silahların operasyonel olarak ilk kez kullanıldığı belirtildi. Kullanılan mühimmat sayısı, daha küçük bir saldırının hedefe ulaşamayabileceği yönünde bir güven eksikliğine işaret ediyor.
Sonucun büyük ölçüde tesisin içindeki betonun türüne bağlı olduğu düşünülüyor. Sığınak delici mühimmatların nüfuz yetenekleri büyük oranda 5.000 psi dayanıklılığa sahip betonlar baz alınarak hesaplanıyor. İran’ın daha dayanıklı beton kullanmış olabileceği düşünülüyor. Tesisin hemen ardından çıkan yangına ait video görüntüleri olsa da pazar günü yayınlanan uydu görüntülerinin gerçekçi olmadığı tahmin ediliyor.
Tesisin ana destek binasında hasar gözlenmedi ancak bir sırt hattı bölgesinin topoğrafyasında değişiklik olduğu ve düzleştiği, ayrıca sırt hattı yakınlarında bombaların açtığı çukurların çevresinde kaya izleri bulunduğu gözlemlendi. Analistler, saldırının tesisin ana giriş tünelini hedef alabileceğini öne sürmüştü, fakat asıl saldırı başka bir bölgede yoğunlaşmış görünüyor.
Trump’ın “tamamen yok edildi” iddiasının aksine, New York Times’a konuşan iki İsrailli yetkili Fordow’da ciddi hasar olduğunu ancak tesisin tamamen yok edilmediğini söyledi. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, “Yer altındaki hasarın derecesine dair değerlendirme konusunda henüz bir şey söyleyemeyiz. Önemli olabilir; kayda değer olabilir ancak biz ya da herhangi bir başkası bunun ne kadar zarar gördüğünü söyleyemez” dedi.
İsfahan’da ne oldu?
İsfahan’daki nükleer teknoloji merkezi, sığınak delici bombalar yerine Ohio sınıfı bir denizaltıdan fırlatılan Tomahawk seyir füzeleriyle vuruldu. Sosyal medyada paylaşılan videolarda, cumartesi gecesi tesisten uzakta bir patlama görüldü. UAEA’ya göre İsrail saldırılarında vurulan dört binaya ek olarak altı başka bina daha hedef alındı; bunlar arasında bir yakıt çubuğu üretim tesisi de yer alıyor. Ajans, İsfahan’daki hedef alınan tesislerde ya hiç nükleer madde bulunmadığını ya da sadece az miktarda doğal ya da düşük zenginlikte uranyum olduğunu belirtti.
Natanz’da ne oldu?
Natanz, çatışmanın başında İsrail saldırılarıyla zaten zarar görmüştü; yapılan değerlendirmeler ana santrifüj salonuna enerji sağlayan elektrik santralinin vurulduğunu gösteriyordu. Burada uranyum yüzde 60’a kadar zenginleştirilmişti; bu, silah seviyesinin altında. Görünüşe göre Natanz’daki yer altı zenginleştirme salonu hedef alındı. Pazar günü tesise ait uydu görüntülerinin iyileştirilmiş versiyonları, yer üstü binalarda yeni hasar ve tesisin ortasında yeni kraterler olduğunu gösterdi. ABD saldırılarına yanıt olarak İran, pazar günü İsrail’e balistik füzeler fırlattı; bu olay ülke genelinde hava saldırısı sirenlerinin çalmasına ve 16 kişinin yaralanmasına neden oldu.
İran’ın nükleer programı yok mu edildi?
İran, saldırılardan birkaç gün önce tesisleri tahliye ettiğini iddia etti ve birkaç gün öncesine ait uydu görüntüleri, Fordow giriş tüneli yakınında alışılmadık kamyon trafiği olduğunu gösteriyor. Bu da, tesislerden bazı malzemelerin, muhtemelen uranyum stoklarının ya da bir kısmının taşındığını doğrular nitelikte.
Analistler uzun süredir, bir nükleer tesisin fiziksel işleyişinin sekteye uğratılabileceğini ve örneğin bilim insanlarının öldürülmesiyle bir programın kapsamının sınırlanabileceğini ancak onlarca yıl süren program boyunca edinilen teknik bilginin yok edilemeyeceğini savunuyor. Sonuçta asıl soru, ABD-İsrail saldırılarının İran’ı teslim olmaya zorlayacak kadar etkili olup olmadığı, yoksa rejimi geçerli bir nükleer silah üretme çabalarını hızlandırmaya mı teşvik ettiği.