400 kiloluk zenginleştirilmiş stok, saldırının kaderini belirleyecek: İran’ın uranyumu nerede?
ABD’ye ait hayalet bombardıman uçakları, İran’ın başlıca nükleer tesislerine 13.600 kilogramlık bunker-buster bombaları bıraktıktan sonra eski Başkan Donald Trump, “Başlıca nükleer zenginleştirme tesisleri tamamen yok edildi” açıklamasında bulundu.
Tahran’ın yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum ürettiği Natanz ve Fordo tesislerinin ciddi hasar gördüğünden şüphe yok. Yakıt döngüsü ve depolama için kullanılan üçüncü bir tesis olan İsfahan da bir Amerikan denizaltısından fırlatılan Tomahawk füzeleriyle vuruldu. Ancak Trump yönetimi zarar tespitine devam ederken, kritik soru şu oldu: İran’ın nükleer programı gerçekten yok mu edildi, yoksa daha küçük ve gizli tesislere mi taşındı?
Bu sorunun cevabı büyük ölçüde İran’ın 408 kilogramlık yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum stokuna ne olduğuna bağlı. Eski ABD’li yetkili Richard Nephew, “Bu mesele, materyale ve onun nerede olduğuna dayanıyor" değerlendirmesini yaptı. Obama ve Biden yönetimlerinde İran dosyasını yürüten Nephew, “Şu an itibarıyla bu materyalin nerede olduğunu bilmiyoruz ve yakın zamanda ulaşabileceğimiz konusunda da ciddi bir güvenimiz yok" ifadelerini kullandı.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ise İran’ın bu materyali taşıyıp taşıyamadığının “günlerce” kesin olarak bilinemeyeceğini belirterek, “Taşımadıklarını sanıyorum, çünkü şu an hiçbir şeyi hareket ettiremezsiniz. Bir kamyon yola çıkar çıkmaz İsrail onu görür, hedef alır ve imha eder" dedi.
İranlı üst düzey bir rejim yetkilisi ise zenginleştirilmiş uranyumu yerinde tutmanın “çok safça” olacağını söyledi. Yetkili ayrıca İran’ın nükleer programının her zaman barışçıl ve sivil amaçlarla yürütüldüğünü savunarak, silahlanma niyetlerinin olmadığını iddia etti. Ancak İsrail ile artan gerilimle birlikte, bazı İranlı yetkililer Tahran’ın nükleer doktrininde değişikliğe gidebileceğinin sinyallerini verdi.
İran'dan 'Oyun bitmedi' mesajı
Bazı analistler, İran’ın caydırıcılığını yeniden sağlamak amacıyla gizli tesislerde bomba geliştirmeye hız verebileceği konusunda uyarıda bulunuyor. İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’in kıdemli danışmanı Ali Şemhani, “Nükleer tesisler yok edilse bile oyun bitmiş sayılmaz" mesajını verdi. Şemhani, X üzerinden yaptığı paylaşımda, “Zenginleştirilmiş materyal, yerli bilgi birikimi ve siyasi irade hâlâ mevcut" ifadelerini kullandı. İsrail’in ilk saldırısında yaralandığı bildirilen Şemhani, İran’ın nükleer kapasitesinin hâlâ ayakta olduğunu savundu.
Zenginleştirilmiş uranyumun daha önce Natanz (İran’ın merkezinde), Fordo (Kutsal Kum kenti yakınlarında bir dağın içine oyulmuş başlıca zenginleştirme tesisi) ve İsfahan’daki tünellerde depolandığı bildiriliyor. Soğutulduktan sonra su ısıtıcısı benzeri büyük silindirik kaplarda toz hâlinde muhafaza ediliyor.
Yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum stoku, İran’ın toplamda 8.400 kilogramı aşan (büyük bölümü düşük saflıkta) uranyum stoku içinde yer alıyor. Bu miktar, İran’a birkaç nükleer bomba üretimine yetecek bölünebilir malzeme sağlama kapasitesi sunuyor. Ancak uzmanlara göre bir nükleer silahın fiziksel olarak üretimi aylar veya bir yıl kadar sürebilir.
İsrail’in saldırıları sonrası asıl riskin, İran’ın bu stokları gizli yerlere taşıyarak burada daha önce kurulmuş santrifüjlerle üretime devam etmesi olduğu belirtiliyor. Richard Nephew, “Buradaki bilinmeyenler bizi adeta öldürüyor" derken, Fordow’da saldırı öncesi yüzde 90 saflıkta üretim yapılabilmişse bunun iki nükleer bomba için yeterli olabileceğini vurguladı.
Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore gibi ülkeler, ABD’nin gözetimi ve kısıtlamalarına rağmen başarılı şekilde gizli nükleer silah programları geliştirmişti. İsrail istihbarat servisi Mossad’ın eski İran uzmanı Sima Shine da İran’ın materyali taşıdığına inandığını ifade ederek, “Gelişmiş santrifüjleri ve yeterli miktarda zenginleştirilmiş uranyumu bir yerlere taşıdılar. Program, Amerikalılar ne derse desin tamamen yok edilmedi" yorumunu yaptı.
Bir İsrailli yetkili, Tahran ile Washington arasındaki görüşmelerin yeniden başlaması durumunda Netanyahu’nun İran’ın elindeki yüksek saflıkta uranyumu yurtdışına teslim etmesini şart koşabileceğini söyledi. Başka bir yetkili ise İran’ın bu materyalin en azından bir kısmını gizlice kaçırmış olabileceğini kabul etti. Ancak aynı yetkililer, İsrail’in son günlerde en az 11 İranlı nükleer bilim insanına suikast düzenlemesinin ardından rejimin “etkili ve minyatürize bir nükleer silah” üretmekte zorlanacağını belirtti.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İran’daki Fordow, Natanz ve diğer ilan edilen tesislere düzenli olarak denetçi gönderiyordu. Ancak İsrail’in saldırıları bu teftişleri durdurdu. Zaten 2015 nükleer anlaşmasından Trump’ın çekilmesiyle birlikte, İran’ın geliştirdiği binlerce gelişmiş santrifüjün denetim dışı kaldığı biliniyordu.
Son yıllarda İran’ın UAEA ile işbirliği büyük ölçüde zayıflamış, bu da 2015 anlaşması çerçevesinde kabul edilen denetim seviyesinin korunmasını engellemişti. İsrail’in saldırısından birkaç gün önce UAEA’nın İran’ı kınayan bir karar almasının ardından, İran daha önce beyan edilmemiş üçüncü bir zenginleştirme tesisini inşa ettiğini duyurdu.
İsrail, saldırıların ilk gününde Natanz tesisini hedef aldı ve daha sonra aynı tesisi tekrar vurdu. UAEA’ya göre bu saldırılar yer üstü ve yer altı bölümlerinde ciddi hasara yol açtı. İsrail ayrıca İsfahan tesisini iki kez hedef aldı. Ancak Fordow’a önemli ölçüde zarar verecek askeri kapasiteye sahip olmayan İsrail, bu görev için ABD’nin müdahalesini bekledi.
Crisis Group’un İran uzmanı Ali Vaez, “Bu, İran’ın nükleer programının bildiğimiz şekliyle sonu. Eğer program hayatta kalırsa ya gizli bir silah programına dönüşecek ya da bir anlaşmayla nükleer yakıt döngüsüne erişimi olmayan, etkisiz bir sivil programa indirgenecek" dedi.