Köpekler: İnsanlığın eski dostu, Türkiye’nin yeni imtihanı
Köpek, insanlığın en eski yoldaşı. Avda yanımızda koştu, evimizi korudu, yolculuklarımızda dost oldu, yalnızlığımızı paylaştı. Bugün de çoğumuz için ailenin bir üyesi. Üstelik yalnızca can yoldaşı değil; aynı zamanda terapi, sağlık, güvenlik ve ekolojik denge unsuru.
Bunu en yakından annemde gördüm. Kız kardeşimi genç yaşta kaybettiğimizde annemin dünyası kararmıştı. İçinde açılan o derin yarayı iyileştirmek, sevgi boşluğunu doldurmak için hastane önünde bulduğumuz Minnoş’a sarıldı. Minnoş, hem onun yalnızlığını hafifletti, hem de hayata yeniden tutunmasına yardım etti.
Köpeklerin insan ruhuna dokunan, görünmez yaraları onaran o iyileştirici yanının en somut örneğiydi bu. Çocuklarımız için de böyledir; bir köpek çoğu zaman en iyi ilaç, en iyi sırdaş olur büyüme yolculuklarında.
Ama köpek meselesi yalnızca bireysel değil, toplumsal da. Çünkü köpek nüfusunun kontrolü, modern toplumların karşısına hâlâ çözülmesi gereken ciddi bir mesele olarak çıkıyor.
Bugün dünyada yaklaşık 900 milyon köpek var. Bunun yüzde 10’u Avrupa’da, en yüksek kişi başına sahiplik oranı Macaristan’da. ABD, Çin, Brezilya gibi ülkeler mutlak sayıda önde. Türkiye’de ise tablo farklı: tahminlere göre 5–6 milyon köpeğin en az üçte ikisi sokaklarda yaşıyor. Bu hayvanlar hem içimizi sızlatan bir yaşam sürüyor, hem de kimi zaman insanların güvenliğine tehdit oluşturabiliyor. Oysa onlar mutlaka daha gerçekçi, daha merhametli bir politikayı hak ediyor.
Dünyadan yansımalar
ABD, 90 milyon köpekle hem sayı hem de pet ekonomisinin hacmi bakımından lider. Köpek mamalarından sigortaya, veterinerlik hizmetlerinden pet otellerine kadar milyarlarca dolarlık dev bir sektör doğdu.
Çin, 52 milyonu aşkın köpekle hızla büyüyen bir pazar. Tek çocuk politikası sonrası yalnızlaşan aile yapısı, şehirleşme ve gelir artışı, evcil hayvanları orta sınıf yaşam tarzının vazgeçilmez parçasına dönüştürdü.
Brezilya, 50–60 milyon köpeğiyle Latin Amerika’nın dev ülkesi. Sokak köpekleri burada hayatın bir parçası; “vira-lata caramelo” adlı sıradan melez köpek ulusal ikon hâline geldi.
Avrupa daha disiplinli. Almanya’da köpek vergisi (Hundesteuer), mikroçip ve kayıt zorunluluğu sayesinde sokak köpeği neredeyse yok. İngiltere’de mikroçip zorunlu, tehlikeli ırklara karşı özel yasaklar var. Hollanda ise sabırla, on yıllara yayılan bir programla sokak köpeklerini sıfıra indirdi.
Orta Doğu’da ise tablo parçalı. Dubai’de kayıt ve aşı zorunlu, İran’da kamusal alan yasakları uygulanabiliyor. Dini nedenlerle bazı toplumlarda köpek hâlâ makbul sayılmıyor. Rusya ise 2018’de çıkardığı yasayla öldürmeyi yasakladı, barınak ve sterilizasyonu öne çıkardı.
Türkiye’nin tablosu
Türkiye’de 4 milyon civarında sokak köpeği olduğu söyleniyor. Bazı akademik çalışmalar daha düşük rakamlar verse de elimizde güvenilir, ulusal bir envanter yok. Evcil köpekler için PETVET sistemine kayıtlı yaklaşık 1 milyon köpek var; kayıt dışılarla birlikte bu sayı 2–2,5 milyona çıkıyor.
Yani toplamda 5–6 milyon köpek, bunun büyük çoğunluğu sokakta. Bu, Avrupa’daki hiçbir ülkeye benzemeyen bir tablo.
2024’te çıkarılan yasa, belediyelere sokak köpeklerini toplama, barınaklara alma, aşı ve kısırlaştırma yapma, sahiplendirme yükümlülüğü getirdi. Ancak agresif ya da iyileşmez hastalıklı olanlar için ötenazi yolu açık bırakıldı. 2028’e kadar barınak kapasitesinin artırılması hedefleniyor.
Bugünse yalnızca 105 bin kapasiteli 322 barınak var. 4 milyonluk nüfus karşısında bu, buzdağının yalnızca görünen kısmı. Yasa çıkarmak yetmez; etkili uygulama, zorunlu kaynak aktarımı, şeffaf ve hesap verebilir izleme süreci şart.
Dünya dersleri
• Kayıt–mikroçip–vergilendirme: Almanya ve İngiltere, sahipsiz köpek sorununu bu üçlüyle çözdü.
• Yüzde 70 aşılama eşiği: Kuduz eliminasyonu için kritik eşik.
• Sürekli sterilizasyon: Hindistan ve Romanya’daki hatalar, bir defalık kampanyaların çözüm olmadığını gösteriyor.
• Ötenazi çözüm değil: Romanya’da görüldü; boşalan alanı yeni köpekler doldurdu.
• Sahiplendirme kültürü: Brezilya’daki “caramelo” hikâyesi, pozitif anlatıların önemini gösteriyor.
• Şeffaf veri: Hollanda, yalnızca teknik değil, iletişimle de güven kazandı.
Köpek ekonomisi
Köpekler artık yalnızca dost değil; aynı zamanda büyük bir ekonomik sektörün aktörleri.
• Türkiye’de pet sektörü 2024’te 50 milyar TL’yi geçti.
• Mama pazarı 30 milyar TL civarında; ithal premium mamalar ciddi döviz açığı yaratıyor.
• Veterinerlik hizmetleri, aksesuar, bakım merkezleri, pet otelleri bu ekonominin parçaları.
Kısacası köpek refahı, hem bir etik mesele hem de ciddi bir iş kolu.
Vergi ve finansman: Türkiye için bir öneri
Türkiye’de evcil köpeklerden doğrudan vergi alınmıyor. Oysa Avrupa örnekleri yol gösteriyor:
• Evcil köpek vergisi getirilmeli; gelir, yalnızca sokak hayvanlarının kısırlaştırma, aşı, barınak ve sahiplendirme çalışmalarına harcanmalı.
• Mama üzerindeki yüksek KDV kaldırılmalı ya da düşürülmeli; bu hem sahiplenmeyi artırır hem de aile bütçesini rahatlatır.
• Böylece kaynak yaratılır, yük yalnızca belediyelerin sırtından kalkar.
Türkiye için yol haritası
1. Ulusal envanter: İl ve ilçe bazında düzenli, şeffaf veri.
2. Kapasite artışı: Bölgesel barınaklar, mobil sterilizasyon ekipleri.
3. Finansman: Evcil köpek vergisi + merkezi eş finansman + uluslararası kaynaklar.
4. Yüzde 70 aşılama hedefi: Kuduz riskini kökten çözmek için.
5. E-sahiplendirme platformu: Dijital çağda sahiplendirmeyi kolaylaştırmak.
6. Terk edenlere yaptırım: Mikroçip sayesinde sorumluluk izlenebilir.
7. Davranış temelli risk yönetimi: Irk yasakları yerine eğitim ve sigorta.
8. Toplumsal eğitim: Okullarda sorumlu sahiplik dersleri; köpek sevgisi ve bakım bilincini artırmak.
9. “One Health” yaklaşımı: İnsan-hayvan-çevre sağlığını birlikte düşünmek.
Güvenlik ile merhamet arasında
Türkiye’nin önündeki sınav şu: Hem sokakları güvenli kılmak, hem de merhametten uzaklaşmamak. Ne köpekleri kaderine terk edebiliriz, ne de toplu ötenaziyle çözüm bulabiliriz.
Doğru yol; veriye dayalı, finansmanı garanti, uzun vadeli ve toplumla barışık bir strateji. Çünkü köpekler yalnızca bir sorun değil, aynı zamanda bir ayna: Bizim kim olduğumuzu, merhametimizi, düzen kurma becerimizi gösteriyorlar. Kediler de bu denklemin parçası; onlar da aynı merhameti hak ediyor.
Güvenli sokaklar ve yüksek hayvan refahı aynı anda mümkün. Yeter ki doğru dengeyi, sabırla ve akılla kuralım. Ve devlet, belediyeler, sivil toplum, bireyler hep birlikte hareket edelim.