Kıymetli maden fonlarının toplam büyüklüğü 1.3 trilyon TL’ye çıktı
Yılın sonunda, yatırımcı cephesinden bakınca durum kısaca şöyle özetlenebilir: “2025 altının altın yılıydı.” 2026 için temkinli tahminler ons başına 4 bin 500, daha iyimserler ise 5 bin dolarlar seviyesinde. Uluslararası yatırım kuruluşlarında (Bank of America, JP Morgan gibi ) 6 bin dolar diyenlerin sayısı da artmaya başladı...
Yıla ons bazında 2 bin 624 dolardan başlayan altın ekim ayında 4 bin 380 dolara çıkarak tüm zamanların rekorunu kırdı. Ardından gelen kar satışlarına rağmen son günlerdeki atağı ile yeniden tırmanışa geçerek 4 bin 200 dolar civarlarına ulaştı. Altını takip etmesiyle tanınan gümüş ise ekim ayında tüm zamanların rekoru olan 53,45 dolara kadar yükseldi. Bu seviyeden kar satışları gelen gümüş son günlerde yeniden tırmanışa geçti ve yeni tarihi zirve seviyesi olan 57 doları da geçti.
İç piyasada da ekim ayında ons fiyatlarındaki artışa bağlı olarak altın TL bazında rekorlar kırdı. Gram altının fiyatı tüm zamanların rekoru olan 5 bin 900 TL’yi aştı, son günlerdeki hızlı artışıyla gram gümüş fiyatı da yeni tarihi zirvesi olan 79 TL seviyesine kadar yükseldi.
Her iki değerli metal de yılboyunca yatırımcılarına iyi getiri sağladı. Yılbaşından kasım ayı ortasına kadar geçen yaklaşık 10,5 aylık süreçte ons altın yüzde 60, ons gümüş yüzde 75 kazanç sağladı. TL bazında yatırım yapanların getirileri ise altında yüzde 90, gümüşte 136 oldu.
Altını bu seviyelere taşıyan tüm belirsizlik ve gündemler, 2026’nın da gündeminde kalmaya devam ediyor. Tıpkı 2025’te olduğu gibi ABD ekonomisi ve ABD Başkanı Trump’ın politikaları dünya gündemini ve mali piyasaların yönünü belirleyecek gibi görünüyor. Fed’in faiz kararları, Çin - ABD ilişkileri, ticaret savaşları gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Piyasaların rotasını da bu başlıklar belirleyecek. Altın fiyatlarına ilişkin tahminlerdeki farklar da bu konulardaki farklı beklentilerden kaynaklanıyor. Fed’in (Trump’ın da desteklediği gibi) faiz indirimlerini sürdüreceği, Çin ile ilişkilerdeki yumuşamanın bir noktada kesileceği hatta Çin’in Tayvan’a savaş açması gibi ihtimalleri fiyatlayanlar altın için 5 bin dolar ve üzerini telaffuz ediyor.
Daha iyimser beklentiler gerçek olur, Rusya Ukrayna savaşı çözümlenir, Çin ABD ilişkilerindeki yumuşama sürer, Fed faiz indirimlerini askıya alırsa altın 4 bin - 4 bin 500 dolar arasında dalgalanabilir.
Ancak gelişmeler ne yönde olursa olsun, ortak görüş altının 2026’da da stratejik bir varlık olarak kalmaya devam edeceği.
Son iki yıldır artan jeopolitik riskler yüzünden, dünya merkez bankaları (başta Çin) büyük fonlar, şirketler ve küçüğünden büyüğüne yatırımcılar güvenli liman altına ve diğer kıymetli madenlere sığındı. Ata Portföy Genel Müdürü Batuhan Özşahin, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası, Rusya'nın yurtdışında bulunan 300 milyar euro'luk rezervlerine el konulması sonrası merkez bankalarının altın alımının tetiklendiğini söylüyor.
BES’ciler altını seçti
Son verilere göre bireysel emeklilik sistemindeki katılımcıların birinci tercihi de altın. TEFAS verilerine göre BES yatırımcılarının yüzde 42,7’si (15 Kasım itibarıyla) birikimini altın fonlarında değerlendirdi. Bu ilgi yatırım fonlarına şimdilik sınırlı yansıdı. Son iki yıldır ilgi artsa da bugün yatırım fonu pazarının sadece yüzde 6,5’i kıymetli maden fonlarından oluşuyor. Son iki yıldır altın ve daha sınırlı olsa da gümüş fonlarına ilginin arttığını doğrulayan KT Portföy Genel Müdür Yardımcısı Bayram Veli Savur, bu fonlara 2024 yılında 170 milyar TL, 2025’te (11 Kasım itibarıyla) 179 milyar TL yeni para girişi olduğunu söylüyor. Aynı dönemde kıymetli madenlere yatırım yapan fon müşteri sayısı (tekil değil) 5,2 milyondan, 2025 Kasım ayında 8,4 milyon kişiye ulaştı. Son bir yılda fonlardaki büyüme ise beş kat arttı. 2024 başında 282 milyar TL olan kıymetli maden temalı yatırım ve BES fonlarının ağırlıklı altına yaptıkları toplam yatırım büyüklüğü, 2025 Kasım ayı ortasında 1,3 trilyon TL’ye ulaştı.
Altın ve gümüş fiyatlarındaki bu hızlı çıkış altın yatırım fonlarını en çok kazandıran fonlar listesinin ilk sırasına yerleştirdi. Yılbaşından bugüne hisse senedi yoğun fonlarda getiriler (az sayıda istisna fon çıkartılırsa) yüzde 20-40’lar aralığında kalırken, aynı dönemde altın fonlarındaki getiriler yüzde 100 ile 85 aralığında gerçekleşti. Son yılların popüler yatırım aracı gümüş fonları da yılbaşından bu yana geçen yaklaşık 11 aylık süreçte yatırımcısına yüzde 110’lara varan kazançlar sağladı.
Neden yatırım fonu?
Altın ve gümüşle ilgili çok sayıda yatırım enstrümanı var. En yaygın ve en geleneksel olanı gram veya cumhuriyet altını. Son 10 yılda yatırımcılara saklama kolaylığı sağlayan altın mevduat da öne çıkmaya başladı. BDDK’nın son açıkladığı verilerine göre; eylül sonu itibarıyla bankalarda tutulan altın mevduat tutarı 2,6 milyar liraya ulaştı. Altın mevduat hesabı, bankaların müşterilerinin fiziki altınlarını ya da altın karşılığı TL-döviz bakiyelerini kaydi (elektronik) ortamda altın cinsinden sakladıkları bir mevduat türü. Son yıllarda en çok tercih edilen bir başka enstrüman ise altın yatırım fonları. Saklama riskinin olmaması, işçilik ve külçe bedeli ödenmemesi, düşük tutarda da olsa yatırım imkanı, işlemden bir gün sonra altın veya paranın hesaplara geçmesiyle (T artı bir) öne çıkan altın fonlara ilgi her geçen gün artıyor. Bu fonların bir diğer avantajı da maliyet. Portföy yönetim şirketleri toptan fiyat üzerinden alım yapabiliyor bu sayede daha düşük fiyattan alabiliyorlar. Oysa bankalar ve kuyumcular müşterilerine ortalama fiyatların üzerinde bir fiyat teklif ediyor. Özellikle altın ve gümüş fiyatlarının hızlı hareket ettiği dönemlerde alım fiyatı ortalama fiyatın 300 TL üzerinde, satış fiyatı da yine yaklaşık 300 TL altında gerçekleşebiliyor. Alım satım arasındaki makas çoğu zaman 500 TL’leri aşıyor. Bu nedenle fonlar üzerinden almak-satmak daha kârlı.
Ancak 2025’te yılında kıymetli maden fonlarından elde edilen kazançlara getirilen yüzde 17,5 stopaj yatırımcılara büyük maliyet oluşturdu. Artık 100 TL’lik altın fonundan 100 TL kazanan bir yatırımcı 17,5 TL gibi bir vergi ödemek zorunda. Bu şimdilik fonlara olan ilgiyi azaltmadı ancak yatırımcının getirisini önemli ölçüde aşağı çekti. Buna rağmen T artı 1 kuralı işleyen altın fonlarının yatırımcılar için halâ avantajını koruduğunu savunan portföy yöneticilerine göreyse, gümüşe fiziki yatırım daha cazip hale geldi. Bunun en temel nedeni Türkiye’de gram gümüş fonu mevzuatının henüz olmaması. Bu nedenle gümüş fonu kuran portföy yönetim şirketleri ağırlıklı ABD’den bu kontratları satın alarak fonlarını yönetiyor. Ülke farkı, zaman farkı nedeniyle şu anda işlemlerde T artı 3 geçerli. Yatırımcının alım veya satım emri verdiğinde üç gün sonra hesabına yansıması özellikle çok hızlı fiyat artış veya azalışı olduğu dönemlerde bir risk teşkil ediyor. Bu nedenle portföy yöneticilerine göre; “İyi bir yerden fiziki gümüş almak şimdilik daha avantajlı.”
Yönetim ücretine dikkat
Tüm yatırım fonlarında olduğu gibi kıymetli maden fonlarında da diğer bir maliyet kalemi yönetim ücreti. Kıymetli maden fonlarında portföy yönetim şirketlerinin yönetim ücretleri yüzde 0.3 ile yüzde 2 arasında değişiyor. Bu bilgi portföy yönetim şirketlerinin TEFAS’taki sayfalarında fon bazında açıklanıyor. Yönetim ücretinin bu kadar yüksek olmasının getiriyi düşürdüğüne dikkat çeken Bayram Veli Salur, Türkiye’nin tek gram altın bazında yatırım yapılabilen fonu olan KZL’de yönetim ücretinin yüzde 0,3 olduğunu söylüyor. KZL fonuna yatırımcılar TL bazında veya doğrudan gram altınlarını fon hesabına aktararak yatırım yapabiliyor. Gram altınlarını fona yatıranların satış yaptıklarında yine paralarını gram altın bazında aldıklarını söyleyen Salur, “Bu fonumuzun hem yönetim ücreti düşük, hem de gram altın bazında yatırım yapanlar yüzde 17,5’lik stopajdan çok daha az etkileniyor” diyor.
Sonuç: Altın yatırımı cazibesini 2026’da da koruyacak gibi görünüyor. Ancak altının da riskli bir yatırım aracı olduğunu ve tek bir yatırım aracına bağlı kalmamak gerektiğini unutmamak gerek. Waren Buffet’ın riski tarif ederken dediği gibi; “Nehrin derinliğini asla iki ayağınızla birlikte test etmeyin..."
“Sadece gümüşe yatırım yapmayın”
Kuveyt Türk Portföy Genel Müdür Yardımcısı Dr. Bayram Veli Salur
- Portföy büyüklüğü 100 milyar TL'den fazla olan dört farklı altın ve gümüş yatırım fonu yönetiyoruz. En büyük fonumuz 64 milyar TL büyüklüğüne ulaşan KZL fonumuz aynı zamanda gram bazında altına yatırım yapma imkanı da sunuyor. Bu özelliği nedeniyle Türkiye’nin tek fonu. Ayrıca KZU fonumuz altın, KGM fonumuz gümüş, KUT fonumuz ise altın, gümüş ve az da olsa platine yatırım yapıyor.
- Son iki yıldır yüksek getiri sağlamasına karşın altın hala çok riskli bir varlık. Bu nedenle kıymetli madenlere yatırımın portföylerdeki oranının yüzde 30’un çok üzerine çıkmaması gerektiğini düşünüyorum. Bugün hala para piyasası fonları reel getiri elde ediyor. Yılbaşından bugüne yüzde 17 civarında reel getiri sağladı. Burada hala fırsat devam ediyor.
- Altın fiyatlamasında artık yeni bir paradigma var. Geleneksel faiz ve dolar ilişkisinin zayıfladığı buna karşın fiyatları jeopolitik riskler ve rezerv varlık arayışlarının yönlendirdiğini görüyoruz. 2026’da Fed faiz indirimlerinin devam etmesi, jeopolitik tansiyonun sürmesi (Çin ABD ilişkileri gibi) ve rezerv çeşitlendirme eğilimi altını destekleyecektir. Bu nedenle 2026’da yükselişin ivme kaybederek de olsa sürmesini bekliyoruz.
- Baz senaryomuza göre; 2026 yılında ons altının 4 bin 600 dolar, ons gümüşün ise 57 dolar seviyelerine kadar yükselebileceğini öngörüyoruz. Bu durumda gram altın 7 bin 500 TL, gram gümüş 93 TL seviyelerini görebilir.
- Altın ve gümüş birbirine benzer görünse de fiyatlarını etkileyen dinamikler farklı. Altın daha çok jeopolitik riskler ve rezerv politikalarından, gümüş ise sanayi üretimi ve teknolojik talep gibi faktörlerden etkileniyor.
- Altın ve gümüşün fiyatı günlük bazda genelde yüzde 80 aynı yönde hareket eder. Ancak gümüş daha dalgalıdır. Yükseliş dönemlerinde daha fazla kazandırır ama düşüşlerde daha sert kayıplar yaşar. Bu yüzden belirsizlik dönemlerinde altın, iyimser piyasa koşullarında gümüş ağırlığını artırmak daha dengeli olur. Ama sadece gümüşe yatırımı önermem. Altınla birlikte ikisini dengeli kullanmakta fayda var.
“Altın 4 bin 600 dolara kadar yükselebilir”
Ata Portföy Genel Müdür Batuhan Özşahin
- Altının son iki yıldaki güçlü performansının arkasında birden fazla karmaşık ve birbiriyle ilişkili neden var. Son yıllarda artan siyasi belirsizlikler, savaşlar (özellikle Ukrayna ve Orta Doğu'daki gelişmeler) ve bölgesel gerginlikler, yatırımcıları güvenli liman olarak görülen altına yöneltti. Kriz dönemlerinde yatırımcılar, kağıt paralar yerine somut bir varlığa sığınma eğiliminde.
- Birçok ülkenin merkez bankası, döviz rezervlerini çeşitlendirmek ve risklere karşı korunmak amacıyla son iki yılda rekor seviyelerde altın alımı yaptı. Bu güçlü kurumsal talep, küresel altın fiyatlarını yukarı iten önemli bir itici güç oldu. Rusya-Ukrayna savaşı sonrası, Rusya'nın yurtdışında bulunan 300 milyar euro'luk rezervlerine el konulması, birçok merkez bankasının daha çok dövizlerini altına çevirip kendi ülkelerine getirmelerine sebep oldu ve bu sürecin devam edeceğini düşünüyoruz.
- Altın, faiz getirisi olmayan bir varlık olduğu için Merkez bankalarının, (özellikle ABD Merkez Bankası Fed’in) gelecekte faiz oranlarını düşüreceği beklentisi, tahvil ve mevduat gibi faiz getiren varlıkların cazibesini azalttı. Bu da altını daha çekici hale getirdi. Çünkü faizler düştükçe altının alternatif maliyeti azalır.
- Altın genellikle ABD Doları üzerinden fiyatlandığı için doların uluslararası piyasalarda değer kaybetmesi, dolar dışındaki para birimlerini kullanan alıcılar için altını daha ucuz hale getirdi bu da talebi arttırdı.
- Bu faktörlerin birleşimi, altının son iki yılda dünya çapında yatırımcıların ve merkez bankalarının radarında kalmasını sağlayarak güçlü bir performans sergilemesine yol açtı.
- 2026 yılı için altın fiyatlarındaki yükselişin devam edeceği ve yıl sonunda fiyatların 4 bin 600 dolara kadar yükselebileceğini düşünüyoruz