Avrupa'da rol değişimi: Sorunlu ekonomiler artık daha kuzeyde
2010'ların başında yaşanan Avrupa borç krizi, kıtanın ikiye bölündüğü bir tablo ortaya çıkardı: Almanya'nın önderliğindeki mali açıdan sorumlu çekirdek ülkeler ile Portekiz, İtalya, Yunanistan ve İspanya'dan oluşan güney ülkeleri arasında bir ayrım oluştu.
Bugünlerde ise roller tersine döndü. Avrupa'nın en büyük üç ekonomisi zayıf büyüme döngüsüne saplanmış durumda ve bu da bütçe açıklarının genişlemesine yol açıyor. Fransa bu değişimin merkez üssü konumunda ve bütçe ve siyasi krizden çıkamıyor, İngiltere ise açığı kapatmak ve piyasaları tedirgin etmemek için vergi artışlarını gözlüyor. Tutumluluğuyla tanınan Almanya ve Hollanda ise daha düşük seviyelerde de olsa borçlanmaya başladı.
Kemer sıkma programlarının izleri
Bu arada İspanya gibi güney ülkeleri, Avrupa'nın büyümesinde nadir görülen bir umut ışığı olarak ortaya çıktı. 15 yıl önce Yunanistan gibi iflasla karşı karşıya kalan hükümetler, bugün neredeyse dengeli bütçeler yürütüyor. Goldman Sachs'ın kıdemli ekonomisti Filippo Taddei, “Güney Avrupa'da, devlet borç krizi sonrasında mali önlemler alındı. Bu ülkelerin her birinde, mali görünüm Fransa'ya, hatta Hollanda ve Almanya'ya kıyasla çok daha ihtiyatlı” dedi.
Bu rol değişimi, Yunanistan ve Portekiz gibi güney ülkelerini kurtarma paketlerinin bir parçası olarak acı verici harcama kesintileri yapmaya zorlayan krizin beklenmedik bir sonucu olabilir. Güney Avrupa'ya uygulanan kemer sıkma programları derin izler bıraktı: Uluslararası Para Fonu verilerine göre Yunanistan ekonomisi kriz öncesine göre hala yaklaşık beşte bir oranında küçülmüş durumda. Bölge genelinde işsizlik oranı yüksek seviyelerde seyrediyor. Ancak ülkeler emeklilik yaşının yükseltilmesi, bürokrasinin sadeleştirilmesi, sanayinin özelleştirilmesi ve iş kanunlarının yenilenmesi gibi yapısal reformları uygulamak zorunda kaldılar.
“Daha dayanıklı hale geldiler”
S&P Global Ratings'in Avrupa analisti Frank Gill, IMF veya Avrupalı alacaklılar tarafından uygulanan kemer sıkma programlarına atıfta bulunarak, “Şu anda Avrupa'da daha iyi durumda olan ülkelerin çoğu, eski program ülkeleri. Bu ülkeler, 15 yıl önceki ekonomik yapılarına kıyasla daha dayanıklı hale geldiler” diye konuştu.
IMF'ye göre İspanya ekonomisi geçen yıl reel olarak yüzde 3,5 büyüdü ve bu, gelişmiş ülkeler arasında en hızlı büyüme oranlarından biri oldu. Yunanistan yüzde 2,3 büyüdü ve bu, Fransa ve İngiltere'deki büyüme oranının iki katından fazla. Almanya ise üst üste ikinci yıl daraldı.
Turizmdeki artış, bu üstün performansın kısmen sorumlusu. Güney ülkeleri ayrıca Avrupa Birliği'nden yüz milyarlarca euro değerinde hibe ve kredi aldı, bu da İtalya'da denizaltı kablolarının, Yunanistan'da elektrik şebekesinin yenilenmesinin ve İspanya'da yüksek hızlı internet altyapısının kurulmasının finansmanına yardımcı oldu. Ancak Goldman ekonomisti Taddei, güney Avrupa'ya fayda sağlayan ekonomik değişikliklerin daha derin olduğunu söyledi. Milano, Lizbon ve Seville, gelişen teknoloji, finans ve girişimcilik merkezlerine dönüştü. Bir zamanlar düşük değerli işlerin hakim olduğu işgücü piyasaları, genel verimliliği artıracak nitelikli işler yaratıyor.
Hükümetler artık harcama limitlerine ve bu limitlerin aşılmasının piyasada yaratabileceği olası sonuçlara daha duyarlı davranıyor. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, vergi indirimleri ve emekli maaşlarının artırılması vaatleriyle 2022 yılında iktidara geldi. Ancak sağcı lider, İtalya'nın kırılgan tahvil piyasasını yatıştırmak için mali ihtiyatı ön plana çıkardı. O zamandan beri bütçe açığını kontrol altına aldı ve bu açığın gelecek yıl gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 3'ünün altına düşmesi bekleniyor. Bu tahmin, kısa süre önce IMF'nin övgüsünü aldı. IMF Avrupa departmanı müdür yardımcısı Helge Berger bir basın toplantısında “Bu harika” dedi. Ayrıca, geçen yılki “çok etkileyici” bütçe performansını da övdü.
Mali durumlarını düzeltmeye çalışıyorlar
Şimdi ise Avrupa'nın merkezindeki ülkeler sorunlarla karşı karşıya. Batı Avrupa'nın ticaret ve sanayi odaklı büyüme modeli, ABD'nin gümrük vergileri, Çin'in rekabet gücünün artması ve Rusya'nın ucuz enerjisinin sona ermesi nedeniyle sarsıldı. Pandemi ve enerji krizi sırasında büyük miktarda borçlanan Avrupa hükümetleri, mali durumlarını düzene sokmaya çalışıyor. Güneydeki ülkeler, bütçe açıklarını büyük ölçüde pandemi öncesindeki seviyelere geri çekmiş durumda ancak zayıf büyüme ortamında gelirlerini artırmakta zorlanan kuzeydeki hükümetler ise tam tersi yönde ilerliyor.
Fransa'nın bu yıl GSYİH'nın yüzde 5,4'ü oranında bir açık vermesi beklenirken, bu oran pandemi öncesinde yüzde 2,4'tü. İngiltere, Avusturya ve Belçika'nın bütçe açıkları yüzde 4'ün üzerinde. Almanya, altyapı ve savunma harcamaları için 1 trilyon euro'ya varan bir bütçe ayırıyor. Bu hamle büyümeyi artıracak ancak bütçe açığını, dönemin Şansölyesi Helmut Kohl'un ısrarıyla AB anlaşmasına yazılan ve para biriminin önünü açan yıllık yüzde 3'lük sınırın çok üzerine çıkaracak.
İngiltere de artan borcu ve yükselen harcamalarıyla mücadele ediyor. Başbakan Keir Starmer, kendi İşçi Partisi milletvekillerinin isyanı üzerine bu yaz bazı engelli yardımlarını kısma planını rafa kaldırdı. Önümüzdeki haftalarda hükümet, harcama kesintileri yerine büyük ölçüde vergi artışlarına dayanan bir bütçe planı açıklamaya hazırlanıyor. İngiltere hükümeti, on yılın sonuna kadar bütçeyi dengelemeyi ve borç yükünü azaltmayı taahhüt etti ancak ekonomistler bu hedeflerin gerçekleştirilebileceğinden şüphe duyuyor.
Fransız varlık yönetimi şirketi Amundi'nin küresel makroekonomi başkanı Mahmood Pradhan, Avrupa ülkelerinin yakın bir borç kriziyle karşı karşıya olmadığını söyledi. Özellikle Almanya'nın borç yükü GSYİH'nin yüzde 64'ü ile nispeten düşük. Fransa'nın borçlanma maliyetleri bu yıl İtalya'yı geçerek yükseldi ancak hükümet borçları için alıcı bulmakta zorluk çekmedi. Ancak şu anda aşırı harcama yapan ülkelerin gelecekteki krizlerde ellerinin bağlı kalma riskiyle karşı karşıya oldukları konusunda uyarıda bulunuyor. Pradhan, “Asıl engel, Avrupa'nın gelecekteki şoklara yanıt verecek mali alana sahip olmayacak olması. Hükümetler hiçbir şey yapmadan bekleyemezler ancak gelecekteki şoklarda hükümetlerin ciddi tavizler vermek zorunda kalacakları muhtemel" dedi.