;
Arama

Erdoğan–Trump zirvesi: Fotoğraftan fazlasını istiyorsak

25 Eylül’deki Erdoğan–Trump zirvesi sadece bir fotoğraf karesinden ibaret olmayacak; savunmadan enerjiye, ticaretten jeopolitiğe uzanan milyarlarca dolarlık kritik pazarlıkların düğüm noktası olacak.

23 Eylül 2025, 19:47
Erdoğan–Trump zirvesi: Fotoğraftan fazlasını istiyorsak
Arşiv

Oval Ofis’e giden yol her zaman belirsizliklerle ve sürprizlerle dolu — hele ki masanın diğer ucunda Donald Trump oturuyorsa.

Ukrayna lideri Zelenski’nin yaşadığı hatıralarımızdaki muamele bunun en çarpıcı örneğiydi. Trump’ın tarzını bilenler iyi bilir: Dengeleri gözetmek, ince ince müzakere etmek onun kitabında yazmaz. O, dosyaları hızla kapatıp “oldu bitti” yaratmaya alışmış narsist bir lider. Müzakereyi eşitler arası bir alışveriş değil, karşı tarafa dayatılacak bir anlaşma olarak görüyor.

İşte bu nedenle, 25 Eylül’de Washington’da yapılacak Erdoğan–Trump zirvesi sadece bir fotoğraf karesinden ibaret olmayacak. Ticaret, güvenlik, teknoloji, yatırım alanlarında milyarlarca dolarlık bir pazarlığın ve müzakerenin sahnesine dönüşecek. Arka planda da Rusya, Çin, İsrail, Karadeniz, yaptırımlar gibi jeopolitik zor dosyalar konuşulacak.
Lakin iki lider oturup bunları müzakere etmeyecek, asıl yük ekiplerin, danışmanların sırtında. Sadece pürüzlü önemli konular onların kararına bırakılacak. Doğrusu işler çok sıkışık bir zamana sığdırılıyor ve fazla vakit kalmadı, umarım iyi bir ön müzakere yapılmıştır.

Trump’ın ajandası

Trump’ın görünürdeki hedefi net: Amerikan seçmenine “istihdam ve refah” hikâyesi satmak. Boeing ve Lockheed Martin kasalarını dolduracak kontratlarla kampanya sahnesine çıkmak, 2026 ara seçimleri öncesinde elini güçlendirmek istiyor. Tıpkı AB, Çin, Körfez ülkeleriyle yaptığı gibi.

F-16 tedarik ve modernizasyonu, Boeing uçak siparişleri, hatta belki F-35’e geri dönüş ihtimali… Bunların ABD için değeri en az 20–25 milyar dolar. Muhtemelen daha da fazla.

Türkiye’nin hesabı

Ankara açısından tablo çok daha karmaşık. Bu anlaşmalar, Türkiye’nin hava gücünü 2030’ların ortasına kadar takviye edebilir, Yunanistan ve İsrail’in F-35 üstünlüğünü kısmen dengeleyebilir. Washington’la normalleşme finansmana erişimi kolaylaştırabilir, yaptırım baskılarını hafifletebilir, 100 milyar dolar ticaret hedefine yaklaştırabilir, yatırımcıların gözünü yeniden Türkiye’ye çevirebilir.

Ama ağır bir fatura da kapıda. Savunma bütçesinin neredeyse yarısı bu alımlara gidebilir. Muhtemelen kredi paketi de önerilecek Washington tarafından. Asıl mesele teknoloji transferi, ortak üretim, elektronik kilitler, kullanım kısıtları ve lojistik zincirinde ABD’ye mahkumiyet gibi Türkiye’nin özerkliğini sınırlayacak, güvenliğini yine ABD’ye bağımlı kılacak alanlarda yaşanacak.

Alternatifler

Eurofighter Typhoon seçeneği hâlâ masada. Berlin’in vetosu kalkıyor; İngiltere, İspanya ve İtalya ile ortak üretim ve bakım üsleri kurulabilir. Rusya ya da Çin’den yapılacak alımlar pazarlık gücü sağlar ama siyasi maliyeti çok yüksek olur — S-400 vakası hâlâ hafızalarda.

Yerli KAAN projesi stratejik hedef olarak masada, ancak 2030’dan önce operasyonel olgunluğa ulaşması zor görünüyor. Bu yüzden ABD üzerinden ivedi köprü çözümler kaçınılmaz.

Enerji ve sanayi: Asıl kalıcı dosya

Türkiye–ABD ilişkilerinin kalıcı olmasını belirleyecek olan uçak sayısı değil. Enerji, sanayi, teknoloji ve lojistik  ortaklıklar kurulmadıkça, jeopolitik menfaat yakınlaşması sağlanmadıkça  “stratejik ortaklık” lafı boş bir slogandan öteye gitmez.

Türkiye, Doğu Akdeniz ve Avrasya’da enerji merkezi rolünü güçlendirmedikçe; ABD LNG’siyle uzun vadeli kontratlar yapılmadıkça; esnek fiyatlama ve ortak depolama projeleri kurulmadıkça ticaret hedefleri havada kalır.

Oysa ciddi potansiyel var:

    •    Afrika’da arama–üretimden rafineri ve petrokimyaya, mini-grid projelerinden enerjiye erişime kadar Türk müteahhitliği ile Amerikan finansmanı birleşebilir.
    •    Orta Asya’da, bakır, uranyum ve nadir toprak elementleri için ortak fonlar kurulabilir; Trans-Hazar geçişinde Türkiye’nin lojistik rolü ABD kredileriyle desteklenebilir.
    •    Yeşil dönüşümde, batarya, hidrojen, karbon yakalama ve ısı pompaları gibi alanlarda ortak üretim ve Ar-Ge merkezleri olmadan hedefler kâğıt üzerinde kalır.

Trump hiç kuşkusuz diğer NATO ülkelerine yaptığı Rusya’dan petrol alımını yasaklama çağrısını Erdoğan’a da yapacak ama bu aşamada Ankara’nın olumlu yanıt vermesi zor.

Siyaset dosyaları

Enerjiyi siyasetten ayırmak mümkün değil.

ABD’nin Kıbrıs için ortaya koyacağı yeni vizyon Türkiye’yi tatmin etmezse (ki ben öyle olacağını sanmıyorum) Doğu Akdeniz denklemi çöker. Gazze’de yapıcı rol üstlenmezse her proje siyasi risklere takılır. Suriye’de YPG özerklik baskısı Ankara’nın kırmızı çizgilerini aşarsa, yapılacak ticaret ve savunma anlaşmaları içeride de meşruiyet kaybeder.

Üstelik, Halkbank davası ve Reza Zarrab dosyası hâlâ kapanmış değil. Trump ailesinin Türkiye’deki gayrimenkul ilgisi ve Washington’daki sermaye çevrelerinin bağlantıları da masanın görünmeyen başlıkları arasında.
Bizim bilmediğimiz başka perde arkası görüşme ve müzakere kanalları olduğu aşikar.

Fotoğrafın ötesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan için Oval Ofis’te çekilecek fotoğraf elbette önemli; ama asıl değerli olan, o fotoğrafın arkasına yazdırılacak “kazan-kazan” dengesine oturmuş şartlardır.

Türkiye, savunma alımlarını teknoloji transferi ve yerelleştirmeye bağlamalı. YPG/PYD konusunda yazılı güvence almalı. Enerji dosyası, Doğu Akdeniz’den Orta Asya’ya ve yeşil dönüşüm teknolojilerine kadar genişletilmeli; Kıbrıs çözümüyle eşzamanlı ilerlemelidir. Ticaret hedefi yalnızca rakamsal değil, Eximbank kredileri, gümrük kolaylıkları ve yatırımcı yönlendirmeleriyle güvence altına alınmalıdır.

Ve en önemlisi: Türkiye kendisini yalnızca ABD’nin “bölgesel ortağı” olarak değil, yeni dünya düzeninde stratejik oyun kurucu olarak konumlandırmalıdır.

25 Eylül’deki zirve, iki liderin buluşmasından ibaret değil; Türkiye için tarihi bir yol ayrımı. Bu fırsat ya kalıcı bir ortaklığa dönüşecek ya da geçmişin bağımlılıklarını ve sıkıntılarını daha da ağırlaştıracaktır.

Oval Ofis’ten alınacak en büyük kazanım, anlık bir fotoğraf değil; Türkiye’nin beklentilerini  güvence altına alacak sözler ve kritik konularda yazılı somut taahhütler olmalıdır. 
Aksi halde geriye hüsran kalır.


"Dünya" Kategorisinden Daha Fazla İçerik

  • Walt Disney Company Jimmy Kimmel şovun geri döneceğini duyurdu

    Walt Disney Company Jimmy Kimmel şovun geri döneceğini duyurdu

  • Fiyatı yüzde 80 düşürüldü: Trump'ın altın vizesi başarısız mı oldu?

    Fiyatı yüzde 80 düşürüldü: Trump'ın altın vizesi başarısız mı oldu?

  • Avrupa Gazze konusunda büyük konuşuyor ama harekete geçmekte zorlanıyor

    Avrupa Gazze konusunda büyük konuşuyor ama harekete geçmekte zorlanıyor

  • Avrupa havalimanlarında siber saldırı kaosu sürüyor

    Avrupa havalimanlarında siber saldırı kaosu sürüyor

  • Kim Jong Un: ABD ile diyaloğa açığım

    Kim Jong Un: ABD ile diyaloğa açığım

  • Trump'ın 100 milyar dolarlık marka iddiası neden mahkemeden döndü?

    Trump'ın 100 milyar dolarlık marka iddiası neden mahkemeden döndü?

Yazarlar

Çok Okunanlar

  • Vantilatörle uyumanın etkileri: Bilim ne diyor?


  • En zengin 100 Türk


  • 2025 Forbes 39. Dünya Milyarderler Listesi


  • Dolar milyarderi Türkler


  • forbes.com.tr

    Dünyanın en zengin 10 insanı (Ocak 2025)