Çin'e karşı Japonya örneği: Nasıl nadir toprak elementi zinciri kurdu?
Bu yıl dünya, Çin'in nadir toprak elementlerine yani arabalarından gelişmiş elektroniklere kadar her şeyin üretiminde hayati önem taşıyan minerallere yönelik bir dizi ihracat kontrolünü devreye sokmasıyla alarma geçti. Japonya için bu deneyim déjà vu gibi hissettirdi. Çin, bu metallerin tedarikinde neredeyse tekel konumunda. Japonya bunu 2010’da, iki ülke arasındaki bir toprak anlaşmazlığı sırasında Çin’in tedariki fiilen kesmesiyle acı biçimde öğrenmişti. Tokyo o zamandan beri Çin’e çok daha az bağımlı olan bir tedarik zinciri kurmayı sessizce başardı. Bu ülkeler arasındaki gerilimin yakın zamanda yeniden yükselmesinin de gösterdiği gibi Japonya için siyasi riske karşı önemli bir güvence. New York Times'ın haberine göre Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkeler Çin dışından nadir toprak elementleri güvence altına almaya ve yerel tedariklerini oluşturmaya çalışırken, Japonya’nın deneyimi bunun nasıl yapılabileceğine dair dersler sunuyor.
"Japoyan bu dersi 15 yıl önce aldı"
Japonya Ticaret Bakanlığı’nın madenler bölümünde çalışan Naoki Kobayashi, “ABD ve Avrupa, nadir toprak elementleri konusundaki aciliyetin farkına yeni varıyor. Japonya bu acı dersi 15 yıl önce aldı" dedi. ABD Başkanı Donald Trump, ABD’nin yeterli nadir toprak tedarikini güvence altına almasının yaklaşık bir yıl süreceğine inandığını söyledi. Ancak Japonya, özellikle aşırı derecede maliyet rekabetçi Çin nadir toprak işleme tesislerinden kurtulmanın ne kadar zor olduğunun bir örneği. Uzmanlar, böyle bir çabanın hem sürekli devlet desteği hem de uluslararası işbirliği gerektirdiğini söylüyor.
2010'daki kriz
Eylül 2010’da, iki ülke arasında ihtilaflı adalar yakınlarında bir Çin balıkçı teknesi ile iki Japon Sahil Güvenlik gemisi arasında yaşanan çarpışma, diplomatik ve ekonomik bir krize dönüştü. Japonya, Çin gemisinin kaptanını gözaltına aldı ve Pekin buna misilleme olarak nadir toprak ihracatına iki ay süren, önceden duyurulmamış bir ambargo uyguladı. Başta, Çin’in hamlesinin önemi bazı Japon yetkililer tarafından fark edilmedi. 2010’da Japonya’nın ticaret bakanlığında ekonomik politikadan sorumlu olan Tatsuya Terazawa, bakanlığın önde gelen otomotiv sektörü yetkilisinin masasına koşarak tüm otomotiv tedarik zincirinin ani kesinti nedeniyle durabileceği uyarısında bulunduğunu hatırladı.
Terazawa, “İtiraf etmeliyim ki nadir toprak elementleri hakkında hiçbir bilgim yoktu" dedi. İş arkadaşı, bu malzemelerin Japonya’nın otomotiv sektöründeki motorlarda kullanılan mıknatısların temel bileşenleri olduğunu açıkladı. Ve Japonya, çoğu sanayileşmiş ülke gibi, bu hayati tedarikin kontrolünü neredeyse tamamen Çin’e bırakmıştı.
Terazawa, ticaret bakanlığının bir sonraki ekonomik politika paketini geliştirmekten sorumluydu. O dönemde biraz üzerinde bir değer olan 1 milyar dolarlık bir paket hazırladı; bu paket Japonya’nın nadir topraklara yönelik tedarik zinciri kırılganlığını azaltmayı amaçlıyordu. Paket, Japon grupları nadir toprak kaynaklarını çeşitlendirmeleri için önemli ölçüde destekliyordu.
Zamanlama bazı açılardan elverişliydi. Japon konglomeratı Sojitz ve mineral kaynak güvenliğini denetleyen devlet kurumu Jogmec, Çin dışı nadir toprak seçenekleri arıyordu. Avustralyalı madencilik şirketi Lynas mali zorluklarla boğuşuyordu. Lynas, Çin’i kullanmadan dünyanın ilk entegre nadir toprak tedarik zincirini oluşturmayı hedefliyordu; cevherleri Avustralya’da çıkarıp Malezya’da rafine ediyordu. Ancak Malezya’daki rafineri tesisinin üretimini artırmak için ihtiyaç duyduğu sermayeyi toplamakta zorlanıyordu. Sojitz’in Çin dışından nadir toprak bulması gerekiyordu. Sojitz’in CEO’su Kosuke Uemura, “Stabil tedarik olmadan birçok yerdeki fabrikalar faaliyetlerini durdurmak zorunda kalırdı. O zamanlar Lynas tek seçeneğimizdi” dedi.
2011’de Jogmec ve Sojitz, Lynas’a 250 milyon dolarlık kredi ve ortaklık sağlayan bir anlaşma yaptı. Bu işlem, Japonya’ya Çin dışı kaynaklardan uzun vadeli nadir toprak tedariki güvence etti. Bugün Batı Avustralya’da, Perth’ten rotasyonlarla uçurulan işçiler, Lynas’a ait açık ocak madeninden nadir toprak cevheri çıkarıyor.
Erken dönem zorlukları
Japonya tedarik zinciri dayanıklılığını önemli ölçüde güçlendirdi. Sektör tahminlerine göre 2010’daki ticaret anlaşmazlığı sırasında Japonya’nın Çin’den nadir toprak ithalatı yüzde 90 veya daha fazlayken, bugün bu oran yüzde 60 ile 70 civarında. Sojitz, Malezya tesisinden ilk büyük nadir toprak sevkiyatını 2012’de aldı ve ithal ettiği metal yelpazesini genişletmeye devam etti. Ekim ayında portföyüne özel bir ısıya dayanıklı mıknatıs bileşeni türü ekledi.
Sojitz CEO’su Uemura’ya göre en zorlu darboğaz Malezya’daki rafinaj süreciydi. Nadir toprakların kimyasal ayrıştırılması büyük hacimlerde asidik atık ve binlerce ton düşük seviyeli radyoaktif kalıntı üretiyor. Bu atığın uygun yönetimi ve bertarafı pahalı ve zaman alıcı. 2011 ile 2012 arasında Malezya’daki Lynas tesisi, yoğun yerel muhalefet ve hukuki itirazlar nedeniyle aylarca gecikme yaşadı. Tesis, atık yönetim planını birkaç kez revize ettikten sonra faaliyete geçebildi. Buna karşılık, Çin’deki işleme tesisleri genellikle hafif düzenlemelere tabi ve bazıları yasa dışı faaliyet göstererek toksik atık alanları yaratıyor.
Sonuç olarak Uemura, Sojitz ve Lynas’ın Çinli rakiplerinden daha yüksek maliyetlere sahip olduğunu ve kamu desteğine ihtiyaç duyduğunu söylüyor. “Eğer Çin’le normal şekilde rekabet etmeye kalksak tamamen farklı bir sahada oynuyor olurduk. Bu fark kesinlikle kapatılamaz" diyor.