Avrupa’daki sağcı partiler ekonomi vaatlerinde sola kayıyor
Avrupa ülkelerindeki sağcı liderler, bütçesi kısıtlı hükümetlerden bıkmış Avrupalı seçmenleri cezbetmek için yeni bir strateji geliştirdi: Sola yönelmek. İsveç’ten Yunanistan’a ve Avusturya’ya kadar, yıllardır küçük devlet, düşük vergiler, serbest ticaret ve deregülasyonu savunan partiler artık daha yüksek refah yardımları, sübvansiyonlar ve korumacılık talep ediyor. Hatta bunu çoğu zaman serbest piyasa yanlısı pozisyonlarla birlikte yapıyorlar.
“Ekonomik söylemlerini sola ait önlemlerle genişlettiler”
Partilerin mesajlarındaki bu değişkenlik, gündemlerinin bütünlüğünü zedelemiş olsa da anketlere göre partilerin cazibesini artırdı. Özellikle boş devlet kasaları ve kırılgan parlamento çoğunlukları, geleneksel partilerin seçmenler arasında popüler olan programlara daha fazla harcama yapmasını zorlaştırırken, bu strateji etkili oldu. Paris’te Sciences-Po’da siyaset bilimi profesörü Gilles Ivaldi, “Bu yaygın bir olgu. Bu partilerin birçoğu zamanla kaydı. Sola geçmediler ama ekonomik söylemlerini sola ait önlemleri de kapsayacak şekilde genişlettiler” dedi.
İsveç Demokratları Partisi ve Avusturya Özgürlük Partisi, vatandaşlara daha fazla devlet harcaması vaat ettikçe son yıllarda anketlerde yükseliş yaşadı. Almanya’nın sağcı partisi AfD, birçok serbest piyasa pozisyonunu korusa da bu yıl devlet emekli maaşlarını artırma kampanyasıyla refah vaatlerini de öne çıkardı.
Fransa’da sağcı Ulusal Birlik Partisi, uzun süredir ekonomik eklektizmiyle biliniyor; yakın zamanda emeklilik yaşının artırılmasını geri çevirmekten ve ithalat kontrolleri getirmekten bahsetti. Buna karşılık Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un hükümeti, yüzde 5,4’lük bütçe açığını daraltan bir bütçeyi geçirmek için bile mücadele ediyor.
Vaatleri gerçekçi mi?
Birleşik Krallık’ta Nigel Farage’ın liderliğindeki Reform UK Partisi, son YouGov anketine göre seçmenlerin yüzde 28’inin desteğini alıyor; bu oran İşçi Partisi ve Muhafazakarların oldukça önünde. Partinin 2024 seçim programında devlet harcamalarını yılda 53 milyar sterlin (71,7 milyar dolar) artırma vaadi yer alıyor. Aynı zamanda gelir ve kurumlar vergisini düşürmeyi planlıyor. Partiye göre ek maliyet, başka yerlerde yapılacak kesintilerle karşılanacak, örneğin “israfı ortadan kaldırarak” 50 milyar sterlin tasarruf. Ekonomistler ise bunun gerçekçi olmadığını söylüyor.
Birleşik Krallık’ta bunun karşısında, artan refah maliyetleri, kendi koyduğu mali kurallar ve bu yıl başında başarısız olan kemer sıkma önlemleri nedeniyle köşeye sıkışmış bir İşçi Partisi hükümeti var. Bu sonbaharda bazı vergileri artırması bekleniyor.
Almanya’da bağımsız bir serbest piyasa düşünce kuruluşu olan Ifo Ekonomi Araştırma Enstitüsü direktörü Andreas Peichl, “Popülistler birçok söz veriyor ama bunların hepsi tutulamaz" dedi. Popülistler ise sadece ekonomik büyümenin durgunlaşmasına, satın alma gücünün erozyona uğramasına ve kabaran bütçe açıklarına yol açan ekonomik ortodoksluğu reddettiklerini söylüyor.
Ekonomi konusundaki duruşları değişiyor
Göç, egemenlik ve kültürel meselelerde çoğu zaman benzer düşünseler de sağcı popülistler ekonomi söz konusu olduğunda bu kadar net değiller. Özellikle Doğu Avrupa’da bazı partiler uzun süredir ticaret karşıtı ve refah yanlısı bir çizgide. Batı’daki birçok parti ise geleneksel sağın serbest piyasa yanlısı çizgisinden doğdu. Ama hemen hepsinin ortak noktası yeni seçmen kitlelerini çekmek için mesajlarını esnetme eğilimleri.
Chapel Hill Uzman Anketi, Avrupa’da siyasi parti mesajlarını 25 yıldır izliyor. İsveç Lund Üniversitesi’nden siyaset bilimi profesörü Jonathan Polk, “Ağustosta yayımlanan son çalışmaya göre sağcı popülistler son dört yılda düzenleme, gelir dağılımı ve diğer temel ekonomik meselelerde söylemlerini genişletti” dedi.
Popülist partiler arasındaki farklılıklar bu çeşitliliği yansıtıyor. 2013’te kurulan İspanya’daki VOX hala görece tutarlı bir serbest piyasa ve küçük devlet gündemine sahip. Polk, “Birçoğu iyi finanse edilen kamu sektörü, cömert refah yardımları ve geniş işçi haklarını savunuyor” diye konuştu. Ancak bunların göçmenlerden ziyade vatandaşlara fayda sağlaması gerektiğini düşünüyorlar. Polk buna ‘refah şovenizmi’ diyor.
“Çok uzun vadeli bir hedef”
Almanya’nın AfD’si ekonomik eklektizme görece yeni kaymış bir parti. 2013’te Yunanistan’ın Euro Bölgesi kurtarma paketine karşı çıkan mali muhafazakarlar tarafından kuruldu, ardından göçmen ve AB karşıtı bir çizgiye kaydı. AfD’nin 2025 programı, vergi indirimleri ve sosyal yardım artışlarıyla birlikte yıllık 154,6 milyar euro (182,7 milyar dolar) bütçe açığı yaratacaktı. Ifo Enstitüsü’nün şubatta yaptığı bir çalışmaya göre bu büyük partiler arasında ikinci en maliyetli vaat setiydi. Daha pahalı olan tek program, yeni BSW partisinin vaatleriydi. Partinin önde gelen ekonomi uzmanı Leif-Erik Holm, emeklilik vaatleri için “Bu hemen ulaşabileceğimiz bir şey değil. Daha çok uzun vadeli bir hedef” dedi ve bunun başka yerlerde büyük tasarruflara bağlı olduğunu ekledi.
Fransa’nın Ulusal Birlik Partisi uzun yıllar küçük devlet, arz yönlü ve mali muhafazakar pozisyonları savundu ancak 1990’ların sonlarından itibaren yeni seçmen kitleleri arayışıyla bu çizgisini genişletmeye başladı. Ivaldi, “Bu kayma, 2008 finans krizinden sonra hızlandı” dedi. Çünkü Fransız seçmenler arasında ekonomik belirsizlik yayıldı ve devletten daha güçlü koruma talepleri arttı. Şimdi Ulusal Birlik, Fransa’nın en popüler siyasi partisi.
Göçmen karşıtlığı, popülist sağın en net değişmeyen unsuru olmaya devam ediyor. Ancak Ivaldi’ye göre hareketin ekonomide “her kesime hitap eden” yaklaşımı, son on yılda çok daha geniş bir seçmen kitlesi üzerinde etkili oldu. Ivaldi “Bu partilerin çoğu artık işçi sınıfının şampiyonu. Küçük devlet, refah kesintileri ve daha az memur çağrıları bu seçmenlerle uyuşmuyor” dedi.