Swap çağı başladı: Devletler, şirketler ve yatırımcılar yeni düzen için pozisyon alıyor
ABD ve Çin arasında yaşananlar manşetlerde büyük yer kaplarken asıl kavganın gümrük vergileri veya nadir element ihracat sınırlamaları üzerinden gitmediğini de görmemiz gerekiyor. Ayrışma artık kaçınılmaz bir gerçek ve bu gerçek devletleri, şirketleri ve bireysel yatırımcıları bazı sorular sormaya zorluyor. Ardından elbette kritik kararlar verilecek. Daha önceki çift kutuplu dünyada, yani ABD ve SSCB rekabetinde, taraflar birbirleri ile minimum temas halindeydi. Bugün ise her bakımdan iç içe geçmiş bir ekonomik ve diplomatik ilişki ağına şahit oluyoruz. Özellikle ABD’nin uyguladığı ama artık Çin’in de karşılık verdiği yeni regülasyonlar şirketlere tedarik zincirinin hangi tarafında durmaları gerektiğini, regülasyonlardan en az etkilenecek bölgelerin tespit edilmesini ve finansmana nasıl yakın durulabileceğini sorduruyor. Yönetim kurullarına alınacak kişilerin milliyeti ve geçmişine kadar daha önce üzerinde hiç kafa yorulmayan detaylar artık gündemden düşmeyecek.
Devletler açısından bakıldığında ise biraz daha net bir durum var. Avrupa Birliği isteyerek değil, yani ruhen değil ama fiziken, ama zorla ABD’nin yanına duracak. Bu kararı vermelerinde en büyük etken Rusya korkusu. Hammadde ve teknoloji konusunda fazla bir anlam ifade etmeyen Avrupa’nın Rusya tarafından işgal edilmesinin reelpolitiğe çok uygun olmadığını düşünsem de bu gerçek bir korku. Öte yandan Asya ülkeleri uzun bir süre daha denge politikası uygulamak zorunda kalacak gibi görünüyor. Üretim sistemleri Çin ile entegre ve yanı başlarında çok büyük bir pazar potansiyeli var. Çin’in gücü pek çok Asya ülkesi için ürkütücü ve ABD’nin koruma şemsiyesine ihtiyaç duyuyorlar. Rusya bile tarihi dinamiklerle değerlendirildiğinde bu grupta olabilir.