Forbes’un platform çağı
Forbes, 2019’da yayınladığı “30 Altı 30” listesinin ‘parlak çocuğu’ Charlie Javice için “yüksek öğretim dünyasının Amazon’unu yarattı” ifadesini kullandı. İki yıl içinde dünyanın en büyük yatırım bankalarından JPMorgan Chase, Javice’i hem CEO koltuğuna paraşütle indirdi hem de avuçlarına 175 milyon doları sayarak “Frank” isimli bu start-up’ı satın aldı. 6 bini aşkın üniversiteyle 5 milyonu aşan öğrenciyi ortak bir platformda buluşturan bu başarılı girişim, tam bir “Amerikan Rüyası” hikayesi olarak hafızalarımıza kazınacaktı ki ABD Adalet Bakanlığı hakkında soruşturma başlattı. Gerçekte 300 bin olan müşteri sayısı, bir veri uzmanından alınan destekle milyonlar düzeyinde gösterilmişti. Yetmezmiş gibi JPMorgan, kendisini dolandıran sahtekara 34,5 milyon dolar CEO maaşı da ödüyordu! Javice, iddiaları sonuna kadar reddetse de 30 yılla yargılanmaktan kurtulamadı.
“30 Altı 30” mezunlarının tek skandalı da bu değil. Sam Bankman-Fried, kripto borsası FTX’in çöküşü sonrası yabancı bir hükümete verdiği rüşvetle, kara para aklamakla vb. suçlandı. 2022 listesinin pırıltılı ismi Caroline Ellison, toplam 110 yıl hapis öngören yedi suçlamayı daha az ‘yatmak’ adına kabul etti. Ekonomileri hareketlendirecek gençleri aramak üzere çıktığımız bu yolda elbet kazalar oluyor. Saydığım ‘isabetsiz’ örnekler de çoğaltılabilir. Geleceği ‘tahmine’ çalışılan tüm mesleklerin üzerinde dans ettiği zor bir zemin bu. Kimin, ne yaparak başarılı olacağını tahmin etmeye çalıştığımız ekonomi gazeteciliğinde; taciz, tecavüz, cinayet başta her türlü şiddet failleriyle kurbanlarını ayırt etmeye çalıştığımız (benim de eğitimini aldığım branş olan) psikolojide; suçları araştırırken ve yargılarken emniyette ve yargıda kanıtlardan sonraki en sağlam pusulamız daima geçmiş.
Geleceği tahmin etmenin en etkili yolu geçmişteki davranışlara ve kişinin hayatında tekrar eden temalara ‘dikkatle’ bakmak! Soykırıma uğramış halkların başka milletlere soykırım uygulamaya en yakın olması da (bkz. İsrail); çocukluğunda taciz mağduru olanların yetişkinlikte çocuk tacizcisi olmaya ortalama bir insandan daha yakın durması da; zengin ailelerin çocuklarının içinde büyüdükleri ortamın öğretilerinin de katkısıyla paraya ulaşmaya diğerlerine (örneğin memur çocuklarına) göre daha yakın olmasının da sadece sermaye varlığıyla açıklanamayacağını araştırmalar epeydir ortaya koyuyor.
Biz de bunlara - yani şu ana kadar başardıklarına, vizyonlarına, etki ettikleri insan sayısına, örnek oluşturarak kimlere liderlik ettiklerine, neyi yerinden oynatabildiklerine, nelerle savaşıp kazandıklarına bakarak hazırladık listemizi. 400’ün üzerinde başvuru aldık; sayıyı önce 60’a, sonra 40’a, en son da 30’a indirdik. Çok parlak, gerçekten heyecan verici ve insanın içini büyük umutlarla dolduran bir grup genç girdi listemize. Hepsini 18 Kasım’da CVK Bosphorus Hotel’deki ödül törenimizde açıklayacak, sizlerle tüm sosyal medya platformlarımız üzerinden tanıştıracağız. Aralık sayımızda da etkileyici ve ilham verici hikayelerinin detaylarını bulacaksınız.
Tahminimce aklınızdan geçiyordur, “İyi de ne işe yarayacak bu liste” diye… Bunun pek çok cevabı var ve çoğunu bulabildiğinizden eminim. Bu listeye giren gençlerin geleceğine Forbes olarak bizim ne katkımız olduğuna inandığımı özetleyeceğim izninizle. Çünkü bu, benim Forbes’un Türkiye’deki yayıncısı olarak başarmayı istediklerimi, kendime hedef olarak koyduklarımı ve bu markaya 20 yıldır giderek artan inancımdan beslenen bir tür ‘işime yaklaşımımın manifestosu’ da olacak:
Forbes Türkiye artık yalnızca bir dergi değil, bir platform. Üstelik sıradan bir “içerik üretim” platformu da değil; fikirlerin, hayallerin ve iş birliklerinin birbirine dokunduğu, çoğaldığı bir ekosistem. Forbes’un global vizyonu da bu. Yayıncılıktan daha fazlasını becermek; bilgiyi, vizyonu, hareketi, başarıyı, ekonomiye ve diğerleri için ilhama dönüştüren bir ara yüz olmak. Forbes’un son on yılda dünyadaki büyük başarısı, kendini yalnızca bir medya markası olarak değil bir etkileşim alanı olarak konumlandırmasında gizli. 30 yaş altı gençleri parlatmakla kalmıyor; onları birbirine bağlıyor, bir araya getirip bir “Voltran etkisi” yaratıyor. Gençler bir listenin değil büyük, etkin ve geleceği kuranlardan oluşan bir ağın parçası oluyor.
Benzer biçimde örneğin “Forbes Philanthropy Summit” de dünyanın en zengin vakıflarının kurucularını (Bill Gates, Warren Buffett gibi) bir araya getiriyor. Buradaki amacı, sadece hayırseverlik hikayelerini anlatmak değil; insanlığın büyük meselelerine ortak akılla yaklaşmak: Afrika’nın su krizini çözmek, salgın hastalıkları tüm dünyada ortadan kaldıracak güç birliğini yaratmak vb. Forbes böylece kendini, fikirlerin ve vizyonların buluştuğu bir alan olarak yeniden tanımlıyor. Türkiye ofisi olarak biz de bu bakışı birebir benimsiyor ve kendimizi artık yalnız “haberi yapan” değil “geleceği kuran” tarafta konumlandırıyoruz. Yani artık hikayemiz sadece içerik üretmek değil, insanlığı yeniden birbirine bağlayan bir akıl ve vicdan platformu olmak…