Stres ve kiloda sınıfta kaldık
Huawei ve IPSOS’un yürüttüğü 2025 Avrupa Sağlık Araştırması’na göre Türkiye, teoride sağlıklı yaşamın farkında ama günlük alışkanlıklarında sınıfta kalıyor.
25 Temmuz 2025, 13:33
Güncelleme: 25 Temmuz 2025, 14:29
Yapılan araştırma, Türkiye'de sağlıklı yaşam ilkelerinin teoride bilinmesine rağmen bu bilgilerin günlük hayata tutarlı bir şekilde aktarılamadığını gösteriyor. Araştırma, akıllı saat gibi giyilebilir teknolojilerin, kişiselleştirilmiş, anlaşılır veriler ve pratik tavsiyeler sunarak bu bilgi-eylem açığını kapatmada kilit bir rol oynayabileceğini ve bireylerin kendi sağlıklarını proaktif olarak yönetmelerini sağlayabileceğini vurguluyor.
Huawei ve IPSOS iş birliğiyle gerçekleştirilen ve 18-64 yaş arası nüfusu temsil eden yaklaşık 1000'er kişilik örneklemlerle yapılan araştırma, Türk halkının sağlık alışkanlıklarına dair çarpıcı ve derinlemesine veriler sunuyor.
18-29 yaş grubunun yüzde 70'i ve 30-39 yaş grubunun yüzde 72'si sağlıklarını olumlu değerlendirirken, bu oran 50 yaş üstünde yüzde 60'a düşüyor. Akıllı saat kullanıcıları ise genel popülasyona göre sağlıklarını daha olumlu değerlendiriyor. Kullanıcıların yüzde 75'i sağlık durumunu iyi olarak belirtirken, kullanıcı olmayanlarda bu oran yüzde 64'te kalıyor. Bu da teknolojinin sağlık algısı üzerindeki pozitif etkisini gösteriyor.
Fiziksel Aktivite: Fiziksel aktivitede ise Türkiye, araştırmaya katılan ülkeler arasında en düşük seviyede yer alıyor. Halkın yüzde 67'si Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) minimum aktivite tavsiyelerine uyarken, bu oran diğer ülkelere kıyasla en düşük seviyeyi temsil ediyor. Nüfusun yüzde 33'ü ise tavsiye edilenin altında bir aktivite düzeyine sahip. Bilgi eksikliği de bu durumda önemli bir faktör; DSÖ'nün spesifik yönergeleri hakkındaki bilgi düzeyi oldukça düşük ve katılımcıların sadece yüzde 15'i bu normlar hakkında spesifik ayrıntılar verebiliyor.
Stres: Türkiye, yüzde 46 ile araştırmadaki ülkeler arasında "çok yüksek stres" seviyesini bildiren ülke konumunda. Bu oran, incelenen ülkelerin toplam ortalaması olan yüzde 35'in oldukça üzerinde. Düşük stres seviyesi bildirenlerin oranı ise sadece yüzde 15. Sonuç olarak, halkın yüzde 44'ü mevcut stres seviyesinden memnuniyetsiz olduğunu belirtiyor.
Stres Ölçümü Farkındalığı: Bu yüksek stres oranlarına rağmen, stres yönetimi konusunda teknoloji kullanım farkındalığı çok düşük. Akıllı saatlerin stresi ölçebildiğini bilenlerin oranı sadece yüzde 4. Daha da çarpıcı olanı, akıllı saat sahiplerinin bile yüzde 43'ü cihazlarının bu değerli özelliğinden haberdar değil.
Uyku: Türk halkının yüzde 66'sı gecelik ne kadar uyuması gerektiği konusunda emin değil. Bu oran, Polonya ile araştırmadaki ülkeler arasındaki en yüksek rakam. Bu belirsizlik, uyku kalitesini doğrudan etkiliyor ve nüfusun yüzde 32'si tavsiye edilen 7-9 saatlik uyku süresinin altında uyuyor.
Araştırma, giyilebilir teknolojilerin proaktif sağlık yönetimindeki potansiyelini açıkça ortaya koyuyor. Akıllı saat kullanıcıları, pek çok sağlık metriğinde daha bilinçli ve daha olumlu alışkanlıklara sahip:
Bilinç Düzeyi: Akıllı saat kullanıcıları, uyku tavsiyeleri (yüzde 46'ya karşı yüzde 30) ve sağlık kontrolü sıklığı (yüzde 43'e karşı yüzde 30) gibi konularda kullanmayanlara göre daha bilinçli. Bu da gösteriyor ki teknoloji, sadece ölçüm yapmakla kalmıyor, aynı zamanda bir eğitim aracı görevi de görüyor.
Alışkanlıklar: Kullanıcıların yüzde 68'i tavsiye edilen uyku süresine uyuyor. Bu durum, cihazların hatırlatıcı ve takip mekanizmalarının davranış değişikliğindeki etkinliğini kanıtlıyor.
Engeller ve Fırsatlar: Nüfusun yüzde 41'i akıllı saatlerin sunduğu sağlık fonksiyonlarından haberdar değil. Cihaz satın almanın önündeki en büyük engeller ise yüksek maliyet algısı, ihtiyaç duyulmadığı düşüncesi ve akıllı telefonların yeterli olduğu inancı olarak sıralanıyor. Ancak kullanıcıların glukoz takibi, EKG, vücut hidrasyonu ölçümü ve kas kütlesi takibi gibi daha gelişmiş özelliklere yönelik talebi, pazarın gelecekteki büyüme potansiyelini de gözler önüne seriyor.
Metodoloji Notu: Bu belgede sunulan veriler, 02.04 – 25.04.2025 tarihleri arasında İngiltere, Almanya, Fransa, Polonya, İspanya, Romanya, Bulgaristan ve Türkiye olmak üzere 8 ülkede, 18-64 yaş arası yaklaşık 1000'er kişilik temsili örneklemle çevrimiçi olarak yürütülen araştırmaya dayanmaktadır. Veriler, her ülkedeki 18-64 yaş arası nüfus yapısına göre ağırlıklandırılmıştır.
Huawei ve IPSOS iş birliğiyle gerçekleştirilen ve 18-64 yaş arası nüfusu temsil eden yaklaşık 1000'er kişilik örneklemlerle yapılan araştırma, Türk halkının sağlık alışkanlıklarına dair çarpıcı ve derinlemesine veriler sunuyor.
Teknoloji sağlık algısını etkiliyor
Araştırmaya göre, Türkiye'de nüfusun yüzde 66'sı genel sağlık durumunu olumlu olarak değerlendiriyor. Ancak, sağlığını "mükemmel" olarak tanımlayanların oranı sadece yüzde 18. Bu durum, kişisel sağlık algısı ile vücut kitle indeksi (VKİ), yaşanan semptomlar ve stres seviyeleri gibi bir kişinin gerçek fiziksel durumunu daha iyi yansıtan objektif veriler arasındaki potansiyel tutarsızlığa işaret ediyor. Yaş grupları arasında da belirgin farklar gözlemleniyor.18-29 yaş grubunun yüzde 70'i ve 30-39 yaş grubunun yüzde 72'si sağlıklarını olumlu değerlendirirken, bu oran 50 yaş üstünde yüzde 60'a düşüyor. Akıllı saat kullanıcıları ise genel popülasyona göre sağlıklarını daha olumlu değerlendiriyor. Kullanıcıların yüzde 75'i sağlık durumunu iyi olarak belirtirken, kullanıcı olmayanlarda bu oran yüzde 64'te kalıyor. Bu da teknolojinin sağlık algısı üzerindeki pozitif etkisini gösteriyor.
Vücut kitle indeksinde gerideyiz
Araştırmanın en dikkat çekici bulgularından biri de kilo yönetimi ve fiziksel aktivite konularında ortaya çıkıyor. Kilo Yönetimi. Türkiye'de aşırı kilolu bireylerin oranı yüzde 34 ile araştırmanın yapıldığı ülkeler ortalamasının üzerinde. Obezite oranı yüzde 18 ile ortalamaya yakınken, toplamda nüfusunyüzde 52'si aşırı kilolu veya obez kategorisinde yer alıyor. Bu oran, araştırmaya katılan 8 ülkenin toplam ortalaması olan yüzde 48'in üzerindedir. Cinsiyete göre bakıldığında, erkeklerin yüzde 64'ü aşırı kilolu veya obez iken, kadınlarda bu oran yüzde 40. Yaş ilerledikçe kilo alma eğilimi artıyor; 50 yaş üstü bireylerin yüzde 66'sı bu kategoride bulunuyor.Fiziksel Aktivite: Fiziksel aktivitede ise Türkiye, araştırmaya katılan ülkeler arasında en düşük seviyede yer alıyor. Halkın yüzde 67'si Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) minimum aktivite tavsiyelerine uyarken, bu oran diğer ülkelere kıyasla en düşük seviyeyi temsil ediyor. Nüfusun yüzde 33'ü ise tavsiye edilenin altında bir aktivite düzeyine sahip. Bilgi eksikliği de bu durumda önemli bir faktör; DSÖ'nün spesifik yönergeleri hakkındaki bilgi düzeyi oldukça düşük ve katılımcıların sadece yüzde 15'i bu normlar hakkında spesifik ayrıntılar verebiliyor.
Stres seviyemiz rekor düzeyde yüksek
Modern yaşamın en büyük sorunlarından olan stres ve uyku konusunda da Türkiye'ye özgü önemli ve endişe verici bulgular mevcut:Stres: Türkiye, yüzde 46 ile araştırmadaki ülkeler arasında "çok yüksek stres" seviyesini bildiren ülke konumunda. Bu oran, incelenen ülkelerin toplam ortalaması olan yüzde 35'in oldukça üzerinde. Düşük stres seviyesi bildirenlerin oranı ise sadece yüzde 15. Sonuç olarak, halkın yüzde 44'ü mevcut stres seviyesinden memnuniyetsiz olduğunu belirtiyor.
Stres Ölçümü Farkındalığı: Bu yüksek stres oranlarına rağmen, stres yönetimi konusunda teknoloji kullanım farkındalığı çok düşük. Akıllı saatlerin stresi ölçebildiğini bilenlerin oranı sadece yüzde 4. Daha da çarpıcı olanı, akıllı saat sahiplerinin bile yüzde 43'ü cihazlarının bu değerli özelliğinden haberdar değil.
Uyku: Türk halkının yüzde 66'sı gecelik ne kadar uyuması gerektiği konusunda emin değil. Bu oran, Polonya ile araştırmadaki ülkeler arasındaki en yüksek rakam. Bu belirsizlik, uyku kalitesini doğrudan etkiliyor ve nüfusun yüzde 32'si tavsiye edilen 7-9 saatlik uyku süresinin altında uyuyor.
Araştırma, giyilebilir teknolojilerin proaktif sağlık yönetimindeki potansiyelini açıkça ortaya koyuyor. Akıllı saat kullanıcıları, pek çok sağlık metriğinde daha bilinçli ve daha olumlu alışkanlıklara sahip:
Bilinç Düzeyi: Akıllı saat kullanıcıları, uyku tavsiyeleri (yüzde 46'ya karşı yüzde 30) ve sağlık kontrolü sıklığı (yüzde 43'e karşı yüzde 30) gibi konularda kullanmayanlara göre daha bilinçli. Bu da gösteriyor ki teknoloji, sadece ölçüm yapmakla kalmıyor, aynı zamanda bir eğitim aracı görevi de görüyor.
Alışkanlıklar: Kullanıcıların yüzde 68'i tavsiye edilen uyku süresine uyuyor. Bu durum, cihazların hatırlatıcı ve takip mekanizmalarının davranış değişikliğindeki etkinliğini kanıtlıyor.
Engeller ve Fırsatlar: Nüfusun yüzde 41'i akıllı saatlerin sunduğu sağlık fonksiyonlarından haberdar değil. Cihaz satın almanın önündeki en büyük engeller ise yüksek maliyet algısı, ihtiyaç duyulmadığı düşüncesi ve akıllı telefonların yeterli olduğu inancı olarak sıralanıyor. Ancak kullanıcıların glukoz takibi, EKG, vücut hidrasyonu ölçümü ve kas kütlesi takibi gibi daha gelişmiş özelliklere yönelik talebi, pazarın gelecekteki büyüme potansiyelini de gözler önüne seriyor.
Metodoloji Notu: Bu belgede sunulan veriler, 02.04 – 25.04.2025 tarihleri arasında İngiltere, Almanya, Fransa, Polonya, İspanya, Romanya, Bulgaristan ve Türkiye olmak üzere 8 ülkede, 18-64 yaş arası yaklaşık 1000'er kişilik temsili örneklemle çevrimiçi olarak yürütülen araştırmaya dayanmaktadır. Veriler, her ülkedeki 18-64 yaş arası nüfus yapısına göre ağırlıklandırılmıştır.