Londra’dan kaçan sermaye, İstanbul’a uğrar mı?
Londra’daki İngiliz dostlarımın çoğu aynı şeyi söylüyor: “Ülkeyi terk etmeyi düşünüyoruz.”
Nedeni basit: 5 Nisan 2026’dan itibaren yürürlüğe girecek, İşçi Partisi iktidarının kendi ayağına sıktığı yeni vergi yasası.
İngiltere artık yalnızca kendi sınırları içindeki kazançları değil, dünya çapındaki tüm varlıkları vergilendirme kararı aldı. Buna miras da dahil: yüzde 40’a varan vergi yüküyle.
Kısacası Londra’da yaşayan bir iş insanı artık yalnızca Hyde Park’taki evi veya City’deki şirketi üzerinden değil; Monako’daki hesabı, İstanbul ve Dubai’deki gayrimenkulü, Singapur’daki yatırımı üzerinden de İngiltere’ye hesap vermek zorunda. Bu, küresel sermaye için açık bir “erken uyarı sinyali.” Nitekim kimisi Malta’ya, kimisi Monako’ya, kimisi Dubai ve Yunan adalarına veya Singapur’a çoktan taşındı.
Benim gibi hâlâ “henüz vakit var” deyip bekleyenler de yok değil. Belki yılda yalnızca üç ay kalarak “tam yerleşik” statümü değiştirip yeni sisteme girmemeyi seçebilirim. Ama kesin olan şu: Ankara Anlaşması ya da Küresel Yetenek programı ile gelen on binlerce beyaz yakalı Türk de şapkalarını önlerine koyup bir finansal planlama yapmak zorunda.
Bu, yalnızca İngiltere’nin değil, küresel ekonominin yeni gerçeği: “Servet göçü.”
Bir imparatorluğun çöküşü: IMF masasına oturan Britanya
Bir zamanlar “güneşin batmadığı imparatorluk”tu Britanya. 19. yüzyılda dünya denizlerinin hakimi, küresel bankacılığın merkezi, sanayileşmenin motoruydu. Bugün ise tablo bambaşka. Uluslararası Para Fonu’nun kapısını çalabilecek kadar kırılgan bir ekonomi görünümünde.
İngiltere’nin çöküşünün —1984’ten beri Londra’da yaşayan biri olarak benim de yakından gözlemlediğim— beş temel nedeni var:
1. Yaşlanan nüfus
Halkın %20’si 65 yaş üstünde. Düşük doğurganlık ekonomiyi daraltıyor, sosyal güvenlik sistemine yük bindiriyor, kuşaklar arası gerilim yaratıyor. Genç nüfus olmadan demokrasi dinamizmini sürdüremiyor.
2. Aşırı refah devleti bağımlılığı
Nüfusun neredeyse yarısı bir şekilde sosyal yardımlara bağlı. Diğer yarısı ağır vergi yükleri altında eziliyor. Çalışmak ve üretmek cazibesini yitiriyor. Yeni servet yaratma motivasyonu azalıyor.
3. Düşük verimlilik ve inovasyon eksikliği
Teknolojik sıçramalar özgürlük ve esnek regülasyon ister. İngiltere’nin katı kuralları, özellikle 2008 sonrasında inovasyonu boğdu. Verimlilik artışı duraksadı.
4. Hatalı enerji politikası
Sanayi yalnızca rüzgâr ve güneşle sürdürülemez. Enerjisini finans ve hizmet sektörüne yaslayan ekonomi, sanayi gücünü kaybetti. Sanayisiz güç de askeri caydırıcılığını ve küresel saygınlığını yitirdi.
5. Çifte açık: Bütçe ve ticaret
Devlet harcamaları vergileri aşıyor; borç büyüyor, faiz yükü ağırlaşıyor. Aynı anda ithalat ihracattan fazla; para değersizleşiyor, yaşam pahalılığı artıyor. Bu kısır döngü ekonomiyi kemiriyor.
Sonuç: Yanlış demografi, yanlış enerji politikaları, aşırı devletleşme, düşük inovasyon ve yüksek borç…
Bir zamanların en büyük imparatorluğu, bugün servet kaçışının sembolü haline geldi.
Türkiye’nin ikilemi: Çeken mi, kaçıran mı?
İngiltere’den kaçan sermaye yeni adres arıyor. Ama Türkiye’nin önce kendi evine bakması gerekiyor. Çünkü biz de yıllardır servet göçü yaşıyoruz:
• İş insanlarımız, girişimcilerimiz, aile şirketlerimiz paralarını İsviçre bankalarında tutuyor.
• Gayrimenkul yatırımları Londra’da, Berlin’de, Dubai’de yapılıyor.
• Aile ofisleri Malta, Lüksemburg, BAE merkezli kuruluyor.
Kısacası, Türkiye kendi servetini koruyamayan bir ülke görüntüsü veriyor. Kara para kendini güvende hissediyor, ama meşru servet güvensizlik nedeniyle kaçıyor. Böyle bir tabloda İngiltere’den veya dünyanın başka merkezlerinden kaçan sermayeyi çekmek mümkün mü?
Türkiye ne yapmalı?
Cevap basit ama cesaret isteyen adımlar gerektiriyor:
1. Hukuk ve güven
Servet en çok öngörülebilirliği sever. Bağımsız yargı, mülkiyet güvencesi, sözleşme hukuku sağlam zemine oturmalı. “Türkiye’de paranız güvende” mesajı verilmeden yabancı da yerli de dönmez.
2. Vergi reformu
• Diasporadan dönen Türkler için 5 yıl süreli yatırım odaklı vergi muafiyetleri.
• Yabancılar için İtalya veya Yunanistan benzeri, ama Türkiye’ye özgü şeffaf tek vergi modeli.
3. Aile ofisi ve servet yönetimi altyapısı
İstanbul Finans Merkezi yalnızca binalarla değil; uluslararası portföy yönetimi, tahkim, miras planlaması ile bir çekim merkezi haline getirilmeli.
4. Diaspora ve yabancı için kolaylık
Türk diasporasına geri dönüş paketleri; yabancı yatırımcıya hızlı oturum ve vatandaşlık.
“Global Yetenek Kartı” modeliyle uluslararası profesyoneller için kırmızı halı.
Emlak satışı ile vatandaşlık daha seçici ve kalite odaklı kriterlere bağlanmalı.
5. Yatırım kanalı ve marka
Servet yalnızca lüks villalara değil, yeşil enerji, teknoloji, altyapı fonlarına yönlendirilmeli.
“Türkiye = Yaşam + Yatırım + Güven” mesajıyla Londra, Zürih, Dubai, Singapur’da kampanyalar yapılmalı.
İngiltere’nin çöküşünden Türkiye için 5 ders
1. Demografi kaderdir. Türkiye genç nüfus avantajını korumalı, doğurganlık ve eğitim politikalarını uzun vadeye yaymalı.
2. Refah devleti denge ister. Çalışanı boğan vergi serveti kaçırır. Vergi adaleti ve sosyal devlet dengeli yürütülmeli.
3. İnovasyon ve verimlilik özgürlük ister. Regülasyon boğmamalı; girişimcilik, Ar-Ge ve teknoloji yatırımları teşvik edilmeli.
4. Enerji politikası stratejik güçtür. Sanayi ve enerji olmadan büyük güç olunmaz. Yerli, çeşitli ve güvenli enerji altyapısı şart.
5. Çifte açık kırılganlık yaratır. Bütçe ve cari açık birlikte taşınmaz. Mali disiplin ve ihracat odaklı büyüme Türkiye’nin sigortasıdır.
İngiltere’deki Türkler için finansal yol haritası
1. Statünüzü netleştirin
– 5 Nisan 2026 sonrası “tam mükellef” mi, yoksa “90 gün kuralı” ile sınırlı kalıp “non-resident” mi olacağınızı belirleyin.
2. Varlıklarınızı gözden geçirin
– Londra’daki gayrimenkul, Türkiye’deki şirket hisseleri, İsviçre’deki banka hesabı… Hepsi vergilendirilebilir hale gelecek. Global varlık envanteri çıkarın.
3. Çifte vergilendirmeyi hesaplayın
– Türkiye–İngiltere arasındaki çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasını inceleyin. Gelirleriniz hangi ülkede vergilenecek, hangi ülkede mahsup edilecek, netleştirin.
4. Alternatif lokasyonları değerlendirin
– Monako, Malta, Yunan adaları, Dubai, Singapur gibi merkezlerin avantajlarını yalnız vergi değil, yaşam kalitesi ve hukuki güvence kriterleriyle karşılaştırın.
5. Aile ve miras planlaması yapın
– İngiltere’nin yüzde 40 miras vergisi, kuşaklar arası servet aktarımını tehdit ediyor. Trust yapıları, aile ofisi çözümleri erkenden masaya yatırılmalı.
6. Profesyonel danışmanlık alın
– Vergi uzmanı, hukukçu, servet yöneticisi ile çalışın. Bu dönemde kendi başınıza hareket etmek pahalıya mal olabilir.
7. Türkiye seçeneğini masaya koyun
– Henüz Londra, Dubai veya Monako kadar cazip değil ama doğru reformlarla Türkiye diasporası için güvenli dönüş kapısı olabilir.
Son söz
İngiltere’nin hikâyesi, küresel liderlikten nasıl düşülebileceğinin en açık örneği. Yanlış politika zinciri, demografik zayıflık, inovasyonsuzluk ve güven bunalımı, servet göçünü tetikledi.
Türkiye bu hataları tekrarlamazsa, yalnızca kendi sermaye kaçışını durdurmaz; aynı zamanda Londra’dan, Dubai’den, Monako’dan kaçan küresel servet için yeni bir cazibe merkezi olabilir.
İstanbul, İzmir, Bodrum yalnızca tatil değil; aynı zamanda servet göçünün yeni adresleri haline gelebilir. Ama bunun yolu, güveni yeniden inşa etmekten geçiyor.