Haritayı kim çizerse oyunu da o kurar: Türkiye’nin zihinsel haritasını yeniden tasarlamak
Sykes-Picot’tan bu yana ilk kez bu denli açık bir jeopolitik sorgulama yaşanıyor. Afganistan’dan Fas’a, Tayvan’dan Keşmir’e, Kırım’dan Abhazya’ya kadar sınır ihlalleri, işgaller ve “fiili gerçeklikler” giderek çoğalıyor. Kimileri yeni sınırlar ilan ederken, kimileri “haritalarla oynamayacağız” diyerek eski oyunun kurallarına tutunmaya çalışıyor. Ancak açık olan şu: Harita, yalnızca coğrafi bir belge değil; bir güç anlatısıdır.
Haritalar ne gösteriyor, ne gizliyor?
Tarihteki ilk dünya haritası, M.Ö. 6. yüzyılda Babil’de kil tablete kazınan “Imago Mundi”. Merkezde Babil yer alıyor. Tesadüf mü? Hayır. Harita, yön göstermez sadece. Aynı zamanda merkez tarif eder. Gücü, önceliği, görme biçimini dayatır.
Bugün kullandığımız haritaların çoğu, 16. yüzyıl Avrupası’nın ürünü olan Merkatör projeksiyonuna dayanıyor. Avrupa merkezde, büyük ve güçlü; Afrika küçülmüş, Latin Amerika aşağı itilmiş, Avustralya neredeyse silinmiş. Bu yalnızca teknik bir sapma değil; ideolojik bir kurgudur.
Dünyaya hangi açıdan bakarsanız, jeopolitik ve ekonomik gücü de o yönde algılarsınız.

Haritayı ters çevirin. Güney üste, kuzey alta gelsin. Çin’i merkez alın. Brezilya’yı üstten izleyin. Görüntü değişiyor. Anlam da. Çünkü harita yalnızca çizim değil, bir zihinsel kodlama sistemidir.
Harita = Hakikat mi?
Hayır. Harita, hakikatin yorumu; hatta çoğu zaman çarpıtmasıdır. O bir temsildir. Bir yorumdur. Bir vizyon, hatta niyettir. Harita çizmek, dünyayı tanımlamak, oyunun alanını ve oyuncularını belirlemektir.
O hâlde sormalıyız:
Biz neden hâlâ başkalarının çizdiği haritalarla düşünmeye devam ediyoruz?
Haritayı kim değiştiriyor?
Bugün dünya sahnesindeki büyük aktörler, sınırları fiilen ve zihinsel olarak değiştirmek için rekabet ediyor. Harita artık uydulardan, dronlardan, veriden ve jeoteknolojiden geçiyor.
• ABD, Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu düzenin sahibi olarak Irak, Suriye ve Afganistan’da fiili harita değişiklikleri yapıyor. Bugün Panama, İzlanda ve hatta Kanada gibi bölgelerde bile stratejik yeniden konumlanma arayışı içinde.
• Rusya, Güney Osetya, Abhazya ve Donbas’ta sahayı yeniden kuruyor; Kırım’ı haritasına ekliyor.
• Çin, Güney Çin Denizi’nde yapay adalarla, Tayvan konusunda sert retoriğiyle ve “Tek Çin” politikasıyla harita algısını yeniden şekillendiriyor.
• İran, Şii nüfuz kuşağı üzerinden Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de haritanın görünmeyen sınırlarını çizmeye çalıştı ama İsrail tarafından püskürtüldü.
• Hindistan, Keşmir’de statü değiştiriyor, Çin’le sınır geriliminde kartları yeniden karıyor.
• Avrupa Birliği, fiziki sınırları değiştirmese de dijital, ekonomik ve hukuki normlarla normatif bir harita kuruyor. Egemenliğin doğasını yeniden tanımlıyor. Genişleme ve komşuluk stratejileri harita oyunları yaratıyor.
Türkiye: Harita ile oynamıyor ama haritayı okuyor
Türkiye, tarihsel olarak Misak-ı Milli dışındaki coğrafyalarla gönül ve sorumluluk bağı kuruyor: Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Türkistan… Ancak Türkiye, Lozan ile çizilen sınırlarına bağlı kalıyor. Ne saldırgan genişlemeci bir strateji izliyor, ne de tarihsel refleksleri bir toprak talebine dönüştürüyor. Bu tavır, Türkiye’yi diğer bölgesel aktörlerden farklılaştırıyor. Ahlaki, diplomatik ve meşru zeminde kalmayı tercih ediyor. Ama bu sınırlara sıkışmıyor; zihinsel ve stratejik haritasını genişletmeye devam ediyor.
Türkiye’nin yeni haritası: Geçişten merkeze
“Jeopolitik kader değildir; onu yazanlar kazanır.” — Zbigniew Brzezinski
Türkiye, “üç kıtanın kesişim noktası” klişesinin ötesine geçmek zorunda. Artık geçiş ülkesi değil, merkez ülke olma iddiasını somutlaştırıyor. Bunu sadece coğrafyayla değil, strateji, teknoloji, diplomasi ve anlatıyla yapıyor.
1. Orta koridor: Türk meridyeni
Bakü-Tiflis-Kars demiryolu, Marmaray geçişi ve Avrupa bağlantısıyla Türkiye, Kuşak-Yol’un kilit ekseni olabilir. Sadece transit geçiş değil; yön veren, yön değiştiren bir aktör.
2. Mavi batan: Denizlerden yükselen güç
Karadeniz, Ege, Akdeniz hattında Türkiye artık sadece kıyı değil, deniz diplomasisinin merkezidir. Limanlar, doğal gaz aramaları, donanma yatırımları ile denizler üzerinden oyun kuruyor.
3. Türk dünyası: Ortak kimlikten ortak çıkar alanına
Orta Asya ile kurulan kültürel ve stratejik bağlar, Türk Devletleri Teşkilatı ile yeni bir ekonomik kuşağa dönüşüyor. Bu kuşak, Türkiye’nin Asya’daki jeopolitik derinliğidir.
4. Afrika açılımı: Güney haritasını yukarı çekmek
Türkiye, Afrika’da sadece kalkınma projeleriyle değil, yatırım ve güvenlik alanlarında da etkin. İstanbul, Afrika ile Avrupa arasında yeni bir diplomatik denge noktası olma yolunda ilerliyor.
5. Enerji Merkezi: Sadece geçiren değil, fiyat belirleyen
TANAP, TürkAkım, LNG terminalleri ve enerji borsası ile Türkiye artık geçiş değil, karar noktası. Enerji fiyatlarının şekillendiği bir hub olmaya aday.
Algı haritasını da yenilemek gerek
Türkiye hâlâ Batı’da “AB’ye alınamayan ülke”, “NATO’nun huysuz müttefiki” gibi yüzeysel etiketlerle anılıyor. Oysa Türkiye’nin rolü, sadece bulunduğu yerde değil, kendisini nerede ve nasıl konumladığında ortaya çıkıyor. Anlatı gücü, stratejik gücün bir parçası. Haritayı çizen sadece askeri ya da ekonomik güç değil, kimin hangi hikâyeyi yazdığıdır.
Yeni haritalar, yeni kaderler
Haritalar kader değildir. Onlar zamana, niyete ve güce göre çizilmiş geçici zihin taslaklarıdır. O taslakları değiştirmek için:
• Siyasi irade
• Kültürel özgüven
• Ekonomik üretkenlik
• Diplomatik maharet
gerekiyor.
Bugün Türkiye için mesele yalnızca haritada bir yer tutmak değil, haritayı çizen bir akıl olmaktır.
“Haritayı kim çizerse, oyunu da o kurar.”
Türkiye artık sadece oyunun parçası değil, oyunun mimarı olmalıdır.
"Dünya" Kategorisinden Daha Fazla İçerik
Yazarlar
Çok Okunanlar
-
forbes.com.tr
Dünyanın en zengin 10 insanı (Ocak 2025)
-
-
-
-
forbes.com.tr
En zengin Türklerin sıralaması nasıl değişti?