Dört kıtanın kesişiminde stratejik bir güç: Fas
Geleneksel zirve toplantıları için her yıl en az iki kez devletin ya da stratejik kuruluşların davetiyle geldiğim Fas, benim için sadece renkli çarşıları, baharat kokan medinaları ve Endülüs’ten miras kalan mimarisiyle değil; aynı zamanda stratejik konumu, diplomatik zekâsı ve ekonomik planlamasıyla da dikkat çekici bir ülke.
İlk bakışta sessiz, durağan bir monarşi gibi görünen bu ülke, derinlemesine bakıldığında oldukça akıllı hamlelerle jeopolitik satranç tahtasında kendi yerini güçlendiriyor. Fas, sadece Akdeniz’in değil, Afrika’nın, Atlantik’in ve Arap dünyasının da yükselen oyuncusu olma yolunda ilerliyor.

Monarşi: Geleneksel meşruiyetin modern yüzü
Kral VI. Muhammed, Fas’ın omurgası. Kraliyet ailesi yalnızca sembolik değil, ülkesinde gerçek anlamda karar verici ve düzen kurucu bir güç. Neredeyse görünmez bir otoriteyle istikrar sağlıyor. Hükümetler değişiyor ama devlet aklı değişmiyor.
Onun liderliğindeki Fas, sessiz ama istikrarlı bir biçimde küresel etki alanını genişletmeye çalışıyor.
Afrika Birliği’ne dönüşünden Çin ve Körfez ülkeleriyle artan iş birliklerine, Paris ve Washington’daki diplomatik etkileşimlerinden Rabat ve Marakes’te düzenlediği (çoğuna konuşmacı olarak katıldığım) stratejik zirvelere kadar çok boyutlu bir yaklaşım izliyor.
Ancak kabul etmek gerekir ki, bu çabanın sonuçları henüz sınırlı ve derinleşmemiş düzeyde. Bir “küresel oyun kurucu” olmaktan ziyade, şu an için daha çok akıllı bir bölgesel aktör konumunda.
Sarayın derin danışman ağı ve yahudi etkisi
Fas’ın siyasi geleneği içinde dikkat çeken bir unsur, kraliyet danışmanları arasında Yahudi kökenli entelektüellerin güçlü konumu. Bu kadim geleneğin en dikkat çekici güncel temsilcisi ise André Azoulay.
Sadece Fas için değil, Akdeniz diplomasisi, AB ilişkileri ve Arap dünyasında yumuşak güç üretimi konusunda da etkili.
Aynı zamanda UNESCO Genel Direktörü olan Audrey Azoulay’in babası olan Azoulay, Paris-Rabat hattında stratejik bir sinir ucu gibi çalışıyor.
İsrail ile 2020 sonrası başlayan normalleşme süreci Fas’a stratejik bazı kazanımlar sağladı. Bunların başında gelen, savunma sanayiinde İsrail teknolojisine erişim. Özellikle insansız hava araçları, elektronik istihbarat ve sınır güvenliği gibi alanlarda İsrail ile yapılan anlaşmalar, Fas’ın bölgesel caydırıcılığını artırdı.
Fas diplomasisi: Sessiz ama etkili
Fas, 21. yüzyılın yeni dünya düzeninde “büyük güçlerin küçük ortağı” olma stratejisini ustalıkla yürütüyor.
Trump döneminde ABD’nin Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıması, Fas tarzi diplomatik ustalığın örneğiydi. Bu adımın karşılığında İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi geldi. Ne tür bir gizli takas yapıldığı hâlâ bilinmiyor ama sonuç Fas lehine oldu. Yakın zamanda BAE’nin 18 milyar dolarlık desalinizasyon projesi kararı da, bu anlaşmaların reel ekonomik karşılığını yansıtıyor gibi.
Türkiye ise Sahara ile ilgili stratejik satrançta hem Cezayir’i hem Fas’ı küstürmeden dengeli bir duruş sergiliyor. Ancak Fas, artık yalnızca dostane mesajlarla değil, daha kapsamlı ve vizyoner iş birlikleriyle ilgileniyor. Türkiye’nin bu anlamda bir adım daha ileriye gitmesi gerekiyor.
AB ile dengeli ve yapıcı bir ilişki
AB ile ilişkiler Türkiye’ye kıyasla çok daha düzenli ve yapıcı ilerliyor. Göç, güvenlik, enerji ve ticaret alanlarında iş birliği sürekli güncelleniyor. AB fonları ve teknik destekleri etkin şekilde kullanılıyor.
AB’nin Fas’a karşı tutumu, diğer Afrika ülkelerine kıyasla daha kurumsal. Tarım, balıkçılık, göç ve enerji gibi alanlarda iş birliği sürerken; Fas da bu ilişkiyi, jeopolitik bir kaldıraç olarak kullanmayı başarıyor. Rabat’ın Brüksel ile kurduğu ilişki, duygusal değil; çıkar odaklı ve gayet yapıcı bir çizgide ilerliyor.
Fas, AB ile Serbest Ticaret Anlaşması’na sahip. Özellikle tarım ürünlerinde bu durum Fas’ı Türkiye’ye göre daha avantajlı kılıyor. Avrupa’nın çeşitli ülkeleri için Fas artık düşük maliyetli ama kaliteli üretimin yeni adresi.
Ancak hizmet sektörü zayıf. En lüks restoranlarda bile eğitimli personel eksikliği hissediliyor. Fas’ın en büyük açığı bu: insan kaynağı. Avrupa’daki Faslı diasporanın genç kuşağını ülkeye çekmek bir çözüm olabilir.
Fosfatın Aramco’su: OCP
Fas, enerjide dışa bağımlı ama başka bir alanda büyük avantaja sahip: fosfat. OCP (Office Chérifien des Phosphates), dünya fosfat ihracatında lider konumda. Ve doğrudan kralın denetiminde.
Adeta “fosfatın Aramco’su” sayılabilecek bir ekonomik güç bu. Enerjiye sahip olmadan stratejik kaynak sahibi olmak, Fas’ın dünya piyasasındaki yerini özel kılıyor.
Türkiye’ye muhabbet yüksek
İş gücü maliyeti burada Türkiye’nin neredeyse yarısı kadar. LC Waikiki, Flormar, Defacto, BİM, Baykar, Eczacıbaşı ve diğer birçok Türk şirketi burada ciddi varlık gösteriyor.
Türkiye ile Fas arasında yıllık 5 milyar dolara yaklaşan ticaret hacmi, iki ülkenin ekonomik bağlarının ne denli güçlü olduğunu gösteriyor. Türk inşaat firmaları, enerji projeleri ve perakende devleri Fas’ta ciddi bir etki alanına sahip.
Turk markalar, yalnızca ürün satmıyor; aynı zamanda Türk kültürel etkisinin bir parçası haline geliyor. Fas halkı artık bu markaları sadece “yabancı” değil, kendi gündelik yaşamının bir parçası olarak görüyor.
Lakin, Fas aleyhine buyuyen ticaret açığı serbest ticaret anlaşmasını gözden geçirmek çağrılarını tetikliyor. Fas tarafı özellikle yerli üretimi koruma refleksiyle ithalat kısıtlamalarına yönelmiş durumda. Buna rağmen Türk markaları sokaklarda, raflarda ve şantiyelerde hala güçlü şekilde yer alıyor.
2030 Dünya Kupası
Fas, Portekiz ve İspanya ile birlikte 2030 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak. Bu sadece bir spor etkinliği değil; Fas için küresel vitrine çıkma fırsatı. Ülkenin altyapı yatırımları, uluslararası medya ilgisi ve turizm gelirleri açısından yeni bir çağın kapısını aralayabilir.
Dünya Kupası hazırlıkları Türk inşaat ve altyapı firmaları için yeni fırsatlar sunabilir.
Rabat’ta karşılaştığım, Almanya’daki önde gelen iş insanlarımızdan Koray Erdemli, Fas’taki fırsatları yerinde değerlendirmek üzere geldiğini söyledi. Çok sayıda temas gerçekleştirdiğini belirten Erdemli, gözlemlerine göre ülkenin 2030 vizyonunun yalnızca Kral’ın etrafında şekillenmediğini; onun teşvikli ile Fas iş dünyasının, genç kuşakların ve diasporanın da bu vizyona ortak olma iradesini güçlü biçimde ortaya koyduğunu ifade etti.
Diplomasiyi sadece temsil değil, ticaretle anlamlandıran bir büyükelçi: İlker Kılıç
Fas’taki Türk varlığının başarısında yalnızca şirketlerin cesareti ya da coğrafi fırsatlar değil; aynı zamanda sahada görev yapan diplomatik kadroların niteliği de belirleyici rol oynuyor.
Gittiğim her toplantıda, katıldığım her zirvede, görüştüğüm bakanlar ve iş insanları arasında Türkiye’nin Rabat Büyükelçisi İlker Kılıç’ın adı mutlaka geçiyor. Dinamizmi, sahici ilgisi ve çözüm odaklı yaklaşımı herkes tarafından takdirle anlatılıyor. Adeta ticaret diplomasisi için yetiştirilmiş bir profesyonel gibi hareket ediyor.
Fas’a gelmeden önce Dubai’de başkonsolos olarak görev yapmış. Orada kurduğu güçlü finans ve iş dünyası ilişkilerini şimdi Fas’a da ustalıkla aktarıyor. Sadece bilgi vermekle kalmıyor; Türk iş insanları için doğru hükümet ve özel sektör bağlantılarını kuruyor, süreci adım adım takip ediyor.
Keşke her coğrafyada Türkiye’nin yüzünü böylesine donanımlı, sahada aktif ve iş dünyasıyla iç içe diplomatlar temsil edebilse.
Böylece sadece siyasal ilişkiler değil; yatırım, ticaret, turizm gibi stratejik alanlarda da Türkiye’nin etkisi daha da derinleşir.
Fas’ın şehirleri: Zamanın katmanlarında yolculuk
• Marakeş: Kızıl şehir. Çarşıları, bahçeleri, sarayları, sokak tiyatrolarıyla hem geleneksel hem modern. Bahai Sarayı, Majorelle Bahçesi, Jemaa el-Fnaa Meydanı ilk duraklar.
• Essaouira: Atlas Okyanusu kıyısında rüzgâr sörfçülerinin, sanatçıların ve müzik festivallerinin buluştuğu bir liman kenti. Bembeyaz evleri ve mavi pencereleriyle hayranlık uyandırıcı.
• Fes: Dünyanın en eski medinası. Labirent gibi sokakları, deri tabakhaneleri, antika pazarları, Karaouiyine Üniversitesi ile adeta yaşayan bir tarih.
• Rabat: Başkent, diplomasi ve düzenin merkezi. Geniş bulvarlar, temiz sokaklar ve huzurlu kamu alanlarıyla Fas’ın vitrini.
• Casablanca: Ülkenin ekonomik kalbi. Hassan II Camii, Atlantik kıyısı, gökdelenleri ve sanayi bölgeleriyle yatırımcıların ilk durağı.
• Chefchaouen ve Hadida gibi küçük şehirler ise doğallığın ve sade yaşamın simgesi.
Benim favorim her zaman Essaoire ayrı bir mistik havası ve ruhu var.
Yükte hafif ama anlamda derin objelerin ülkesi. Neler mi alabilirsiniz?
* Berberi halısı
* Argan yağı
* Antika bakır tepsi
* Sedef kakmalı kutular
* Safran ve ras el hanout gibi özel baharatlar
* El yapımı seramikler
Ve tabii, iyi pazarlık yaparsanız, her biri birer kültürel hazine.
Son Söz: Gözden uzak, ama geleceğe çok yakın
Fas, yalnızca köprü değil; giderek bir merkez ülkeye dönüşüyor. Akılcı, temkinli ve stratejik bir şekilde ilerliyor. Türkiye açısından da Fas yalnızca dost bir ülke değil; stratejik ortaklık, yatırım, kültürel iş birliği ve diplomatik etkileşim anlamında paha biçilmez bir fırsat.
Türkler burada seviliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duyulan sempati, Türk dizileriyle pekişen duygusal bağ ve sahadaki iş gücümüz sayesinde, biz bu oyuna 1-0 önde başlıyoruz. Bu avantajı stratejiye dönüştürmek artık bizim elimizde.
"Ekonomi" Kategorisinden Daha Fazla İçerik
Yazarlar
Çok Okunanlar
-
forbes.com.tr
Dünyanın en zengin 10 insanı (Ocak 2025)
-
-
-
-
forbes.com.tr
En zengin Türklerin sıralaması nasıl değişti?