McKinsey raporu: 2050’de enerjinin yarısı hâlâ fosil kaynaklardan
Fosil yakıtların küresel enerji tüketimindeki liderliği 2050’ye kadar sürecek.
McKinsey & Company’nin yeni raporu, dünya enerji sisteminin artan talep ve tedarik sorunları nedeniyle Paris İklim Anlaşması hedeflerinden uzaklaştığını ortaya koydu. Fosil yakıtların 2050’de küresel enerji tüketiminin en az yarısını oluşturması bekleniyor.
Küresel enerji piyasasında artan talep, tedarik darboğazları ve ekonomik belirsizlikler, dünya ekonomisini karbonsuz bir gelecekten uzaklaştırıyor.
McKinsey & Company’nin yayımladığı “Global Energy Perspective 2025” raporu, enerji dönüşümünün hız kestiğini ve mevcut politikaların Paris İklim Anlaşması hedefleriyle artık uyumlu olmadığını ortaya koydu.
2100’e kadar sıcaklık artışı hedefin üzerinde
Raporda üç farklı senaryo modellemesi yapıldı:
- Sürdürülebilir Dönüşüm senaryosunda sıcaklık artışının 1,9 derece,
- Devam Eden Momentum senaryosunda 2,3 derece,
- Yavaş Evrim senaryosunda ise 2,7 derece olacağı öngörüldü.
Bu tahminler, geçen yılın projeksiyonlarına kıyasla 0,1 derece daha yüksek. Bulgular, küresel ısınmanın sanayi öncesi döneme göre 1,5 dereceyle sınırlandırılması hedefinden uzaklaşıldığını gösteriyor.
Enerji talebinin motoru: Asya ve Afrika
Küresel enerji talebi artmaya devam ediyor. McKinsey’ye göre en büyük artış Hindistan, ASEAN ülkeleri ve Afrika kaynaklı olacak. “Devam Eden Momentum” senaryosuna göre küresel birincil enerji talebi 2050’ye kadar yüzde 10 artacak. OECD ülkelerinde ise talep neredeyse sabit kalacak.
Elektrifikasyon hızla yayılırken, özellikle veri merkezleri, sanayi ve binalar elektrik talebinin ana sürükleyicileri haline geldi. Rapora göre 2050’de elektrik tüketimi 2023 seviyesinin iki katına çıkacak.
Yalnızca ABD’de veri merkezlerinin elektrik tüketiminin 2030’a kadar yıllık ortalama yüzde 25 artarak ülke elektrik talebinin yüzde 14’üne ulaşması bekleniyor.
Fosil yakıtların payı 2050’de yüzde 55’e kadar çıkabilir
Artan enerji ihtiyacına rağmen fosil yakıtların hakimiyeti sürüyor. Rapora göre 2050’de küresel enerji tüketiminin yüzde 41 ila 55’i hâlâ fosil yakıtlardan karşılanacak. Doğal gaz, emisyonu yüksek yakıtların yerini kısmen alarak büyümesini sürdürecek; kömür kullanımı ise Çin, Hindistan ve Endonezya’da yüksek kalacak.
Küresel petrol talebinin 2030’a kadar günlük 103-109 milyon varil aralığında zirveye ulaşması ve sonrasında yatay seyretmesi bekleniyor. Bu tablo, fosil yakıtlardan çıkışın sanılandan çok daha yavaş ilerlediğine işaret ediyor.
Düşük karbon teknolojileri de geride
Rapor, düşük karbon teknolojilerinin yayılımında da hedeflerin gerisinde kalındığını gösteriyor.
McKinsey, 2030 hedefleri doğrultusunda yalnızca Çin’in elektrikli araçlar alanında, ABD ve Avrupa Birliği’nin ise nükleer enerji yatırımlarında anlamlı ilerleme kaydettiğini belirtiyor.
Güneş enerjisi yatırımları hedefe ulaşma potansiyeli taşırken, rüzgar projeleri maliyet artışları nedeniyle birçok ülkede iptal edildi.
Enerji güvenliği, karbon azaltımı kadar önemli hale geldi
Rapor, enerji dönüşümünün yalnızca karbon azaltımıyla sınırlı görülmemesi gerektiğini, enerji güvenliği ve ekonomik sürdürülebilirlik boyutlarının da aynı derecede önemli olduğunu vurguluyor.
McKinsey, “Uygun fiyatlı, güvenilir ve düşük karbonlu enerji çözümleri birlikte sunulmadıkça küresel enerji dönüşümü mümkün olmayacak.” değerlendirmesini yaptı.
Geçen yıl küresel birincil enerji talebi yüzde 2 artarken, bu artışın yaklaşık yüzde 65’i Asya-Pasifik bölgesinden kaynaklandı.
Energy Institute verilerine göre fosil yakıtların enerji karışımındaki payı hâlâ yüksek.
Uluslararası Enerji Ajansı ise geçen yıl petrolün küresel enerji talebindeki payının ilk kez yüzde 30’un altına düştüğünü, buna karşın kömür talebinin yüzde 1 arttığını bildirdi.
Bu veriler, yeşil dönüşüm yönünde ilerleme kaydedilse de fosil bağımlılığının küresel ölçekte sürdüğünü gösteriyor.