;
Arama

Trump geldi geçti; geride ne kaldı?

Windsor’dan milyar sterlinlik yatırım ve derin toplumsal tartışmalar kaldı. Trump geldi, diplomasi ve prestij tartışmalarıyla iz bıraktı.

19 Eylül 2025, 12:33 Güncelleme: 19 Eylül 2025, 12:57

Londra’ya iner inmez ayağımın tozuyla Windsor’a geçtim. 

Trump’ın ikinci devlet ziyareti vesilesiyle verilen görkemli akşam yemeğinde masaya oturan İngiliz dostlarımla konuşurken, İngiltere’nin bu ziyaretten beklediği faydayı anlamaya çalıştım. 

Masadaki 1945 tarihli özel koleksiyon şarap, savaş sonrası yeniden doğuşun ve Atlantik ötesi bağların sembolüydü. 
Ama asıl mesele şarabın tadı değil, ziyaretin “bedeli”ydi: Trump’a ihtişam, Londra’ya milyarlarca dolarlık yatırım, ticaret kolaylığı ve güvenlikte yakınlaşma.

150 milyar sterlinlik paket

Bugün itibarıyla açıklanan rakamlar küçümsenecek gibi değil. İngiltere hükümeti, Trump ziyareti kapsamında ABD’li şirketlerden 150 milyar sterlinlik yatırım taahhüdü aldı. Bunun içinde Blackstone’un 90 milyar sterlin, Prologis’in 3,9 milyar sterlin, Palantir’in 1,5 milyar sterlinlik sözü var. Microsoft da 22 milyar sterlinlik yatırım planıyla Londra’ya tarihi bir paket açıkladı; bunun yarısı yapay zekâ süperbilgisayarları ve veri merkezleri için ayrılmış durumda.

Bu rakamlar, Brexit sonrası küresel finans sahnesinde geride kalan Londra’ya yeni bir nefes borusu açıyor. Starmer hükümeti için de siyasi sermaye. 

Bir diplomatın ifadesiyle:

“Bu ziyaret bize yalnızca para değil, özgüven de verdi.”

Şok açıklamalar

Trump’ın ziyareti sadece yatırım değil, tartışmalı açıklamalarla da yankı buldu. Öncelikle İngiltere’ye, yasadışı göçü durdurmak için orduyu devreye sokma çağrısı yaptı. Bu, göçmen meselesinde zaten gergin olan kamuoyunu daha da hareketlendirdi.

İkinci şok, enerji alanında geldi. İklim değişikliğini ağzına bile almayan Trump, yeşil rüzgâr enerjisini “çok pahalı bir şaka” diye nitelendirdi ve Kuzey Denizi’nde daha fazla petrol çıkarılması gerektiğini savundu. 

Bu açıklama, İngiltere’nin yeşil dönüşüm hedefleriyle taban tabana zıt. Bir yanda AI süperbilgisayarları ve sürdürülebilir yatırımlar; öte yanda daha fazla petrol çağrısı. 

İşte Trump tarzı çelişkili diplomasi…

İngiliz hesabı: Ekonomi, strateji, prestij

İngiliz tarafı bu ziyaretle üç hedefi aynı anda gözetti:

    1.    Ekonomi: Londra’nın yeniden küresel finans merkezi olması. Teknolojide ABD firmalarının sıçrama tahtası haline gelme.
    2.    Strateji: Ukrayna, Gazze ve Çin dosyalarında AB’ye kıyasla Washington ile daha yakın uyum.
    3.    Prestij: Kraliyet törenleriyle “özel ilişki” mesajının küresel vitrine çıkarılması. Trump da Kral Charles’s benzeri bir prestijli karşılama için Washington’a davet etti.

Ama Windsor’un taş duvarlarını bile aşan protestolar, bu denklemin risklerini ortaya koydu. Bir İngiliz diplomat kulağıma fısıldadı:

“Yatırımlar gelir, törenler yapılır… ama sokaktaki protestoları görmezden gelemeyiz.”

Türkiye için dersler

Bu sahneden Türkiye’ye üç ders çıkıyor:

    •    Semboller önemlidir. İngilizler 1945 şarabından kraliyet bandosuna kadar her ayrıntıyı stratejik bir anlatı aracına dönüştürdü. Bizim de uluslararası ziyaretlerde protokolün ötesine geçip hikâye kurgusunu ön planda tutmamız gerekir.
    •    Teknoloji ve enerji fırsatları. Microsoft’un 22 milyarlık yatırımı, Blackstone’un Londra’ya açılımı, küresel teknolojik ekosisteme katılma yarışını hızlandırıyor. Türkiye bu ağlara AI, fintech, SMR nükleer reaktörler gibi alanlarda bağlanmak için stratejik ortaklık arayışını güçlendirmeli.
    •    Değer–çıkar dengesi. İngiltere, Trump’a yönelik tepkilere rağmen ekonomik faydayı öne çıkardı. Türkiye de ABD, Çin veya Körfez ülkeleriyle ilişkilerinde benzer ikilemlerle karşı karşıya. Uzun vadeli kazanç, ancak çıkar ile toplumsal meşruiyet arasındaki dengeyi doğru kurmakla mümkün.

Trump geldi, iz bıraktı

Trump için Windsor’daki ihtişam, iç politikada eşsiz bir PR fırsatıydı. Kralla el sıkışmak, kraliyet sofrasında ağırbaşlı görünmek… ABD kamuoyuna, “Amerika’nın liderliği hâlâ tartışmasız” mesajı vermek için bundan daha uygun bir sahne olamazdı.

Ama İngiltere’de geriye iki iz kaldı: milyar sterlinlik yatırım vaatleri ve derin bir toplumsal bölünme. 
Şimdi soru şu: Bu ziyaret kalıcı bir ittifakın yeniden doğuşu mu, yeniden tanımlanması mı, yoksa tarihe sadece bir gösteri olarak mı geçecek?

Türkiye için asıl mesele ise bu sahneden ders çıkarabilmek. Çünkü uluslararası diplomaside her ayrıntı, sofradaki şarabın tadından törenin koreografisine kadar, geleceği şekillendiren birer mesajdır.

Gündemi, Forbes Türkiye WhatsApp kanalından takip etmek için tıklayın.
 


"Dünya" Kategorisinden Daha Fazla İçerik

  • ABD medyası Trump'a boyun mu eğiyor?

    ABD medyası Trump'a boyun mu eğiyor?

  • Kayınpederi petrol anlaşmalarını görüştü: Tiffany Trump Bayeganlar’ın yatında tatil yaptı

    Kayınpederi petrol anlaşmalarını görüştü: Tiffany Trump Bayeganlar’ın yatında tatil yaptı

  • Trump, Cook için Yüksek Mahkeme’den müdahale istedi

    Trump, Cook için Yüksek Mahkeme’den müdahale istedi

  • Huang, Çin’in çip alımını durdurmasına tepkili

    Huang, Çin’in çip alımını durdurmasına tepkili

  • Ağır borç yükü altındaki Fransa’da sosyal huzursuzluk artıyor

    Ağır borç yükü altındaki Fransa’da sosyal huzursuzluk artıyor

  • Beyaz Saray’ın karşısına Trump’ın Bitcoin tuttuğu heykeli dikildi

    DHA
    Beyaz Saray’ın karşısına Trump’ın Bitcoin tuttuğu heykeli dikildi

Yazarlar

Çok Okunanlar

  • Vantilatörle uyumanın etkileri: Bilim ne diyor?


  • En zengin 100 Türk


  • 2025 Forbes 39. Dünya Milyarderler Listesi


  • forbes.com.tr

    Dünyanın en zengin 10 insanı (Ocak 2025)


  • Dolar milyarderi Türkler