Bir bağımsız diplomattan 15 hayat dersi
Diplomasi bir zamanlar sabrın, inceliğin ve zarafetin mesleğiydi.
Bugünse hızın, ekranların ve doğrudan temasın çağına dönüştü.
Ama özü değişmedi — hâlâ insanla, güvenle ve kelimenin ağırlığıyla yürütülüyor.
Ben diplomasiye Dışişleri Bakanlığı’nda, Başbakanlığa bitişik o eski binanın uzun koridorlarında adım attım 1980’lerin ortasında Başbakanlık ve İş Bankası Teftiş Kurulu görevlerimden sonra.
Dosyaların tozundan çok, kelimelerin ağırlığını öğrendik orada. Soğuk Savaş’ın zirve yaptığı dönemde NATO Müşterek Güvenlik’te çalıştım. Sonra dış tayinlerimde Pekin sabrını, Brüksel müzakeresini, Paris zarafetini öğrendim.
Ardından OECD ve Uluslararası Enerji Ajansı’nda çok taraflı diplomasinin kalbinde görev yaptım. Yatırım ve enerji diplomasisi icra ettim dünyanın dört bir tarafında.
Devletlerin değil, çıkarların ve fikirlerin diplomasi yaptığı en kritik masalarda oturdum.
Sonra özel sektöre geçtim; iş diplomasisi yürüttüm. Para kazandırdım, kazandım, çok uluslu şirketlerin yeni pazarlara açılmasına, küresel ilişkilerini güçlendirmesine katkı sağladım.
Bugünse Londra’dan Urla’ya, Doha’dan Tokyo’ya, Marakeş’ten Phnom Penh’e uzanan bir hatta, bağımsız bir diplomat olarak hükümetler, iş dünyası, finans kurumları, düşünce kuruluşları, medya ve gençlerle köprüler kurmaya devam ediyorum. Ve son nefesimi de diplomat olarak vereceğimi biliyorum. Çünkü diplomasi, sadece bir meslek ve dosya hâkimiyeti değil, insanı okuma ve etkileme sanatıdır.
1. Diplomasiyi protokol değil, kültür sanatı olarak görün
Bir diplomat sadece kural bilen değil, insanı okuyabilen kişidir.
Bir sofrada Mozart’tan söz edebilmek kadar, ülkesinin halk müziğini tanıtmak da diplomatik bir eylemdir.
Kültür bilmeyen diplomat, masada bilgi taşır ama ruh taşımaz.
Bir tebessüm, yüz sayfa nottan daha çok kapı açar.
Çünkü diplomasi, karşındakinin ruhuna dokunma sanatıdır.
2. Tarafsızlık, mesleki ömür sigortandır
Siyaset geçici, devlet kalıcıdır.
Bir diplomat hükümetlerin değil, devletin hafızasını taşır.
Partilere değil, değerlere sadık olun.
Bugün iktidara yakın olmak sizi yükseltebilir ama yarın devleti uzaklaştırır.
Sadakatiniz kişilere değil, Cumhuriyet’e ve akla olsun.
3. Liyakat en güçlü pasaporttur — Torpille çıkarsın ama güvenle kalamazsın
Bizim dönemimizde de torpil vardı, ama kimse Afrika’nın tozunu yutmadan Paris’in ışıklarına gidemezdi.
“Koridor sicili” kavramı, eski Dışişleri binasının uzun koridorlarında doğdu.
O koridorlarda yürüyüşünüz, selam verişiniz bile hakkınızda kanaat oluştururdu.
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün oğlu Osman Korutürk, babasının makamına rağmen hiçbir ayrıcalık görmedi, çoğu meslektaşı bilmiyordu bile; ilk tayini Moskova ve KKTC oldu.
Son derece donanımlı olmasına rağmen kardeşi, babası cumhurbaşkanıyken girdiği ilk sınavı kazanamadı, bekledi ikincisinde girmeyi başardı.”
O dönemde soyadı değil, sicil konuşurdu.
Bugün genç diplomatlara en önemli tavsiyem: arkada torpil değil, güven bırakın.
Hâlâ iş için Pekin’e gittiğimde birçok Çinli dostum beni büyükelçilikte görevli sanıyor — çünkü güven, unvandan uzun yaşar.
4. Devlete yakın olun, siyasetten uzak
Cumhuriyet’in ilk kuşak diplomatları devletin aklıyla siyasetin duygusunu dengelediler.
Cumhurbaşkanlarına danışmanlık ettiler ama kişisel iktidar kurmadılar.
Diplomat, ışığın altına geçmez — ışığı yönlendirir.
Kurumlara sadakat, kişilere bağlılıktan üstündür.
Kendinizi değil, temsil ettiğiniz ülkeyi öne çıkarın.
5. Zarafeti kaybetmeyin, bilgiyi derinleştirin
Diplomatın masasında brifing dosyalarının yanında bir şiir kitabı, bir sanat kataloğu, bir müzik notası da bulunmalı.
Çünkü diplomasi yalnızca temsil değil, estetikle inşa edilen güven işidir.
Zarafet, karşısındakine değer vermenin en ince biçimidir.
Bir diplomat için şıklık, kıyafetten önce düşünce tarzıdır.
Bilgiyi zarafetle birleştiren diplomat, husumetten bile dostluk çıkarabilir.
6. Hafızaya hizmet edin
Eskiden her görüşme tutanakla kayda geçerdi.
Bugün çoğu karar ekransız, notsuz, hafızasız alınıyor.
Ama diplomatın görevi sadece bugünü yönetmek değil, geleceğe iz bırakmaktır.
Bir ülkenin dış politika hafızası, bireylerin değil kurumların devamlılığıyla yaşar.
Yazdığınız her satır, yarının diplomatik pusulası olabilir.
Devletler unutursa, tarih tekrar eder; diplomatın görevi hatırlamayı organize etmektir.
7. Dijital çağın diplomatı olun, ama derinliği kaybetmeyin
Evet, diplomasi artık tweet’lerle başlıyor, video konferanslarla bitiyor.
Ama hız, düşüncenin düşmanıdır.
Bir virgülün bile krize yol açabileceğini bilen diplomat, bugünün “anlık mesaj diplomasisinde” bilgelikle öne çıkar.
Teknoloji sizi hızlandırır ama yüzeyselleştirmesin.
Yapay zeka bilgiyi dağıtabilir ama güveni kuramaz.
İnsan dokunuşunu kaybederseniz, diplomasi sadece veri akışına dönüşür.
8. Medyayı ve sosyal platformları akıllıca kullanın
Gazete, televizyon, dergi ve sosyal medya bir diplomat için hem fırsat hem tuzaktır.
Mesajınızı doğru aktarabilirseniz dünyaya yön verirsiniz, yanlış bir cümleyle yılların emeğini silebilirsiniz.
Trump döneminde kabine üyelerinin bazı talimatları tweet’lerden öğrendiği söylenirdi; işte “tweet diplomasisi”nin gücü budur.
Bir başka usta, Richard Moore, Ankara’da Birleşik Krallık Büyükelçisiyken hem mizahı hem zekâyı harmanlayarak diplomasiye sıcak bir yüz kazandırdı.
Beşiktaşlı kimliğiyle spor diplomasisini de başarıyla yürüttü.
MI6 Başkanlığı döneminde de sosyal medyayı gizli servislere bile alışılmadık bir zarafetle kullandı.
Kısacası, medya sizi büyütebilir de, bitirebilir de — stratejik olun, duygusal değil.
9. Dünyayı okuyun, insanları yönlendirin
İyi diplomat sadece temsil etmez — yön verir.
Dünyayı okur, bilgiyi süzer, istihbaratı analiz eder.
Ama insanı anlamadan hiçbir kriz çözülmez.
Diplomasi, coğrafyayı değil, karakteri tanıma sanatıdır.
Bir ülkeyi anlamak, onun insanını tanımakla başlar.
Empati kuramayan diplomat, masada değil, aynada kaybeder.
10. Diplomasiyi insan üzerinden yürütün
Diplomasi dosyaların değil, ilişkilerin mesleğidir.
Urla’da bir zeytin ağacının gölgesinde içilen bir kahve, İstanbul Boğazı’nda paylaşılan bir balık sofrası, Brüksel’deki bir panelden daha kalıcı olabilir.
Resmi görevler geçer, dostluklar kalır.
Bir tebessümle başlayan bağlar, bir antlaşmanın temeli olur.
Unutmayın, muhatabınız önce sizi sever, sonra ülkenizi anlar.
İlişkilerde samimiyet, çıkarların en güçlü sigortasıdır.
11. Diplomasi bir eşgüdüm sanatıdır
Bugün dış politikayı tek başına hiçbir kurum yürütemez.
Ekonomi Bakanlığı, MİT, TİKA, Milli Güvenlik Kurulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kızılay, iş dünyası, üniversiteler, medya, STK’lar…
Hepsi sahnede.
İyi diplomat, bu orkestranın sessiz şefidir.
Küskünlükleri giderir, sesleri uyumlaştırır.
Gerçek diplomasi, kurumlar arasında da barış kurabilme sanatıdır.
12. Papağan olmayın — Fikir üreten diplomat olun
Elbette devletin talimatı geldiğinde gereğini yapacaksınız.
Ama ezberi tekrarlamakla yetinmeyin.
Kendi sezginizi, entelektüel birikiminizi, şahsiyetinizi katın.
Size birey olarak saygı duysunlar; devletinizin tezine katılmasalar bile sizin söze güven duysunlar.
Bazen bir diplomatın bir cümlesi, resmi nottan daha etkili olur.
Çünkü fikir üretmeyen diplomat sadece ses taşır, anlam taşımaz.
13. Hayatı diplomasiye dahil edin
Diplomasiyi sadece soğuk salonlarda bırakmayın.
Muhataplarınızı evinize davet edin, tiyatroya, konsere, tenise gidin.
İşiniz bitse de bitmeyecek dostluklar kurun.
Ve en önemlisi: “aile diplomasisi”ni ihmal etmeyin.
Evde huzuru olmayan diplomat, masada denge kuramaz.
Hayatla bağını koparan, insanla bağ kuramaz.
14. Sabır diplomasinin en güçlü silahıdır
Sabır, pasiflik değildir; stratejik sessizliktir.
Bir diplomat bazen konuşmayarak da yön verir.
Kriz anlarında susmak, süreci yönetmenin en zarif biçimidir.
Zamanın gücüne inanın; çünkü aceleyle yapılan diplomasi sonunda pişmanlık doğurur.
Bazı anlaşmalar mürekkeple değil, sabırla imzalanır.
15. Küresel diplomat olun, ama köklerinizi unutmayın
Bugün diplomasi küreselleşti, ama temsil ettiği kimlik yerel kaldı.
Küresel vizyonla hareket eden diplomat, kendi kültüründen utanmaz — onunla gurur duyar.
Ne Londra sizi İngiliz yapar, ne Brüksel Avrupalı.
Türk diplomat, Türk’ün zarafetini, Anadolu’nun sözünü, Akdeniz’in sıcaklığını taşır.
Köklerinden kopan diplomat, rüzgârın yönüne göre eğilen bayrak gibidir.
Gerçek diplomat, hem köyünü hem kıtasını bilen kişidir.
Türk diplomasisinin ustaları
Cumhuriyet’in ilk yıllarından bugüne, Türk diplomasisi yalnızca temsil gücüyle değil,
akıl, denge ve karakter sahibi diplomatlarıyla da ayakta kaldı.
Feridun Cemal Erkin, Selim Sarper, Şükrü Elekdağ, Coşkun Kırca, İlter Türkmen, Yaşar Yakış, Uğur Ziyal, Ergün Pelit, Ertuğrul Apakan, Namık Tan, Ümit Yalçın ve daha niceleri —
her biri zarafetin bilgiyle birleştiği birer ekolü temsil etti.
Onların üslubu hâlâ yeni kuşaklara sessizce ilham veriyor.
“Bir başkadır diplomatların dünyası”
Bu 15 dersin birçoğu, dostum Uğur Ergün ve bakanlıktan 10 büyükelçiyle birlikte kaleme aldığımız
“Bir Başkadır Diplomatların Dünyası” (Destek Yayınları) kitabında daha derin biçimde yer alıyor.
Koridorların görünmeyen kodları, kriz masasının sessiz refleksleri,
bir tebessümün bazen bir nota muhtırasından daha etkili olduğu anlar…
Hepsi, yeni kuşak diplomatlara yalnızca teknik değil, tavır, terbiye ve zarafet mirası bırakmak için yazıldı.
Çünkü diplomasi, dosyalarla değil, hikâyelerle taşınır.
Son söz: Genç diplomatlara
Her şey değişti — devletler, kurumlar, iletişim biçimleri bile.
Ama iyi diplomatın değeri hâlâ aynı soruya verilen cevaptadır:
“Neyi, ne zaman, nerede, nasıl ve kimin için söyleyeceğini bilmek.”
Kalemi kılıçtan, zarafeti güçten, sabrı hızdan üstün tutun.
Dosyanız kadar insanı, protokol kadar kalpleri de okuyun.
Kendinizi parlatmaya değil, ülkenizi onurlandırmaya çalışın.
Çünkü diplomasi, unvanla değil, arkadan fısıldanan güven, saygı ve bilgelikle ölçülür.
Ve o güveni bir kez kazandığınızda, sözünüz yalnızca devletin değil, insanlığın sesi olur. Herkes kazanır.