Yeni nesil Çinlilerle iş yapmanın 6 kuralı
1980’lerin sonunda, Tiananmen olaylarından sadece birkaç hafta önce Pekin’de genç bir diplomat olarak göreve başladığımda, Çin hâlâ Mao devriminin gölgesinde yaşayan, dış dünyaya temkinli yaklaşan, bireysellikten uzak, ideolojinin her alanı şekillendirdiği bir toplumdu.
Ama o dönemde bile Çin’in derinlerinden yükselen bir dönüşüm dalgası hissediliyordu. O dalga, zamanla bir sele dönüştü ve Çin’i küresel sahnede zirveye taşıdı.
Yaklaşık kırk yıldır Çin’le olan ilişkim çok boyutlu şekilde derinleşti. Pekin’deki görevimin ardından Uluslararası Enerji Ajansı ve OECD’de Çin programlarını kurdum ve yönettim. British Gas adına Güney Çin Denizi’nde LNG ve petrol sahaları için müzakereler yürüttüm. Invensys’in yüksek hızlı tren ve nükleer enerji ihalelerini kazanmasına katkı sağladım. Halen hem Çinli şirketlere hem de Çin’de iş yapan çokuluslu firmalara stratejik danışmanlık veriyorum. Kuşak-Yol Girişimi’nin uluslararası danışma kurulunda yer alıyorum. Ülkenin üst düzey liderliğiyle güvene dayalı, uzun soluklu ilişkilerim var.
Değişen Çin, değişen iş kültürü
Çin, ekonomik olarak çoktan zirveye ulaştı. Ancak esas dönüşüm artık sadece büyüme rakamlarında değil; iş yapma biçimlerinde yaşanıyor. Yeni nesil Çinliler, yalnızca iş dünyasını değil, diplomasiyi, yönetişimi ve sosyal ilişkileri de yeniden tanımlıyor.
Bugünün Çin’i artık sadece üretim üssü değil; 18.6 trilyon dolarlık GSYH’si, 1.4 milyarlık nüfusu ve küresel ticaretteki etkisiyle kuralları koyan, sistem tasarlayan ve küresel güç dengelerini yeniden şekillendiren bir aktör.
Eğer Hong Kong, Tayvan ve Çin diasporasının Singapur, Malezya, Filipinler gibi ülkelerdeki ekonomik etkisiyle birlikte düşünülürse, satın alma gücü paritesine göre Çin fiilen dünyanın en büyük ekonomisidir. Bu gerçeklik, başta ABD olmak üzere AB ve Japonya gibi güçleri daha agresif adımlar atmaya zorluyor.
ABD ile yaşanan ticaret savaşları 760 milyar doları aşan hacmiyle sadece ticareti değil; enerji, tarım, teknoloji ve kritik mineraller gibi stratejik alanları da etkiliyor.
Çin değişti… Peki ya siz?
Yeni nesil Çinli girişimciler, diplomatlar ve yatırımcılar artık çok daha küresel, pragmatik ve özgüvenli—ama aynı zamanda daha milliyetçi, daha seçici ve stratejik. Çin’in zenginleşmesiyle bireyler de daha sorgulayıcı, stratejik ve talepkâr hale geldi.
Bugün öğrendiğim en kritik şey şu:
“Guanxi sizi masaya oturtur; ama o masada kalmak için güvenilirlik, sabır ve entelektüel derinlik gerekir.”
Bu yeni nesil, iyi İngilizce konuşuyor, yurtdışında eğitim almış, LinkedIn profili olan ama aynı zamanda Komünist Parti’nin temel ideolojik kodlarını içselleştirmiş bireylerden oluşuyor. Sizi hızla test ederler: Ne kadar ciddisiniz? Çin’i gerçekten anlıyor musunuz? Kısa vadeli kâr mı peşindesiniz, yoksa uzun soluklu bir ortaklık mı hedefliyorsunuz?
Çince öğrenmiş olmanız ve Çin kültürüne hâkimiyetiniz, saygı gördüğünüzü ve “bizden biri” olarak algılandığınızı gösterir. Bu da ilişkileri başka bir düzeye taşır.
Tek çocuk neslinin liderliği: Stratejik, hırslı, sabırsız
1980’lerden itibaren uygulanan tek çocuk politikası, Çin’in demografisini ve genç lider kuşağını derinden etkiledi. Bu nesil yalnız büyüdü; yüksek beklentilerle ve büyük sorumluluk duygusuyla şekillendi. Bugünün Çinli yöneticileri daha bireyci, daha stratejik, daha rekabetçi.
Karar süreçlerinde içgüdüler yerine yapay zekâ, büyük veri ve analizler etkili. Sabırdan çok sonuç odaklılık ön planda. Bürokrasiye tahammülleri düşük, verimlilik ve etkiyi öncelerler. İdeolojik değil, performans temelli çalışırlar.
Yeni nesil Çinli liderlerin ortak özellikleri
• Veriye Dayalı Karar Alma: Sezgilerden çok veri analitiği ve yapay zekâ ön planda.
• Yüksek Rekabet Duyarlılığı: Yerel ve küresel düzeyde daima bir performans yarışındalar.
• Geleneklerden Uzak: Konfüçyüsçü ya da Maoist değerler yerine pragmatik, melez modelleri tercih ediyorlar.
• Teknoloji Merkezli: Dijitalleşme, blockchain, yapay zekâ gibi teknolojiler vazgeçilmez.
• Sonuç Odaklı: İdeolojiden çok somut çıktılara, hızlı başarıya odaklanıyorlar.
Yeni nesil Çinlilerle iş yapmanın kuralları
1. Kültürel zekâ
Çin’in tarihini, hassasiyetlerini, siyasi kırmızı çizgilerini (Tayvan, Tibet, Uygur vb.) iyi bilin. Bunlara nasıl yaklaştığınız sizin “gerçek sınavınızdır”.
2. Uzun vadeli bakış açısı
Çinliler kısa vadeli agresif kâr anlayışına mesafeli yaklaşır. Sizinle sadakate dayalı, uzun soluklu ortaklık isterler.
3. Ortak değer ve vizyon
Para kazanmak kadar “anlamlı iş” yapmak da onlar için önemlidir. Sürdürülebilirlik, toplumsal etki ve teknoloji entegrasyonu gibi konularda ortaklık ararlar.
4. Dijital uyum
Çin dijital dünyanın lideridir. WeChat, Alipay, Baidu gibi platformları etkin kullanamıyorsanız, rekabet avantajınızı kaybedersiniz.
5. Hukuki ve regülasyonel uyum
Yeni nesil liderler şeffaflığa önem veriyor. Gri alanlara değil, sistemli ve sürdürülebilir yapılara güveniyorlar.
6. Kazan-kazan prensibi
Tek taraflı kazanç modelleri artık kabul görmüyor. Daima sorulur: “Bu ortaklıktan Çin ne kazanacak?”
Bu dalgayı kaçıran, geleceği kaçırır
Bugünün Çinli liderleri, küresel farkındalığı yüksek ama aynı zamanda ulusal çıkarlarına sıkı sıkıya bağlı bir nesil. Onlarla güven kurmak; sadece finansal sermayeyle değil, stratejik akıl, kültürel duyarlılık ve duygusal zekâ ile mümkün.
Ancak şunu da söylemeliyim: Bu kuşakta ego yönetimi daha zor. Tek çocuk olarak büyümüş, kendisini merkeze koyan, sabırsız ve eleştiriye dirençli bir yapıları var. Bu da iletişimde özel bir hassasiyet gerektiriyor.
Çin’i anlayan kazanır
Batı hâlâ Çin’i 1990’lardaki ucuz işgücü ve kopyacı üretim ülkesi olarak görmekte ısrar ediyor. Oysa Çin, artık kendi sistemlerini, markalarını ve nüfuzunu inşa eden bir güç. Bu süreçte kazananlar, sadece kaliteli ürün sunanlar değil; vizyonu, bilgisi ve stratejisi olanlar olacak.
Türkiye’de hâlâ “Çin = ucuz eşya” algısı yaygın. Bu algının değişmesi şart. Çin artık finansal gücü, teknolojik üstünlüğü ve diplomatik etkisiyle tanımlanmalı.
Doğuya bakan bir zihin haritası kurmak
ABD merkezli dünya düzeni çözülüyor. Çin, Hindistan, ASEAN, Afrika ve Latin Amerika gibi yeni güç merkezleri yükseliyor. Türkiye, Batı ile bağlarını koparmadan Doğu ile stratejik ilişkilerini derinleştirmeli, öyle yapmaya çalışıyor da.
Çin artık sadece ekonomik bir dev değil; aynı zamanda sistem kurucu bir aktör. Yeni nesil Çinlilerle sağlıklı ve kalıcı ilişkiler kurmak için diplomatlarımızdan girişimcilerimize, akademisyenlerimizden gazetecilerimize kadar herkesin “doğuya bakan bir zihin haritası” inşa etmesi gerekiyor.
Sakın aklınızdan çıkartmayın: Çin’i anlamak ve harekete geçmek artık bir seçenek değil, hayatta kalmanın koşulu.
"Ekonomi" Kategorisinden Daha Fazla İçerik
Yazarlar
Çok Okunanlar
-
forbes.com.tr
Dünyanın en zengin 10 insanı (Ocak 2025)
-
-
-
-
forbes.com.tr
En zengin Türklerin sıralaması nasıl değişti?