Fermuar imparatorluğunun sınavı: YKK’nin küresel zinciri Trump tarifelerine direniyor
Şubat ayının başlarında, Japonya’nın Kurobe kentinde alışıldık bir YKK bütçe toplantısı düzenlendi. Ancak bu kez ortamda alışıldık şarkılar ve dostane yemeklerin yerini kaygı dolu cümleler aldı. Çünkü ABD Başkanı Donald Trump, ikinci döneminin başında Kolombiya, Çin, Meksika, Kanada ve ithal çelik-alüminyum gibi pek çok ürüne yönelik yüksek oranlı tarifeleri açıklamıştı.
Karlarla örtülü Kurobe kampüsü, Tokyo’nun karşı kıyısında yer alıyor ama YKK için burası hâlâ şirketin kalbi: Gizli bir Ar-Ge tesisi ve dünya çapındaki 500’den fazla üretim noktasından biri burada bulunuyor. Levi’s, Adidas, Zara, Shein gibi devlerden Patagonia, Arc’teryx ve Klättermusen gibi niş markalara kadar milyarlarca fermuar buradan çıkıyor. Ancak YKK yalnızca fermuar üretmiyor; pencere sistemlerinden medikal cihazlara, otomobil koltuklarına kadar yüzlerce sektörde kullanılan bağlantı sistemleri de bu zincirin bir parçası.
Bir fermuar kaç tarifeye uğrar?
YKK America Başkanı Jim Reed, Trump’ın tarifelerini "ani ve belirsiz" buluyor. Giyim sektörü gibi sezon takvimine sıkı sıkıya bağlı alanlarda üretim zincirinin yönünü kısa sürede değiştirmek neredeyse imkânsız. Reed’e göre “Bu tür kararlar, üreticilere ani manevra şansı tanımıyor. Tedarik zincirleri böyle bir çalkantıya tepki veremez.”
Üstelik bu zincirler, birbirine bağlanmış coğrafyalar kadar karmaşık. Örneğin YKK’nin Velcro benzeri kanca-çırt sisteminin üretiminde bile parça parça farklı ülkeler devrede: Kanca ABD’de, çırt Meksika’da üretiliyor; döşemeler Kanada’da işlenip ABD’de koltuklara entegre ediliyor. Tüm bu süreçte ürünler birden fazla sınırı geçiyor ve her biri tarifeye tabi olabilir. Reed’in ifadesiyle: “Sistemin herhangi bir halkası darbe alsa, tüm koltuk üretimi aksar.”
Kapsayıcı bir iş modeli: Her yere, her sektöre YKK
1934’te Tokyo’da kurulan YKK, kurucusu Tadao Yoshida’nın vizyonuyla Japonya’nın Batılılaşma sürecine fermuarı soktu. İlk başta elle üretilen fermuarlar, 1950’lerde otomatik zincir makineleriyle daha dayanıklı hale geldi. YKK, 1960’ta ABD’ye açıldığında giyim sanayi hâlâ iç pazarda güçlüydü. Levi’s gibi devlerin üretimini domine etmek için makine kiralama modeliyle oyunun kurallarını değiştirdi.
Zamanla makinelerin yalnızca YKK ürünleriyle çalışacak şekilde tasarlanması, müşterileri bu zincire daha sıkı bağladı. 1990’larda NAFTA ile birlikte üretim güney sınırına kayınca, YKK de yatırımlarını Meksika’ya çevirdi. Otomotiv ve dış giyim gibi alanlarda yeni fabrikalar açıldı. Süreç içinde sadece kot üretiminde değil, pencere çerçevelerinden CPAP cihazlarına kadar geniş bir ürün yelpazesi oluştu.
Çin’e kayan üretim, YKK’yi dönüştürmeye zorladı
2000’li yılların başında Çin’in WTO’ya katılmasıyla ABD’deki kot üreticileri hızla kapanmaya başladı. YKK America bu darbeyi, Ar-Ge’ye daha fazla kaynak aktararak ve otomotiv ile tıbbi ekipman üreticilerine yönelerek atlattı. Georgia’daki Macon tesisinde yalnızca fermuar değil, otomobillerde kullanılan bağlantı elemanları da üretiliyor. Şirketin her yıl bütçesinin yüzde 5’ini Ar-Ge’ye ayırması, bu dönüşümü mümkün kıldı.
Sadece yeni ürünler değil, kriz anına uyum da şirketin önceliği oldu. Pandemi sırasında özel boyalı ve markalı fermuar stokları esnekliği engelledi. Bu deneyim, "doğal" yani boyasız ve logosuz stokların depolanmasına yol açtı. Böylece hangi müşteri ne isterse, ona özel uyarlama yapılabiliyor.
Trump sonrası dönem: Tehdit mi, fırsat mı?
Trump’ın tarifeleri, YKK yöneticilerinin bir kısmına göre tehlike, diğerlerine göre fırsat niteliğinde. Kozue Childress gibi yöneticiler, Macon’daki pirinç tel tesisinin tarifeler sonrası iç pazarda rekabet avantajı sağlayabileceğini savunuyor. Ancak Jim Reed gibi isimler, yatırım ikliminin tarifelerle sarsılabileceği uyarısını yapıyor: “Biri ‘fabrika kuracaktım’ diyorsa, bu tür istikrarsızlık o kararı durdurabilir.”
Çin’in nadir toprak elementleri ihracatını durdurması ve Shein’in ABD fiyatlarını artırması gibi gelişmeler, YKK’nin hem yüksek kâr marjlı hem de hızlı moda sektöründeki gelirlerini etkileyebilir. Tedarik zincirinin birbirine bağlılığı o kadar karmaşık ki, bir ülkedeki karar, üç ülkedeki üretimi aynı anda aksatabiliyor.
Küresel zincirin geleceği: Siyasi sınırlar, ticari köprüler
Bugün sıradan bir kot pantolondan, hastane monitörüne kadar pek çok ürünün içinde YKK’ye ait bir parça yer alıyor. Alaska’da bir çocuk ilk kotunu giyerken ya da bir hasta CPAP cihazı kullanırken, bu sistemin parçası oluyor. Ancak bu zincirin sürekliliği artık yalnızca mühendislik değil, aynı zamanda siyasi kararlarla da sınanıyor.
Trump’ın “Amerika’da üret” söylemi, tüketicinin talepleriyle üreticinin sınırları arasında bir çelişki yaratıyor. Çünkü Amerikan tüketicisinin beklediği hız ve maliyet, Amerikan iş gücüyle sağlanamıyor. Bu gerçekliği göz ardı etmek, yalnızca giyim üretimini değil, otomotiv ve medikal sektörü gibi YKK’nin genişlediği diğer alanları da tehdit ediyor.