Bu da bir savaş: Türkiye yangın söndürme uçağını neden hemen üretmeli?
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın elinde şu anda yalnızca 9 adet kiralık uçak, birkaç helikopter ve bazı insansız hava araçları bulunuyor.
27 Temmuz 2025, 12:33
Her yaz sadece ormanlarımız değil, vicdanlarımız da yanıyor.
Yitip giden yalnızca ağaçlar değil; içlerinde barındırdığı canlılar, tarım alanlarımız, doğal mirasımız, iklim dengemiz ve çocuklarımıza bırakacağımız nefes…
Artık yalnızca temmuz ve ağustosta değil, yılın altı ayı boyunca Türkiye yangın tehdidi altında.
Bu bir çevre krizi değil, bu bir ulusal güvenlik meselesidir.
Aynı zamanda ekonomik, diplomatik ve toplumsal bir güvenlik tehdididir.
Ve ne yazık ki bu savaşa hâlâ kiralık uçaklarla, gecikmeli ihalelerle, yetersiz kapasiteyle giriyoruz.
Her yıl aynı senaryo, aynı yangınlar, aynı söylemler… Ama değişen hiçbir şey yok.
Eğer gerçekten “yeşil vatan”ı seviyorsak, bu ihmali daha fazla sürdüremeyiz.
Peki Türkiye neden kendi yangın söndürme uçaklarını üretmiyor?
Savunma sanayiinde İHA ve SİHA’larla dünyaya örnek olan bir ülke olarak, ormanlarımızı korumaya neden aynı ciddiyetle yaklaşmıyoruz?
Türkiye her yıl yüz binlerce hektar orman alanını, sayısız canlıyı ve milyarlarca lira değerde toprağını yitiriyor.
Üstelik bu yıkım, artık sadece kırsal değil, yerleşim alanlarını da tehdit ediyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın elinde şu anda yalnızca 9 adet kiralık uçak, birkaç helikopter ve bazı insansız hava araçları bulunuyor. Bu kapasite, ne coğrafyamıza ne iklim gerçekliğimize yetiyor.
Uçakların yüksek manevra kabiliyeti, su taşıma kapasitesi ve hızlı müdahale gücü, yangınla mücadelenin omurgasını oluşturuyor.
Bu nedenle mesele yalnızca “uçak sayısı” değil, doğru teknolojiye, zamanında ve sahip olarak erişmek.
Canadair (CL-215, CL-415 / Kanada): "Super Scooper" olarak bilinen bu amfibik uçaklar, göl ve denizlerden su çekerek etkin müdahale sağlıyor. NATO ülkelerinde yaygın kullanılıyor.
Beriev (Be-200 / Rusya): 12 ton su kapasitesine sahip güçlü amfibik uçak. Ancak Rusya kaynaklı yaptırımlar ve teknoloji uyumu açısından Türkiye için zorlayıcı bir ortak.
Viking Air / De Havilland (Kanada): CL-415’in üretimini devraldı. Türkiye için olası ortak üretim ve teknoloji transferi bakımından en uygun adaylardan biri.
CASC – AVIC (AG600 / Çin): Devasa bir yangın söndürme uçağı üretimi yapıyor. Ancak NATO standartlarına uyum ve uzun vadeli lojistik sürdürülebilirlik açısından soru işaretleri var.
Air Tractor (AT-802F / ABD): Tarımsal uçaklardan dönüştürülen, maliyeti düşük ama su kapasitesi sınırlı, hızlı üretilebilen modeller.
CL-415 veya AT-802F gibi hazır modellerden 6–8 adet uçak doğrudan satın alınmalı.
Ancak bu alım, mutlaka teknoloji paylaşımı ve yerli üretim şartıyla yapılmalı.
Uçaklar yalnızca yangın değil; afet yönetimi, sınır gözetimi, acil müdahale görevlerinde de kullanılmak üzere çok maksatlı tasarlanmalı.
Viking Air / De Havilland (Kanada): Ortak montaj hattı ve teknoloji lisansı için Eskişehir, Kayseri gibi havacılık altyapısı gelişmiş şehirlerimiz uygundur.
Air Tractor (ABD): ABD ile savunma iş birliği kapsamında lisanslı üretim için müzakereler başlatılabilir.
TUSAŞ & TEI: Gövde, motor ve sistem entegrasyonu alanlarında yerli katkı oranı %60’ın üzerine çıkabilir.
Bu süreç, istihdam yaratır, yan sanayi canlandırır, ihracat kapısı açar ve Türkiye’yi bölgesel tedarik üssüne dönüştürür.
Bu uçak:
En az 10 ton su taşımalı,
Deniz/göl üzerinden su alabilmeli,
Gece operasyon kabiliyetine sahip olmalı,
Yangının yanı sıra deprem, sel, sınır gözetimi, insani yardım gibi görevlerde de kullanılabilmeli.
Bu proje, Türkiye’nin iklim krizinden etkilenen bölge ülkeleriyle (Yunanistan, Bulgaristan, Azerbaycan, Kuzey Afrika) ortaklık ve ihracat diplomasisi aracı haline gelebilir.
Türkiye Varlık Fonu (TVF): Stratejik yatırımcı olabilir.
Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB): Yönlendirici ve eş finansör rolü üstlenebilir.
Kamu bankaları: Uzun vadeli ve düşük faizli finansman sağlayabilir.
Büyükşehir belediyeleri: Ortak alım konsorsiyumu kurabilir.
F-16 modernizasyonları, Eurofighter ve F-35 tartışmaları, S-400 ve Patriot sistemleri...
Evet, bir gün sınırlarımız tehdit altına girerse, bu yatırımlar gereklidir.
Ama şunu unutmayalım: O gün gelip gelmeyeceği belirsiz.
Ancak orman yangınları her yıl geliyor.
Ve bu yangınlar sadece ağaçları değil; ülke servetini, doğasını, turizmini, tarımını, halk sağlığını, oksijenini, yani yaşama dair ne varsa hepsini yok ediyor.
Bu savaş bugünün savaşı.
Ve biz bu savaşı hâlâ kiralık uçaklarla, geçici önlemlerle, yetersiz bütçelerle vermeye çalışıyoruz.
Eğer F-16’ya yatırım yapabiliyorsak, bir o kadarını da yerli yangın söndürme uçaklarına yapmalıyız.
Çünkü bu savaş sadece bir savunma savaşı değil, geleceğimizi kazanma savaşıdır.
Ve biz bu savaşı şimdi kazanmak zorundayız.
Bekleyemeyiz. Çünkü yangın beklemiyor.
Yitip giden yalnızca ağaçlar değil; içlerinde barındırdığı canlılar, tarım alanlarımız, doğal mirasımız, iklim dengemiz ve çocuklarımıza bırakacağımız nefes…
Artık yalnızca temmuz ve ağustosta değil, yılın altı ayı boyunca Türkiye yangın tehdidi altında.
Bu bir çevre krizi değil, bu bir ulusal güvenlik meselesidir.
Aynı zamanda ekonomik, diplomatik ve toplumsal bir güvenlik tehdididir.
Ve ne yazık ki bu savaşa hâlâ kiralık uçaklarla, gecikmeli ihalelerle, yetersiz kapasiteyle giriyoruz.
Her yıl aynı senaryo, aynı yangınlar, aynı söylemler… Ama değişen hiçbir şey yok.
Eğer gerçekten “yeşil vatan”ı seviyorsak, bu ihmali daha fazla sürdüremeyiz.
Peki Türkiye neden kendi yangın söndürme uçaklarını üretmiyor?
Savunma sanayiinde İHA ve SİHA’larla dünyaya örnek olan bir ülke olarak, ormanlarımızı korumaya neden aynı ciddiyetle yaklaşmıyoruz?
Gerçekçi bir durum tespiti
2021’de Manavgat, 2023’te Çanakkale, 2024 yazında Ege ve Akdeniz’de yaşanan yangınlar...Türkiye her yıl yüz binlerce hektar orman alanını, sayısız canlıyı ve milyarlarca lira değerde toprağını yitiriyor.
Üstelik bu yıkım, artık sadece kırsal değil, yerleşim alanlarını da tehdit ediyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın elinde şu anda yalnızca 9 adet kiralık uçak, birkaç helikopter ve bazı insansız hava araçları bulunuyor. Bu kapasite, ne coğrafyamıza ne iklim gerçekliğimize yetiyor.
Uçakların yüksek manevra kabiliyeti, su taşıma kapasitesi ve hızlı müdahale gücü, yangınla mücadelenin omurgasını oluşturuyor.
Bu nedenle mesele yalnızca “uçak sayısı” değil, doğru teknolojiye, zamanında ve sahip olarak erişmek.
Dünyada kim ne üretiyor?
Yangın söndürme uçağı alanında dünya genelinde öne çıkan belli başlı üreticiler var:Canadair (CL-215, CL-415 / Kanada): "Super Scooper" olarak bilinen bu amfibik uçaklar, göl ve denizlerden su çekerek etkin müdahale sağlıyor. NATO ülkelerinde yaygın kullanılıyor.
Beriev (Be-200 / Rusya): 12 ton su kapasitesine sahip güçlü amfibik uçak. Ancak Rusya kaynaklı yaptırımlar ve teknoloji uyumu açısından Türkiye için zorlayıcı bir ortak.
Viking Air / De Havilland (Kanada): CL-415’in üretimini devraldı. Türkiye için olası ortak üretim ve teknoloji transferi bakımından en uygun adaylardan biri.
CASC – AVIC (AG600 / Çin): Devasa bir yangın söndürme uçağı üretimi yapıyor. Ancak NATO standartlarına uyum ve uzun vadeli lojistik sürdürülebilirlik açısından soru işaretleri var.
Air Tractor (AT-802F / ABD): Tarımsal uçaklardan dönüştürülen, maliyeti düşük ama su kapasitesi sınırlı, hızlı üretilebilen modeller.
Türkiye ne yapmalı?
Türkiye bu hayati mücadelede üç aşamalı bir strateji izlemeli:Acil: Kiralamadan çık, sahipliğe geç
2025 yazına kadar, kiralama yerine sahipliğe geçiş için hızlı adımlar atılmalı.CL-415 veya AT-802F gibi hazır modellerden 6–8 adet uçak doğrudan satın alınmalı.
Ancak bu alım, mutlaka teknoloji paylaşımı ve yerli üretim şartıyla yapılmalı.
Uçaklar yalnızca yangın değil; afet yönetimi, sınır gözetimi, acil müdahale görevlerinde de kullanılmak üzere çok maksatlı tasarlanmalı.
Orta vadeli: Ortak üretim (JV) başlat
Türkiye, savunma sanayisindeki başarıyı bu alana da taşıyabilir. Önerilen iş birlikleri:Viking Air / De Havilland (Kanada): Ortak montaj hattı ve teknoloji lisansı için Eskişehir, Kayseri gibi havacılık altyapısı gelişmiş şehirlerimiz uygundur.
Air Tractor (ABD): ABD ile savunma iş birliği kapsamında lisanslı üretim için müzakereler başlatılabilir.
TUSAŞ & TEI: Gövde, motor ve sistem entegrasyonu alanlarında yerli katkı oranı %60’ın üzerine çıkabilir.
Bu süreç, istihdam yaratır, yan sanayi canlandırır, ihracat kapısı açar ve Türkiye’yi bölgesel tedarik üssüne dönüştürür.
Uzun vadeli: Milli yangın uçağı projesi
TUSAŞ liderliğinde, yerli tasarımla geliştirilecek çok maksatlı, amfibik yangın söndürme uçağı projesi başlatılmalıdır.Bu uçak:
En az 10 ton su taşımalı,
Deniz/göl üzerinden su alabilmeli,
Gece operasyon kabiliyetine sahip olmalı,
Yangının yanı sıra deprem, sel, sınır gözetimi, insani yardım gibi görevlerde de kullanılabilmeli.
Bu proje, Türkiye’nin iklim krizinden etkilenen bölge ülkeleriyle (Yunanistan, Bulgaristan, Azerbaycan, Kuzey Afrika) ortaklık ve ihracat diplomasisi aracı haline gelebilir.
Kamu-özel sektör iş birliği ve finansman
Yangın söndürme uçağı projeleri ilk bakışta maliyetli görünse de, orman yangınlarının neden olduğu ekonomik ve çevresel kayıplarla kıyaslandığında yatırımın geri dönüş süresi son derece kısadır.Türkiye Varlık Fonu (TVF): Stratejik yatırımcı olabilir.
Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB): Yönlendirici ve eş finansör rolü üstlenebilir.
Kamu bankaları: Uzun vadeli ve düşük faizli finansman sağlayabilir.
Büyükşehir belediyeleri: Ortak alım konsorsiyumu kurabilir.
Tamam, savaşa hazır olalım… ama hangi savaşa?
Türkiye bugün hava savunması için milyarlarca dolar harcıyor.F-16 modernizasyonları, Eurofighter ve F-35 tartışmaları, S-400 ve Patriot sistemleri...
Evet, bir gün sınırlarımız tehdit altına girerse, bu yatırımlar gereklidir.
Ama şunu unutmayalım: O gün gelip gelmeyeceği belirsiz.
Ancak orman yangınları her yıl geliyor.
Ve bu yangınlar sadece ağaçları değil; ülke servetini, doğasını, turizmini, tarımını, halk sağlığını, oksijenini, yani yaşama dair ne varsa hepsini yok ediyor.
Bu savaş bugünün savaşı.
Ve biz bu savaşı hâlâ kiralık uçaklarla, geçici önlemlerle, yetersiz bütçelerle vermeye çalışıyoruz.
Eğer F-16’ya yatırım yapabiliyorsak, bir o kadarını da yerli yangın söndürme uçaklarına yapmalıyız.
Çünkü bu savaş sadece bir savunma savaşı değil, geleceğimizi kazanma savaşıdır.
Ve biz bu savaşı şimdi kazanmak zorundayız.
Bekleyemeyiz. Çünkü yangın beklemiyor.